1.BÖLÜM: ÖNÜNE BAKSANA!

3.2K 96 7
                                    

-NAZLI-

Sabah alarmın o iğrenç sesiyle uyanmaktan nefret ediyorum. Yalnız yaşamanın en kötü yanı da bu işte. Sabah sizi uyandıracak, uyanmayınca başınızdan aşağıya bir bardak soğuk su dökecek veya kahvaltı hazır diye seslenecek kimseniz yok. Her sabah alarm sesiyle uyanmak zorundasınız. Tek başınıza kahvaltı yapmak zorundasınız. Of of! Hayat zor ya. Neyse daha fazla karamsarlığa gerek yok. Yataktan çıkmayı nihayet akıl edebildim. Yüzümü yıkayıp aynaya bakarken içimden "Bugün çok güzel bir gün. Hiçbir şey keyfimi bozamaz." dedim. Umarım haklı çıkarım. Bakalım bugün ne giysem? Kot pantolonumun üzerine kareli gömleğimi giydim. Bence çok hoş durdu. Saate bakınca daha vaktim var diye düşünüyordum ki telefonuma gelen mesaj sesiyle yanıldığımı hemen anladım. Bizim süslü kız mesaj atmış.

"Hadi evden çık artık! Kapının önünde ağaç oldum Nazlı."

Sabah sabah bu kızın burada ne işi var ya? Deli yemin ediyorum deli. Neyse daha fazla bekletmeyeyim bari. Yoksa başımın etini yer, canımdan bezdirir beni valla. Beyaz spor ayakkabımı da giyip aynada son bir kez kendime baktım. Bugün güzel bir gün olacak kesinlikle buna inanıyorum.

Nazlı: Süslü! Ne işin var sabah sabah evimin önünde?

Aslı: Aşk olsun Nazlı ya. Bugün okula beraber gidelim istedim. Fena mı oldu işte? Her sabah yürüyerek gitmekten sıkılmadın mı?

Nazlı: Hayır, sıkılmadım. Hem yürümek bana iyi geliyor biliyorsun. Kulağımda kulaklık, elimde kitaplar... Kafamı dinliyorum işte.

Aslı: Tabi canım öyle. Kulağında kulaklık, elinde kitaplar, aklında da Savaş Bey!

Nazlı: Aslı! Açma şu konuyu yalvarırım ya lütfen.

Aslı: İyi bakalım. Kapatalım konuyu. Atla hadi bugün beraber gidelim okula.

Nazlı: Tamam.

Ah Aslı ya! Yine yaptın yapacağını. Ne diye açarsın ki bu konuyu? Neden aklıma getirirsin ki Savaş'ı? Gerçi aklımdan çıktığı yok ki. Ben Savaş'ı lise sondan beri seviyordum. Ama o beni çok kötü bir şekilde rezil etti. O günden sonra da kimseye güvenemedim. Tam 3 yıl geçti o olayın üzerinden. Şuan 21 yaşındayım ama hayatıma Savaş'tan başka kimse girmedi. Hala bana yaşattıklarını unutamıyorum. Affedemiyorum. Onun yüzünden bütün okulun diline düştüm. Hakkımda saçma sapan dedikodular dolaştı. Bütün koridorlarda adımı duymaya başlamıştım. Allah kahretsin Savaş! Böyle olmak zorunda mıydı her şey? Hayatımı berbat ettin.

Aslı: Nazlı. Nazlı. Nazlı!

Nazlı: Efendim ne oldu?

Aslı: Kızım iki saattir sana sesleniyorum. Duymuyorsun beni resmen. Geldik okula.

Nazlı: Dalmışım bir an ya kusura bakma.

Aslı: Tamam sorun değil. Bugün okuldan çıkınca bara gitsek ne güzel olurdu. Kafamızı dağıtırdık biraz. Hem Burak da gelirdi olmaz mı?

Nazlı: Siz gitseniz yani ben gelmesem olmaz mı? Çok yorgun hissediyorum bugün kendimi. Ben gelmeyeyim.

Aslı: Nazlı yapma ne olursun ya. Beni bilmiyor musun sanki? Ben Burak'la barda tek başıma asla duramam. Heyecandan ölürüm kızım. Ama sen gelirsen en azından rahat ederim biraz da olsa. Hem Burak senin liseden arkadaşın değil mi? Gel hadi gel gel.

Nazlı: Tamam süslü tamam. Sırf başımın etini daha fazla yeme diye geleceğim. Ama şimdi derse hadi.

Aslı: Oley be! Aslansın Nazlı ya. Birtanecik arkadaşım benim. Derse geç kalmayalım hadi.

Aslı Hanım'ın yoğun isteği üzerine bugün bara gidiyoruz. Burak'a kaşla göz arasında mesaj attı bile. Deli bu kız ya. Ders çok sıkıcı geçiyor ya. Hayır yani bana ne istatistikten? Ben psikolog olmaya geldim buraya. Bir an önce şu üniversite bitse de hayallerime kavuşsam artık. Böyle küçük ama şirin bir ofis hayal ediyorum hep. Duvarları bembeyaz, görenlerin içini açsın istiyorum. Böyle klinik vakalarla uğraşmayı istiyorum. Hani eşim beni aldattı, sınavım iyi geçmedi diyip bunalıma girenlerle uğraşmaktansa daha ciddi vakalarla uğraşmak istiyorum. Tamam onlarınki de bir sorun ama bir gün bir şizofreni vakasını tedavi ettiğimi düşünüyorum da. Ne kadar da gurur verici bir durum. Ah ah hayaller psikolog olmak ama şu okul bir bitse. Okulu geçtim şu ders bir bitse artık! Zilin sesini duyduğum anda ayağa fırladım. Aslı da aynı benim gibi bu bölümde okuyor ve bu dersten o da nefret ediyor.

