Tepkisiz

83 13 66
                                    

BURAK'dan
"Burak? Buraaaakk?"
Hafifçe gözlerimi aralayıp Melisa'ya odaklanmaya çalıştım.
"Günaydın limon çiçeği'm"
"Günaydın Burak. Seni uyandırmak istemezdim ama çok sıkıldım. Uyuyamadım da. Normalde 11 - 12'ye kadar uyurum ama ağrım var biraz. Gidip doktoru çağı...."
Kapının çalınmasıyla Melisa ile aynı anda giir dedik.
"Merhaba Melisa. Nasılsın?"
Melisa doktorun adını bilmediğinden çareyi yaka kartına bakmakta buldu.
"İyiyim Anıl Bey az bir ağrım var ama normal sonuçta bileğim kırıldı. Ve burada böyle boş boş yatmaktan cidden sıkıldım."
"Öncelikle bana BEY demene gerek yok. Sevmem öyle resmi cümleleri. Ve evet gerçekten de sıkıcı burada boş boş yatmak ama dinlenmek zorundasın şimdi hemşireyi göndereceğim sana bir ağrı kesici yapsın. Akşam 6 gibi çıkış işlemlerini başlatırım. Ödemeyi aşağıda halledersiniz. Tekrar görüşmek üzere Melisa." dedi Anıl gülümseyerek.
"Teşekkürler Anıl sen çok iyi bir doktorsun umarım bende senin gibi olurum.."
"Olursun tabi Melisa hatta benden daha iyi olacağından neredeyse eminim." dedi Anıl gülümsemesini genişleterek odadan ayrıldı.
Gerçekten çok yakışıklıydı.
Yemyeşil gözlerine tezat olan esmer teni açık kahverengi saçlarıyla müthiş bir uyum içindeydi. Uzun boylu olması da cabası. Şu beyaz önlüğün bir karizması var eczacı olduğum için biliyorum. İnsan iyi hissediyor. Ama Anıl'a ayrı bir yakışmış. Anıl ile ilgili düşüncelerimi Melisa böldü.
"Burak dün gece neden o kadar ağladığımı sormayacak mısın?"
"Hayır seni anlatmak için zorlamayacağım. Zaten kendini ne zaman hazır hissedersen anlatırsın. Ee saat 10:30. Acıkmadın mı? Kantinden sana ne getireyim?"
"Aslında kurt gibi açım dün ki kahvaltının üstüneyim. Ya bilemem kantinde ne olur ki? Yani bisküvi tarzı şeyler yemek istemiyorum."
"Tamam canım ben bir gidip bakayım."
•••••••••••••••••••••••••••••••
"Ya böyle menemen gibi bir şey yok mu?"
"Hayır beyefendi maalesef. Farkındaysanız burası hastane kantini. Burda ağır şeyler satılmaz. Kurabiye tarzı şeyler var isterseniz onlardan vereyim." dedi pos bıyıklı adam.
BORDO OĞOR ŞOYLOR SOTOLMOZ.
"Tamam sağolun. İyi günler." dedim gözlerimi devirerek.
Tı allahım bu tipi kantinci diye koymuşlar. Ama adamla konuştuğun anda kendini hayvanat bahçesinde gibi hissediyorsun.
Kendinden on adım önce giden göbeği. Birleşik martı şeklinde kaşları üstüne üstlük o kömür karası pos bıyıkları. Ahh sabah sabah hiç iyi gitmedin be adam.
İç sesim kendi halinde takılırken bende dün gittiğimiz kahvaltıcının önüne park ettim arabayı.
"Hoşgeldiniz Burak bey." dedi Deren gülümseyerek.
"Hoş bulduk Deren. Ben çift yumurtalı bir menemen istiyorum. Acil ama tamam mı?"
"Tabi ki de."
"Çift yumurtalı menemen hemen çıkması gerek." diye seslendi aşçıların olduğu kısma .
"Seda daha gelmedi mi?"
"Yok Seda hanım daha gelmedi diyecektim ki geldi işte." dedi kapıyı işaret ederek.
Seda her zaman ki gibi arabayı park etmekte zorlanıyordu.
Sonra arabadan inip içeriye girerken söylenmeye devam etti.
"Hayır yani ben niye park edemiyorum. Valla satacağım bu arabayı. Aaa!!! Burak abi." dedi hızlı adımlarla yanıma gelerek.
"Nasılsın bıcırık." dedim Seda'nın saçlarını karıştırarak.
O da elimi itmeye çalışıyordu.
