SILA-KAFA
-SAVAŞ-
Nazlı'nın telefondaki sesi beni çok endişelendirmişti. Motoruma binecekken çalışmadığını fark ettim. Bir bu eksikti zaten! Burak'ın arabasına bindik hemen. Arabayı o kullanıyordu. Nazlı'yı arıyordum ama açmıyordu bir türlü. Endişe sarmıştı dört bir yanımı. Kesin bir şey olmuştu Nazlı'ya kesin. Kafenin önüne geldiğimizde arabanın durmasını bile beklemeden kendimi arabanın dışına attım. Kafenin kapısını gürültüyle açtım. Etrafıma bakıyordum endişeli bir şekilde. Gözlerim Nazlı'yı arıyorken duyduğum kelimeyle şoka girdim. Nazlı'lar karşımda duruyorlardı. Üstelik "Sürpriz!" diye bağırmışlardı. Böyle sürpriz mi olur sevgilim ya? Kendime gelir gelmez sıkıca sarıldım ona. Onu biraz azarlamıştım. Başını pişmanlıkla eğdi. Elleriyle oynamaya başlamıştı. Ellerini tuttum. Onu yiyeceklerin olduğu masaya doğru sürükledim. Ona baktım sırıtarak. Burak benim ne yapmak istediğimi anlamıştı. Hemen pastanın mumlarını yaktı. Mumları üfleyecektim ki Nazlı'nın sesini duyunca duraksadım. "Dilek tutmayı unutma!" diye bağırmıştı. Gözlerimi yumdum. Biraz bekledim ve sonra gözlerimi açarak mumları üfledim. Nazlı'ya baktığımda gülümseyerek bana baktığını fark ettim.
Nazlı: Ne diledin?
Savaş: Söylemem. Eğer söylersem dilediğim şey kabul olmaz. Ve ben dileğimin gerçekleşmesini çok istiyorum.
Onu dilemiştim. Her zaman yanımda olmasını, ölene kadar onunla olmayı dilemiştim. Dilediğim şeyi merak ediyordu ama söylemeyecektim. Kafede romantik bir parça çalmaya başlamıştı. Elimi Nazlı'ya uzattım. Tereddüt etmeden tuttu elimi. Ellerimi beline sarmıştım. Kollarını sımsıkı dolamıştı boynuma. İyice yaklaştırdım onu kendime. Başı çenemin biraz altına geliyordu. Derin bir nefes aldım, kokusunu içime çektim. Gözlerim istemsizce kapanmıştı. Etrafımdakileri hiç önemsemiyordum. Sanki şuan bu kafede sadece Nazlı vardı. Sadece o ve ben vardık. Şarkının bittiğini bile fark edememiştik. Bizimkilerin seslenmesiyle ayrılmıştık yavaşça birbirimizden. Nazlı gülümseyerek bana bakıyordu. Elini tutarak masaya doğru yürüdük. Sandalyeye oturduğumuzda bile Nazlı'nın elini bırakmamıştım. Elinin içine ufacık bir öpücük kondurdum. Gözleri parlıyordu adeta. Ne kadar da uğraşmışlar ya benim için. O an aklıma bir fikir geldi işte. Güzel bir tatil yapsak ya hep birlikte.
Savaş: Tatile gidelim mi?
Nazlı: O da nereden çıktı sevgilim? Eylül ayının sonlarındayız farkında mısın acaba?
Savaş: Bir şey olmaz ya. Birkaç günlüğüne Ağva'ya gideriz. Bizim orada bir dağ evimiz var. Kafa dinleriz, gezeriz. Güzel olmaz mı?
Burak: Bence süper bir fikir.
Ali: Bence de.
Selin: Aşkım saçmalamayın ya. Eylül ayındayız. Delirdiniz mi siz?
Ali: Ne olmuş yani? Gidelim ya.
Nazlı: Peki tamam. O zaman evlere dağılalım, bavullarımızı falan hazırlayalım.
Aslı: Aynen. Akşama da yola çıkarız.
Herkes onaylayınca kafeden çıktık. Benim motorum çalışmadığı için Burak'ın arabasıyla döndük. Nazlı'yı evine bıraktıktan sonra Aslı'yı da evine bıraktık. Biz de hemen eve gelip hazırlanmaya başladık. Kızları tembihlemiştik. Hızlı hazırlanacaklardı. Ben eşyalarımı ufak bir sırt çantasına koyar koymaz Burak'a seslendim ve evden çıktığımı söyledim. Garajdaki herhangi bir arabanın anahtarını alıp yola koyuldum. Nazlı'ya mesaj attım yoldayken. O da hazırmış zaten. Beni bekliyormuş. Evinin önüne geldiğimde hemen arabadan indim ve Nazlı Hanım'ın kapısını açtım. Gülümseyerek arabaya bindi. Ben de hemen sürücü koltuğuna geçtim ve arabayı kullanmaya başladım. O sırada Ali Nazlı'yı aradı ve evin adresini istedi. Nazlı'nın elinden telefonunu alıp adresi tarif ettim Ali'ye. Telefonu kapatır kapatmaz Nazlı'ya verdim. Vitesin üzerindeki elimle Nazlı'nın elini tuttum. Bir elim direksiyonun üzerindeyken diğer elim sevdiğim kızın elini tutuyordu. İşte mutluluk bu. Huzur bu. Nazlı radyoya uzanıp kanalları karıştırmaya başladı. En sonunda sevdiği bir şarkıyı bulunca sesini açıp arkasına yaslandı. Aynı zamanda da yüksek sesle şarkıyı söylüyordu.
