-SAVAŞ-
Nazlı'dan son bir şans daha istemiştim. Resmen yalvarmıştım. Hayır demesin diye dua ediyordum. Ama o hiçbir şey demedi. Sustu. Gözlerinin içine baktım, bir şey söylesin diye. Ama o konuşmadı. Gözlerim dolmaya başlamıştı. Daha fazla dayanamadım. Bir damla yaş süzüldü gözlerimden. Yavaşça ayağa kalktım. Salondan çıktım ve montumu giydim. Ayakkabılarımı giyerken ona son bir defa baktım. Bir şey demesini istedim. Ama yapmadı. Bütün umutlarımı yitirmiştim artık. Nazlı hayatımda olmayacaksa benim yaşamam için de hiçbir sebep yoktu ki. Yaşayan bir ölüyüm artık ben. Tam kapıyı açıp çıkıyordum ki Nazlı'nın sesini duydum.
Nazlı: Savaş!
Gözlerimdeki umutla ona doğru döndüm. Ya yaşayacaktım ya da ölecektim bu saatten sonra. Başka bir seçeneğim yoktu. Ya evet ya da hayır!
Savaş: Nazlı...
Nazlı: Düşüneceğim.
Savaş: Gerçekten mi?
Nazlı: Evet. Yarın cevabını alacaksın. Ama şimdi uyumak istiyorum.
Savaş: Tamam. Yarın sabah görüşürüz o zaman.
Nazlı: Savaş ben bir şey daha söyleyeceğim ama yanlış anlamak yok tamam mı?
Savaş: Tamam. Söyle.
Nazlı: Bu gece burada kalabilirsin. Yani eğer istersen. Misafir odasını falan hazırlarım senin için. Bu saatte motosiklet kullanmanı istemiyorum. Lütfen.
O kadar hızlı konuşmuştu ki cümleleri zor anlayabildim. Utanınca hep çok hızlı konuşurdu. Değişmemiş hala bu huyu. Gerçi "Can çıkar, huy çıkmaz." demişler yani. Ben de usulca salladım kafamı. Nazlı'ya nasıl hayır diyebilirdim ki? O kadar tatlı, o kadar güzel bakıyor ki. Bugün çok güzel geçmişti benim açımdan. Ali'nin kim olduğunu öğrendim, Nazlı'yla birlikte yemek yedim ve şimdi de onunla aynı evde kalacağım. Bir gece bile olsa onunla aynı evde olacağım. Bundan güzel ne olabilir ki? Nazlı yukarıya çıktı. Kalacağım odayı hazırlayacakmış. Ben de peşinden çıktım ve yardım ettim ona. Yüzümde kocaman bir sırıtış var. Aptal aşıklar gibiyim. Gerçi evet yani öyleyim. Çok aşığım. Nazlı yatağımı hazırladığı gibi odadan dışarıya attı kendini.
Nazlı: İyi geceler.
Savaş: Sana da.
Heyecandan uyuyamıyordum resmen ya. Bir sağa bir sola doğru dönüyordum. Sıcak bastı resmen. Hem de eylül ayında. Yok artık yani! Allahım Nazlı lütfen yarın olumlu bir yanıt versin bana. Lütfen. Hayır demez sanırım ya. Eğer hayır diyecek olsaydı bugün de diyebilirdi. Ama o düşünmesi gerektiğini söyledi. Bu bence büyük bir gelişme. Tam uykuya dalacaktım ki büyük bir gürültüyle sıçradım. Gök gürültüsü... Nazlı lisedeyken söylemişti bir keresinde. Çok korkuyordu gök gürültüsünden. Acaba hala öyle mi? Eğer öyleyse ödü kopmuştur şimdi güzelimin. Yanına gitsem mi acaba? Saçmalama Savaş! Dur durduğun yerde! Böyle bir şeyi yaparsan Nazlı öldürür seni. Çok kararsız kaldım. Gitmeyi istiyordum ama Nazlı'nın bana sinirlenmesini de hiç istemiyordum. Ben bu düşüncelerin içinde kaybolmuşken odamın kapısı hafifçe tıklatıldı. Ben "Gir." diye seslenince Nazlı içeriye girdi. Üzerindeki ayıcıklı pijamayla çok tatlı görünüyordu. Eline de almış yastığını, yanıma gelmiş. Çok korkmuş olmalı. Yavaşça yaklaştı bana. Kısık sesle konuşmaya başladı.
Nazlı: Savaş ya ben şey diyecektim. Hani gök gürültüsü var ya şimdi. Biliyorsun ben çok korkuyorum gök gürültüsünden. Seninle yatabilir miyim?
Savaş: Gel bakalım güzellik.
Yatakta sağa doğru kaydım. Yanıma uzandı yavaşça. Uyumaya çalışıyordu ama çok korkuyordu dışarıdan gelen yağmur sesinden. Titriyordu resmen. Tereddüt etsem de elini tuttum yavaşça. Gözlerime baktı. Elini çekmedi ama. Bana sırtını dönerek uyumaya çalıştı ama tam o sırada çok büyük bir gök gürültüsü onun bana sarılmasını sağladı. Yüzüme bakamıyordu. Kafasını boynuma gömmüştü o korkuyla. Yaklaşık birkaç dakika sonra ne yaptığının farkına varmıştı. Benden uzaklaşmak için bir hamle yapıyordu ki söylediğim cümleler donup kalmasını sağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMA SENİ SEVİYORUM!
Romanceİzmir! Her şeyin başladığı şehir... Bir kadın var: Nazlı Çok kızgın, çok kırgın, çok öfkeli... "SENDEN NEFRET EDİYORUM!" Bir adam var: Savaş Çok üzgün, çok pişman, çok aşık... "AMA SENİ SEVİYORUM!" İzmir sen bu aşkın başladığı şehirsin. Söylesene se...