Nazlı: Nihayet bitti ders ya. Zaten bugün başka dersimiz de yoktu. Rahatladım şuan.

Aslı: Aynen. Hadi kantine inelim. Burak bizi bekliyor. Daha üzerimizi değiştirip bara gideceğiz. Çabuk ol, acele et.

Nazlı: Kızım ne bu acele ya? Anladık bir an önce Burak'ı görmek istiyorsun ama biraz sakin ol. Bak Nazlı demişti dersin sen bu şekilde davranırsan Burak anlar senin ona karşı bir şeyler hissettiğini.

Aslı: Aman anlasın ya ne olacak sanki? 2 yıldır fark edemedi öküz. Onu nasıl sevdiğimi anlamıyor resmen. Hadi gidelim ya.

Kantine gittiğimizde Burak bizi bekliyordu. Ama biraz dalgındı sanırım. Seslendiğimiz halde zor duydu bizi. Bir şeyi var gibi sanki. Neyse yakında çıkar kokusu. Aslı hararetli bir şekilde gideceğimiz barı övüp duruyor. Yok çok güzelmiş de, yok çok eğlenecekmişiz de. Sırf onu kırmamak için gidiyorum zaten. Bana kalsa evde pijamalarımı giyer, açardım güzel bir film. Böyle romantikli romantikli. Ağlardım bir güzel. Ama Aslı Hanım'ın çemkirmesini çekmektense barın o gürültüsü çekmeye razıyım tabi. Çünkü barın gürültüsü 2 saat en fazla. Ama Aslı gitmezsek en az 1 hafta söylenip durur. Hanımefendi şimdi de tuttu kolumdan, arabanın içine fırlattı resmen beni. Radyoyu da açtı son ses. Keyfi yerinde tabi. Beni eve bırakıp kendi evine geçti. Akşam beni alacağını da söylemeyi unutmadı tabii ki. Eve girince hemen duş aldım. Eylül ayındayız ama hava çok sıcak hala. Bu sene kış zor gelir herhalde. Duştan çıkınca hemen saçlarımı kuruttum. Ne giysem acaba? Buldum galiba. Şu beyaz üstle siyah pantolonumu giyebilirim, altına da siyah ayakkabı. Oldu bitti. Saçlarımı kurutmadım, tarayıp şekil verdim. Hafif de bir makyaj yaptım mı hazırım. Hazırlanıp evden çıktığım anda Aslı geldi. O da çok güzel olmuş. Turuncu önü fermuarlı bir elbise giymiş.

Nazlı: Tatlım çok güzelsin. Burak bugün kıskançlık krizine girmezse bana da Nazlı demesinler.

Aslı: Ciddi misin ya? Burak beğenir mi gerçekten?

Nazlı: Şaka mı yapıyorsun? Kızım muhteşem görünüyorsun.

Aslı: Nazlı ya sen de olmasan. Çok teşekkür ederim. İyi ki varsın. Ayrıca bana diyorsun ama sen de yakıyorsun yani ortalığı.

Nazlı: Teşekkürler Aslı Hanım. Artık gitsek diyorum.

Bara vardığımızda kapının önünde Burak bizi bekliyordu. Çocuğun dili tutuldu Aslı'yı görünce. Ama bu gece olaysız bitmez bence. Daha içeriye girmeden herkesin gözü Aslı'nın üzerinde. Valla Burak bugün burada kavga çıkarır kesin. İçeri girdiğimizde Burak'ın her zamanki locasına oturduk. Burak Bey genellikle bar bar takıldığı için bu ortamlarda yeri hep hazırdır. Garson gelince Burak hemen içeceklerimizi söyledi. Ben geceye yavaş başlamak için meyve kokteyli aldım. Sarhoş olmayı sevmiyorum çünkü. Kokteylimi yudumlarken etrafa bakınıyorum. Dans pisti oldukça kalabalık. Ortam çok gürültülü. Hiç benlik değil. Ah be Aslı! Sırf senin için katlanıyorum bunlara. İçeceğim bitince bizimkilere söyleyip kalktım yerimden. Hem onlar da biraz baş başa kalsalar iyi olacak. Aslı kaç zamandır Burak onu fark etsin diye uğraşıp duruyor. Burak da belli etmiyor ama seviyor sanki. Neyse ya bana düşmez bu konuda bir şey söylemek. Ben en iyisi kokteylimi alayım. Bar taburesine oturup barmenin kokteylimi vermesini bekledim. Alır almaz da arkamı dönüp bizimkilerin yanına gidecekken birisine çarptım. Kafamı kaldırmadan konuşuyordum.

Nazlı: Yuh! Önüne baksana ya. Bütün içkiyi üzerime döktün.

Kafamı kaldırınca onu gördüm. İyi ama onun burada ne işi var ki? O yurtdışında değil miydi?

Savaş: Nazlı?

Nazlı: Savaş?

1.BÖLÜM SONU

AMA SENİ SEVİYORUM!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin