NAZLI: AYLİN ASLIM- AŞK GERİ GELİR
-NAZLI-
Savaş'a düşüneceğimi söylemiştim. Gece motor kullanmasını istemediğim için benim evimde kaldı. Ona misafir odasını hazırlamıştım. Ama beklenmedik bir durum oluştu ve gök gürlemeye başladı. Ben deli gibi korkuyordum bu sesten. Tek başıma asla uyuyamazdım ki şimdi. Savaş'ın yanına gitsem olur mu ki? Olur ya neden olmasın. Sonuçta yarın ona olumlu bir cevap verecektim. Hadi Nazlı utangaçlığın zamanı değil. Korkudan ölüyorsun burada. Aldım elime yastığımı, gittim odasına. Yanına uzandım. Korkudan titriyordum resmen. Savaş elimi tuttu yavaşça. Gözlerine baktım. Elimi çekmedim ama. Ona sırtımı dönerek uyumaya çalıştım ama tam o sırada çok büyük bir gök gürültüsünden dolayı ona sarıldım. Yüzüne bakamıyordum. Kafamı boynuna gömmüştüm o korkuyla. Yaklaşık birkaç dakika sonra ne yaptığımın farkına varmıştım. Ondan uzaklaşmak için bir hamle yapıyordum ki söylediği cümleler donup kalmama sebep olmuştu.
Savaş: Kalkma lütfen. Ben halimden gayet memnunum.
Tekrardan kafamı boynuna gömdüm. Hem de hiç itiraz etmeden. Bir kolunu kafamın altından geçirip beni kendine çekti. Ben de bir kolumu beline sarmıştım. Diğer elim de tam kalbinin üzerinde duruyordu. Onun eli de elimin üzerindeydi. Kalp atışlarını hissedebiliyordum. Saçlarımı okşamaya başladı. Uykum gelmeye başlamıştı. Kısa bir süre sonra uykuya dalmıştım. Sabah uyandığımda o hala uyuyordu. Onun yanında uyanmak muhteşem bir duyguymuş. Ben bu adamı hala deli gibi seviyordum işte. İnat etmeyi bırakmalıydım artık. Daha fazla ondan ayrı kalmak istemiyordum. Dün gece ona düşüneceğimi söylediğimde o kadar mutlu olmuştu ki anlatamam. Yavaşça kollarının arasından sıyrılıp aşağıya indim. Ona kahvaltı hazırlamaya başladım. İlk önce buzdolabından kahvaltılıkları çıkardım ve masaya dizdim. Daha sonra ise tezgahtaki nutellayı koydum masaya. Çayın altını yaktım ve demlenmesini bekledim. O sırada ise salatalıkları ve domatesleri bir tabağa doğrayıp o tabağı da masaya koydum. İki tane servis tabağı da çıkardım. En son krepleri de hazırlayıp masaya koydum. İşte bu! Masada bir tek kuş sütü eksikti. Odaya çıkıp Savaş'ı uyandırmaya çalıştım.
Nazlı: Savaş. Savaş.
Savaş: Efendim Nazlı?
Nazlı: Uyan hadi. Kahvaltımızı yapıp okula gidelim.
Savaş: Tamam. Sen in, ben hemen geliyorum.
Nazlı: Tamam.
Aşağıya inip onun gelmesini beklemeye başladım. Kısa bir süre sonra mutfağa girdi. Masayı görünce uzun bir ıslık çaldı. Hemen oturup kahvaltısını yapmaya başladı. Bir yandan da bana bakıp gülümsüyordu. Hoşuna gitmişti onun için kahvaltı hazırlamam. Kahvaltımız bitince bulaşıkları makineye dizdik birlikte. Ben yukarıya hazırlanmak için çıktım. Buz mavisi göbek üstü bir gömlek, altına da beyaz dantelli bir etek giydim. Bu halde motora binmek zor olacaktı ama olsun. Güzel olmuştum. Saçımın da bir tutamını ördüm. Hafif bir makyaj yaptıktan sonra aşağıya indim. Savaş beni bekliyordu. Beni görünce donup kaldı. Çok etkilenmişti sanırım. Elimi gözünün önünde sallamaya başlayınca kendine geldi. Kekeleyerek konuşmaya başladı.
Savaş: Ç-çok güzel olmuşsun.
Nazlı: Teşekkür ederim. Gidelim mi?
Savaş: Nazlı.
Nazlı: Efendim Savaş?
Savaş: Düşüneceğini söylemiştin. Kararını verdin mi?
Nazlı: Düşündüm ve kararımı verdim.
Savaş: Yani? Bana bir şans daha verecek misin?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMA SENİ SEVİYORUM!
Romanceİzmir! Her şeyin başladığı şehir... Bir kadın var: Nazlı Çok kızgın, çok kırgın, çok öfkeli... "SENDEN NEFRET EDİYORUM!" Bir adam var: Savaş Çok üzgün, çok pişman, çok aşık... "AMA SENİ SEVİYORUM!" İzmir sen bu aşkın başladığı şehirsin. Söylesene se...