-SAVAŞ-
Nazlı'ya aklımdan geçenleri söylemiştim. Onu hızlıca kendime çektiğimde heyecan titriyordu. Elimi yanağına koyup, nazikçe okşadım yanağını. Gözlerinin içine baktım izin istermişçesine. Gözlerini kapattığında istediğim cevabı almıştım. Bir an bile düşünmeden birleştirdim dudaklarımızı. Kollarını boynuma dolayarak karşılık vermeye başladı bana. Uzun bir süre öpüştükten sonra yavaşça ayrıldım ondan. Gözlerini açıp bana baktı. Gözlerimi gözlerine dikmiştim. Tepkisini merakla bekliyordum. Birkaç saniye gözlerime baktıktan sonra boynumdaki ellerinden birini enseme kaydırıp, beni kendisine doğru çekti. Gözlerini kapattı ve hızlıca dudaklarıma yapıştı. Anında karşılık vermeye başladım. Onu öpmeyi o kadar çok özlemiştim ki. Sanki saatlerce öpsem yetmeyecek gibiydi. Nefeslerimiz kesilinceye kadar ayrılmamıştık. Sonra Nazlı yavaşça geri çekildi. Alnımı alnına dayayarak nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Nazlı'nın gözleri kapalıydı hala. Ona seslendiğimde açtı gözlerini. Tam bir şey söyleyecektim ki susturdu beni.
Nazlı: Seni seviyorum.
Savaş: Sana aşığım. Hem de deliler gibi.
Onun bana "Seni seviyorum." demesini çok özlemiştim. Gözlerim mutlulukla parlıyordu resmen. Nazlı'ya sıkıca sarılıp, kokusunu içime çektim. Elini tutup yürümeye başladık. Arabanın yanına geldiğimizde mecburen bıraktım ellerini. Kapısını açıp binmesi için geri çekildim. Gülümseyerek arabaya bindikten sonra kapısını kapattım. Sürücü koltuğuna oturur oturmaz gaza bastım. Nazlı hemen radyoyu açtı. Çalan şarkıya keyifle eşlik ediyordu, ben de onu izliyordum tabi ki. Kısa bir süre sonra eve varabilmiştik. Arabadan indik ve evin kapısını çaldık. Birkaç dakika bekledik. Kimse kapıyı açmıyordu. Anlaşılan bizimkiler hala eve gelmemişlerdi. Kapının yanındaki büyük saksının altındaki anahtarı aldım ve kapıyı açtım. Nazlı hemen kendini salondaki koltuğa attı. Çok yorulmuştu. Ben de yanına oturdum ve kolumu omzuna attım. Nazlı'yı kendime çekerek, sımsıkı sarıldım ona. O da kollarını sardı belime. Derin bir nefes alıp kokusunu içime çektim. Saçlarını okşamaya başladım. Saçlarının arasına ufak ufak öpücükler konduruyordum. Çok ama çok huzurluydum şuan. Kollarımın arasındaki kadını çok seviyordum. Hiç bitmeyecek bir şeydi bu. Asla son bulmayacaktı ona olan aşkım. O beni bırakmadıkça, ben de asla onu bırakmayacaktım. Ölene kadar ayırmayacaktım onu dibimden. Hep yanında olacaktım. Nazlı yanağımdan öpünce kendime geldim.
Nazlı: Acıktın mı sevgilim?
Savaş: Evet.
Nazlı: Ne yemek istersiniz peki Savaş Bey?
Savaş: Bana makarna yapsana yine. Çok seviyorum senin makarnanı, biliyorsun.
Nazlı: Pekala Savaş Bey. O zaman sizi mutfağa alalım. Sen de salata yap bakalım.
Savaş: Bayanlar önden Nazlı Hanım. Hadi mutfağa geçelim.
Nazlı'yla birlikte mutfağa gittik. O makarnayı yapmaya başlamışken ben de salata için gerekli malzemeleri çıkardım. Domatesleri yıkayıp doğramaya başladım. Salatalıkları doğrarken gözucuyla ona baktım. Kendini işine kaptırmıştı, bütün dikkatini yaptığı makarnaya vermişti. Ben salatayı yaptıktan sonra yavaşça ona yaklaştım. Beni fark etmemişti bile. Arkasından sarılınca irkildi ama sonra kendisini toparladı. Mutlulukla gülümseyerek sırtını bana yasladı. Ellerini ellerimin üzerine koydu. Omzuna ufak bir öpücük kondurdum. Sırıtarak ayrıldı benden.
Nazlı: Sevgilim yemek hazır. Sen de masayı hazırla.
Savaş: Tamam sevgilim.
Ben masayı hazırlarken Nazlı mutfaktan çıktı. Elindeki tabakları masaya koydu, ben de salatayı koyduğum kaseyi almaya gittim. Kaseyi alıp masaya koyduktan sonra Nazlı içeriden kola getirdi. Bardaklara kola doldurduktan sonra nihayet sofraya oturmuştu. Yemeklerimizi yerken bir yandan da sohbet etmeye başladık. Nihayet yemeklerimiz bittiğinde Nazlı tabakları makineye dizdi. Ben de kapıya yaslanmış, onu izliyordum. İşi bittiğinde yanıma geldi. Elinden tutarak onu salona yönlendirdim. Koltuğa oturduğumuzda yüzüme baktı.