"Ya tamam arkadaşının kardeşi olabilirim. Sizden küçüğüm ama hem sen hem de abim bana bıcırık demekten bıkmadınız mı? "
"E bak sende diyorsun bizden küçüksün. Bıcırık demekten bıkmayız biz merak etme."
"Offf çok gıcıksınız. Neyse hayırdır Burak abi otursana. Biraz sohbet ederdik ne zamandandır göremiyorum seni. Siparişini verdin mi?"
"Evet verdim ama kalamayacağım. Sevgilim bileğini kırdı şu an hastanede ona yiyecek bir şeyler götürmem gerekiyor. Bıcırık müdür Seda hanımla daha sonra sohbet ederiz." derken Deren'e göz kırptım.
O da bana en sevimli gülücüklerinden birini gönderdi. Daha 16 yaşındaydı hem okuyup hem çalışıyordu ve ben bu kızı takdir ediyordum.
"Oo sevgili yapmışız adı ne?"
"Limon çi.... Y yani Melisa." dedim sırıtarak.
"Menemen hazır Burak bey."
"Tamam Derencim teşekkürler."
"Hadi sonra görüşürüz bıcırık." dedim Seda'ya dönerek.
"Görüşürüz Burak abi." dedi Seda gözlerini devirerek. Ben onun bu hareketine gülümseyerek karşılık verirken adımlarımı hızlandırdım.
•••••••••••••••••••••••••••••••
MELİSA'dan
Offf nerede kaldın Burak?
Patladım sıkıntıdan. Yarım saattir gelmedi.
Dünki olayları tekrardan kafamdan geçirmeye başladım.
Veysel benimle Burak'ın birlikte olduğunu nereden öğrenmiş olabilir ki?
Ne oldu dün? Burak geldi biz onunla konuştuk.
Tabi yaaa kapı aralıktı.
Of ya inanmıyorum. Onun gidişi tamamiyle benim yüzümden.
Kapının açılmasıyla çığlığı bastım.
"Limon çiçeği'm iyi misin?" dedi Burak korkunun verdiği duyguyla gözlerini kocaman açarak.
Elimi kalbimin üzerine koyarak konuşmaya başladım.
"Ya insan bir kapıyı tıklatır. Öyle aniden içeriye dalınca korktum yani. Of neyse çok acıktım. Ne getirdin?" dedim etrafa bakınarak.
"Menemen getirdim. Hadi doğrulmana yardım edeyim." dedi yanıma gelip yastığımı düzeltmeye çalışarak.
"Ayy getir hemen öldüm açlıktan."
Ekmeğimi yumurtaya batırdım ve iştahla ağzıma attım.
"Iıııhhhmmmm. Ayyhhh çok güzel. Kim yapmışsa ellerine sağlık."
                     • • •
Saati zar zor üç buçuk etmiştik. Burak'a dün gece Veysel'in gönderdiği mesajı ve ardından gelen suçluluk duygusunu anlattım.
Burak kendimi üzmememi yaralarımı birlikte saracağımızı söylerken göz yaşlarım şiddetlenmeye başlamıştı.
Benim ağladığımı görünce onunda gözünden bir damla yaş kurtuluverdi.
Sonra ikimizde birbirimize umutsuzca baktık.
Çok kötü geçen bir kaç saatin ardından sessizliği bozan Burak oldu.
"Oyun oynayalım mı?" kaşlarını kaldırarak vereceğim cevabı merak ettiğini gösteriyordu.
"Olur ama ne oynayacaz." dedim aptal aptal sırıtarak.
"Şimdi ben davul zurna 1-2-3 diycem ve sen olduğun yerde kalacaksın."
"Bu halimle ayağıya kalkmayı düşünmüyorum zaten." dedim bilmiş bir şekilde.
"Ya offf limon çiçeği'm. Ben sadece oyunun genel kurallarını anlatıyorum. Nerde kalmıştım hıh işte mesela sen hareketsiz bir şekilde duruyorsun. Bende senin karşında seni güldürmek için tuhaf tuhaf haretketler yapacağım. Ama öyle gıdıklamak falan yok. Ağzın en ufak bir şekilde hareket ederse yan olursun."
"Tamam anladım hadi oynayalım. Ebe sensin."dedim ellerimi çırparak.
"Davul zurna 1-2-3" dedi Burak söylediklerini uzatarak.
Bende anında hareketsizleştim.
Karşımda maymun gibi elini kolunu sallıyor. Kulaklarını tutup yanaklarını şişirerek gözlerini kocaman açtığında kahkahayı bastım.
