-ASLI-
Nazlı'nın sahildeki hali gözümün önünden gitmedi bir türlü. Hıçkırarak ağladı kız resmen. Savaş'ı öldürmek istiyorum ya. Kızı ne hale getirdi öküz! Nazlı'yı zor bela toparlamıştık zaten. Neden geri döndü bu çocuk şimdi? Kızı zamanında o kadar üzdüğü yetmiyormuş gibi geri geldi bir de ya! Nazlı'yla biraz sahil havası alıp sakinleşmesi için ona zaman tanıdım. Biraz da olsa kendine geldi. Bu gece onda kalacağımı söyledim. Gelmeme itiraz etmedi ama çok yorgun olduğunu, eve gidince hemen uyumak istediğini söyledi. Arabaya binip eve geldik. Ona süt ısıtıp başucuna koydum ve hemen odadan çıktım. Şuan ona en iyi gelecek olan şey yalnız kalmak. Bunu biliyorum, onu anlıyorum. Sakin olmaya çalışıyorum. Yoksa bu sinirle gidip Savaş'ı öldürebilirim. Savaş diyince aklıma Burak geldi. Ona eve geldiğimizi söylemeyi unutmuştum. Saat biraz geç oldu ama olsun. Merak eder şimdi bizi. Çantamdan telefonumu alıp Burak'ı aradım. Hemen açtı ama sesi telaşlı geliyordu sanki. Onun art arda sorduğu soruları cevaplayıp Nazlı'yla eve geldiğimizi söyledim. O an sesindeki telaş biraz da olsun azalmıştı. Nazlı'nın ne halde olduğunu söylerken Savaş'a geri dönmesini söylemesini istedim. Ama Burak Bey'in bana verdiği cevap neydi? Yapamam!
Burak: Yapamam. Söyleyemem. Hem söylesem bile Savaş asla geri dönmez. O çok pişman Aslı ya. Siz gittikten sonra kaldığı otele geldik. Uzandı yatağa boş boş bakıyor tavana. İçmeye de başladı, durduramıyorum zaten. Söyleyemem şimdi.
Aslı: Bir dakika bir dakika. Ben şimdi doğru mu duydum? Sen onun yanındasın öyle mi? Ve söyleyemem diyorsun öyle mi? Çok pişman, boş boş bakıyor tavana ve içiyor. Doğru mu anladım ben?
Burak: Evet. Onun yanındayım. O benim kuzenim. Hatta kardeşim. Onu bu halde bırakamazdım. Nazlı'yla kavga ettikten sonra onu yalnız bırakamazdım. Aklım onda kalırdı.
Aslı: Burak sen ne dediğinin farkında mısın! Nazlı ne halde şuan farkında mısın sen? Onun yüzünden hem de bilmiyormuş gibi davranma! Telefona versene onu.
Burak: Aslı.
Aslı: Burak! Telefonu Savaş'a ver! Hemen!
Burak'a öyle bir kızgınlıkla bağırdım ki mecburen telefonu Savaş öküzüne verdi. Bir de bana konuş diye emir verdi yüzsüz.
Savaş: Savaş ben. Aslı'ydı değil mi? Benimle konuşmak istemişsin. Konuş.
Aslı: Sen nasıl bir insansın ya? Bu kızı bu kadar çok üzdükten sonra geçmiş karşısına pişmanım diyorsun! Sen ne yapmaya çalışıyorsun ya? Bu kızı biz zar zor toparlamışken sen nasıl geri dönersin? Ne sanıyordun sen? Nazlı sen gelip pişmanım diyince boynuna mı sarılacaktı aşkım diye! Savaş Mertoğlu! Uzak dur o kızdan! Pişmanlığını da al ve nereden geldiysen oraya geri dön! Ben her ne kadar pişman olduğunu düşünmesem de.
Savaş: Ben hiçbir yere gitmiyorum. Nazlı'dan da asla uzak durmayacağım! Ben onu çok üzdüm, çok kırdım, çok incittim. Evet, haklısın. Bunların hepsini ben yaptım. Ama ben gerçekten pişmanım anlıyor musun? Ben 3 yıldır kendimi yiyip bitiriyorum. Kaç defa ölmek istedim, kaç defa bilerek dayak yedim. Sen bunları anlayamazsın.
Aslı: Sen kendi yaptığının bedelini çekiyorsun şuanda. Nazlı'dan uzak durmayacağım da ne demek ya! Sen o kızı paramparça ettin. Kırdın, döktün! Sen bunları anlayamazsın diyorsun ya bana, asıl sen Nazlı'nın neler yaşadığını anlayamazsın! Pişmanım demekle olmuyor Savaş Bey! Geldiğin yere geri döneceksin. Nazlı'nın karşısına bir daha çıkmayacaksın!
Savaş: Ben hiçbir yere gitmiyorum anladın mı? Ben buraya kendimi Nazlı'ya affettirmek için geldim ve beni affedene kadar da durmayacağım. Pes etmeyeceğim. Bunu aklından çıkarmazsan iyi edersin!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMA SENİ SEVİYORUM!
Romansaİzmir! Her şeyin başladığı şehir... Bir kadın var: Nazlı Çok kızgın, çok kırgın, çok öfkeli... "SENDEN NEFRET EDİYORUM!" Bir adam var: Savaş Çok üzgün, çok pişman, çok aşık... "AMA SENİ SEVİYORUM!" İzmir sen bu aşkın başladığı şehirsin. Söylesene se...