Nazlı: Film izleyelim mi?
Savaş: Olur. Sen izleyeceğimiz filmi seç, ben de o sırada mısır patlatayım.
Nazlı filmlerin olduğu rafa yöneldi. Ben de mutfağa geçip mısır patladım. O sırada kapı çalmıştı. Nazlı kapıyı açmaya gitti. Bizimkiler gelmişti sonunda. Hep birlikte salona geçtik. Nazlı koltuğa oturunca ben de kafamı onun dizine koydum. Kumandayı aldım ve filmi başlattım. Ben tam filme odaklanmışken Nazlı saçlarımı okşamaya başladı. Kafamı ona doğru döndürdüm ve hala saçlarımı okşayan elini alıp dudaklarıma götürdüm. Ufak bir öpücük kondurdum avcunun içine. Gözlerini gözlerime dikti. Mutlulukla parlıyordu gözleri. O gözlerini tekrardan filme çevirmişti ama ben kendime engel olamıyordum. Hep onu izlemek istiyordum. Filmin sonlarına doğru Nazlı ağlamaya başlamıştı. Gözyaşlarını silsem de o ağlamaya devam ediyordu. Film bittiğinde Nazlı'nın dizlerinden kalktım. Ona sarıldım sımsıkı. Ben buradayım dercesine, seni hiç bırakmayacağım dercesine. Bizimkiler bizi yalnız bırakmak için odalarına gittiklerinde Nazlı kollarımdan sıyrıldı. Ağlaması durmuştu ama hala hüzün doluydu bakışları.
Nazlı: Savaş.
Savaş: Efendim sevgilim?
Nazlı: Sen sakın beni bırakma olur mu? Ben sana git desem bile sen sakın beni bırakıp gitme. Hep yanımda ol, hep sarıl bana böyle. Sakın bırakma beni.
Savaş: Nazlı ben sen olmadan yaşayamam ki. Sen beni kovsan bile ben senden gitmem. Sen benim yaşama sebebimsin. Sen benim nefes alma sebebimsin. Ben seni bu kadar çok seviyorken, sana bu kadar çok aşıkken nasıl seni bırakabilirim ki? Nasıl gidebilirim ki?
Nazlı: Seni çok seviyorum Savaş. Çok seviyorum.
Savaş: Ben de seni çok seviyorum sevgilim. Çok.
Nazlı: Savaş. Mutlu olalım artık. Çok mutlu olalım.
Savaş: Olacağız sevgilim. Çok mutlu olacağız. Sen benim yanımda olduğun sürece, bana böyle aşk dolu baktığın sürece biz çok mutlu olacağız.
Nazlı gülümseyerek bana bakmaya başladı. Dayanamayarak yanağına kocaman bir öpücük kondurdum. Gülümsemesi daha da büyürken bu sefer art arda öpmeye başladım yanağını. Gülümsemesi kahkahaya dönüşürken yüzümü bu sefer boynuna gömdüm. Derin bir nefes aldım ve kokusunu içime çektim. Nazlı'nın kalp atışları hızlandı o an. Kendimi yavaşça uzaklaştırdım ondan. Kokusu aklımı başımdan alıyordu. Elinden tutup koltuktan kaldırdım onu. Sessizce merdivenleri tırmanmaya başladık. Odasının önüne gelince kapıyı açtım. İçeriye girdiğimizde Nazlı yavaşça yatağa uzandı. Ben de yanına yattım ve onu kendime çekip sımsıkı sarıldım. O kollarını belime sararken ben de onun kokusunu içime çekiyordum. Saçlarına ufak ufak öpücükler konduruyordum. Kısa bir süre sonra Nazlı uykuya daldı. Ben de hafifçe ondan uzaklaşıp onu seyretmeye başladım. Onu uyandırmamaya çalışarak saçlarını okşamaya başladım. O kadar güzel uyuyor ki. Melekler gibi adeta. Bir süre sonra Nazlı huzursuz bir şekilde kıpırdandı. Ona tekrar sarılınca yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Çok şanslıyım. Yanımda uyuyan bu güzeller güzeli kız beni seviyor, ben de onu çok seviyorum. Ve daha da önemlisi o artık hep benim yanımda olacak. Her sabah onun bu güzel yüzünü görmek için okula gideceğim. Her akşam onunla uyumak için onu ikna etmeye çalışacağım. Ve o her zaman inatçılığını konuşturup, beni pes ettirmeye çalışacak. Ama ben asla pes etmeyip her gece onunla uyuyacağım. Ondan asla ayrı kalamam. Onun saçlarının kokusunu hissetmeden, onun sıcaklığını hissetmeden asla uyuyamam ki. Huzurla kapattım gözlerimi. Yarın çok güzel bir gün olacak. Bunu şimdiden hissedebiliyorum.
17.BÖLÜM SONU
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMA SENİ SEVİYORUM!
Romansaİzmir! Her şeyin başladığı şehir... Bir kadın var: Nazlı Çok kızgın, çok kırgın, çok öfkeli... "SENDEN NEFRET EDİYORUM!" Bir adam var: Savaş Çok üzgün, çok pişman, çok aşık... "AMA SENİ SEVİYORUM!" İzmir sen bu aşkın başladığı şehirsin. Söylesene se...