Aşkıydı, işiydi
İhtirası, düşüydü
Yere batsın faturası
Malı mülkü
Bağlasalar durmam!
Kaşıydı, gözüydü
İntikamın gücüydü
Ayıp denen bir şey var ya,
Hasbinallah!
Ağlasalar durmam!
İnsanım, insan!
Hadi kalk gidelim hemen şu anda,
Kapa telefonunu bulamasın arayan da,
Açarız radyoyu yol nereye biz oraya...
İyi gelmez mi hiç deniz havası?
Bir göz oda bulur sokarız başımızı
Bir de koyarız iki kadeh
Kafa nereye biz oraya
Kafa nereye biz oraya
Aşkına da, işine de
Viran olmuş düşüne de
Yerli yersiz sözüme de
Dövmediğim dizime de
Pişmanım pişman
Pişmanım pişman...
Hadi kalk gidelim hemen şu anda,
Kapa telefonunu bulamasın arayan da,
Açarız radyoyu yol nereye biz oraya...
İyi gelmez mi hiç deniz havası?
Bir göz oda bulur sokarız başımızı
Bir de koyarız iki kadeh
Kafa nereye biz oraya
Kafa nereye biz oraya
Kafa nereye biz oraya!
Sırıtarak onu izliyordum. Fark edince utanarak başını eğdi. Yolumuz azalmıştı iyice. Nazlı serinlemek için camı açtı. Rüzgar estiği için saçları uçuşuyordu. Saçlarının kokusu burnuma dolmuştu. Derin bir nefes alıp, kokusunu içime çektim. Yola odaklanmam iyice zorlaşıyordu resmen. Nazlı radyoda çalan her şarkıya bağırarak eşlik etti. Ağva'ya geldiğimizde Burak'ları beklemeye başladık. Saat çok geç olmuştu. Nazlı arabadan indiğimizde üşümeye başlamıştı. Burası soğuk olurdu akşamları. Hemen üzerimdeki montu çıkardım. Omuzlarına koyunca irkildi ama sonra gülümseyerek bana baktı. Kollarımın arasına aldım onu. Kısa bir süre sonra da bizimkiler geldi zaten. Anahtar Burak da olduğu için dışarıda bekliyorduk zaten. Burak hemen kapıyı açtı. Işıkları açtıktan sonra dışarıya çıktı. Biz de içeriye girip koltuklara oturduk hemen. Burak şömineyi yakmak için odun kesiyordu dışarıda. Odunları kesince şömineyi yaktı. Ev biraz da olsa ısınmıştı. En azından kızlar üşümezdi artık. Nazlı'ya baktığımda gözlerinin kapanmaya başladığını fark ettim. Bugün çok yorulmuştu birtanem ya. Fısıldayarak konuşmaya başladım.
Savaş: Nazlı... Sevgilim hadi gel, seni yatağına yatırayım.
Mırıldanarak bir şeyler söyledi. Kucağıma aldığımda kedi gibi boynuma sokuldu. Merdivenlerden çıkarak onu benim odama götürdüm. Yatağa yatırdıktan sonra kalkacaktım aslında ama Nazlı elimi tuttu. Gözlerini yavaşça açtı. Uykulu gözlerle bakıyordu bana.
Nazlı: Yanımda kal.
Yanına uzandım yavaşça. Boynuma sokuldu yine. Nefes alışını hissediyordum. O an içim huzurla doldu. Tarifsiz bir mutlulukla gözlerimi yumdum. Nazlı yanımda, elini tutuyorum, gözlerinin içine bakabiliyorum. Ben daha ne isterim ki bu hayattan?
15.BÖLÜM SONU
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMA SENİ SEVİYORUM!
Romanceİzmir! Her şeyin başladığı şehir... Bir kadın var: Nazlı Çok kızgın, çok kırgın, çok öfkeli... "SENDEN NEFRET EDİYORUM!" Bir adam var: Savaş Çok üzgün, çok pişman, çok aşık... "AMA SENİ SEVİYORUM!" İzmir sen bu aşkın başladığı şehirsin. Söylesene se...