"Hahahhaha ya allahım ya tipe bak." dedim elimle onu gösterip kahkaha atarak.
"Yan oldun limon çiçeği'm. Şimdi sıra bende."
"Ya ama ben hareket edemiyorum ki. Seni güldüremem."
"Mızmızlanma hadi başla bakalım."
"Tamam." dedim oflamalar eşliğinde.
"Davul zurna 1-2-3" dedim hızlıca.
Burak'da olduğu yerde kalakaldı ve gözlerini gözlerime kenetledi.
"Bir karı koca varmış. Kadın kocasına demişki: bak komşularımıza adam karısını gezdiriyor , çiçek alıyor , ona sevgisini her an gösteriyor. Ama sen hiç bir şey yapmıyorsun.
Adamda buna karşılık olarak: Ama ben kadını tanımıyorum ki " demiş.
Burak , ben kadını tanımıyorum demiş.
"İğrençsin Melisa. Bu na..."
"Ha haaaaaa kaybettin. Ben kazandım." derken yumruğumu havalara sallıyordum.
"Ama bu haksızlık bir insana böyle iğrenç bir fıkra anlatılmaz kiii..."
"Mızmızlanma." dedim az önce onun söylediği gibi son heceyi uzatarak.
"Tamam." dedi oflayarak.
"Hadi sıra sende Balım"
"Davul zurna 1-2-3"
Yavaşça bana yaklaştı ve yüzümüz arasında milimetrik uzaklıklar varken durdu ve hareket edip etmediğime baktı.
Hareket etmemek için tırnaklarımı resmen yatağa batırmıştım.
Sonra dudaklarını dudaklarıma yapıştırdı. Ben gözlerimi kocaman açarak ona baktım o da sırıtarak bana bakıyordu. Dudağımın üstünde ki dudakları hareket ediyor ama ben tepki veremiyordum. Kalbim patlayacak gibiydi ve yanaklarımın kızarmaya başladığını yüzümün yanmasından anlayabiliyordum.
Sonra beni kendine doğru çekti e haliyle hareket etmiş oldum. Ama kaybetmiş saymadım kendimi.
Beni hala öpmeye çalışıyordu ama ben hala tepki vermiyordum dudaklarına.
Burak homurdanarak geri çekildi.
"Tamam kazandın Melisa. O ne tepkisizlikti ya inanmıyorum sana bana karşı koymak bu kadar kolay mı? Hayır yani ben sana bu kadar kolay karşı koyamam yani." dedi kırgın bir şekilde ve kendini koltuğa bıraktı sert bir şekilde.
"Burak gel buraya bak tı." dedim iç çekerek.
Gözlerime bakıp omuz silkti küçük bir çocuk gibi.
Hani küçük çocuklar istedikleri şeyi alamayınca trip atarlar ya. Dudak büzüp bir köşede otururlar ve her söylenene omuz silkerler ya Burak'da aynen öyleydi.
KOCA BEBEK.
Hemen yanımda olan koltuk değneklerine ağırlığımı vererek yataktan kalktım ve zorla da olsa Burak'ın yanına oturdum.
Burak bana yardım etmek için kendini zar zor tuttu.
Her değneği öne doğru ilerletişimde öne kayıyordu koltuktan.
"Burak şu suratımın halini görmüyorsun herhalde pancar gibi olmuşum. Sana tepkisiz kalmak çok zor. Kalbim aşırı çarpmaktan bi hal oldu."
"Tamam o zaman öp beni."
"Nasıl yani burada mı? Ya biri gelirse?" dedim çekingen bir şekilde.
"Hıh bak tepkisizsin. Sen sevmiyorsun beni."
Baş parmağımı sol yanağına , işaret parmağım ve orta parmağımı ise sağ yanağına koyup çenesini kendime çektim.
"Gel buraya koca bebek."
Sonra onu öpmeye başladım.
"Yeterince tepkili miyim?" diye sordum mırıldanarak.
"Harikasın." dedi huşu dolu bir sesle ve dudağımı dişlerinin arasına alıp çekti. Acımamıştı ama ilk defa böyle bir hareket yaptığı için içim sıcacık olmuştu.
Çalınmadan açılan kapıyı içiriye anca birisi girince farkettim ve her ne kadar zor olsa da Burak'dan ayrıldım.

Bölüm ithafı : poncikralice  ve EXO-L_sehun ❤️❤️👏👏👏

LİMON ÇİÇEĞİ'M (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin