18.BÖLÜM: ÖKÜZ!

1K 58 17
                                    

-NAZLI-

Sabah uyandığımda belime sarılmış bir çift kol hissettim. Arkamı dönüp Savaş'ı seyretmeye başladım. O kadar güzel uyuyordu ki, o kadar huzurluydu ki. Sırf o uyanmasın diye hareket etmedim. Onu izledim, saçlarını okşadım. İlk defa kendimi bu kadar mutlu hissediyordum. Sanki o hayatımda yokken, ondan ayrı geçirdiğim onca yıl o kadar eksikmişim ki, o kadar eksikmişim ki o gelince tamamlandım. Savaş benim diğer yarımdı. Savaş benim mutlu olma sebebimdi, nefes alma sebebimdi, yaşamamın anlamıydı. Onun yanında kendimi hiç olmadığım kadar güvende hissediyordum. Hayatım boyunca hissedemediğim huzuru, mutluluğu, güven duygusunu onda bulmuştum ben. Her kızın en büyük aşkı babasıdır aslında. Ama ben o konuda oldukça şanssız bir insanım. Hayatım boyunca babamın sevgisini hissedeceğim günü bekleyerek yaşadım. Çocuktum sonuçta. Babamı istiyordum yanımda. Onun sevgisini hissetmeyi, başımı okşamasını bekliyordum. Sonra günler geçti, aylar geçti, yıllar geçti. Kabullendim ben her şeyi, gerçeklerin farkına vardım. Babamı beklemekten vazgeçtim. Eğer gelseydi zaten yıllar önce gelirdi dedim. Eğer gelmek isteseydi gelirdi dedim. Bunu kabullenince canım çok acıdı, çok yaktı bu gerçek canımı. Ama zamanla insan atlatmayı başarıyor. En azından atlattım sanıyor. Ben de öyleydim. Atlattığımı sanmıştım, mutluydum, arkadaşlarım yanımdaydı. Sonra Savaş çıktı karşıma. Seviyorum dedi, aşığım dedi. İnandım ben ona, güvendim. Babamın bana veremediği o sevgiyi, o huzuru Savaş'ta bulmuştum ben. Ama sonra her şeyin bir yalandan ibaret olduğunu öğrendim. Ağladım, bağırdım, çağırdım... Ortalığı yıktım adeta. O kaçıp giderken Amerika'ya benim kalbimi de alıp götürmüştü kendisiyle birlikte. Neyse Nazlı şimdi eskiye dönmeye gerek yok. Bak sevdiğin adamın yanındasın, eskisi gibi yine mutlusun. Eskileri hatırlayıp üzülmek yok! Onlar geçmişte kalan kötü anılar! Sen Savaş'ı affettin. Savaş'ın sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.

Savaş: Sevgilim, günaydın. Sen ne zaman uyandın, niye uyandırmadın beni?

Nazlı: Günaydın aşkım. Çok olmadı. Kıyamadım uyandırmaya, çok güzel uyuyordun.

Savaş: Öyle mi hanımefendi? Sevgiline kıyamadın öyle mi? Gerçi hangi kız benim gibi şahane bir insana kıyabilir ki?

Nazlı: Savaş!

Savaş: Kızınca çok güzel oluyorsun biliyor musun? Böyle gözlerini sinirle kapatıyorsun, dişlerini sıkarak konuşuyorsun falan. Çok seviyorum o halini.

Nazlı: Neyse hadi kalk da kahvaltı yapalım. Ben çok acıktım.

Savaş: Yanakların mı kızardı senin? Utandın mı sen acaba?

Nazlı: Savaş ya! Kalk hadi!

Savaş: Tamam tamam. Kızma ya. Kalktım bile.

Nazlı: Aferin sana!

Of ya! Sabah sabah beni delirtmeyi başardı hemen ya. Kesin kıpkırmızı olmuşumdur şimdi. Neymiş, hangi kız onun gibi şahane bir insana kıyabilirmiş? Laflara bak ya! İlk önce sinirlendiriyor, sonra gönlümü alıyor beyefendi. Ama ben gösteririm ona. İntikamım çok ağır olacak. O nasıl başka kızlardan bahsedebiliyorsa ben de başka erkeklerden bahsedebilirim bence. Aklımdan geçen o şeytanca düşüncelere kıkırdayarak aşağıya indim. Mutfağa girdiğimde mutfakta bir adet Aslı vardı. Öyle bir kaptırmıştı ki kendini. Benim mutfağa girdiğimi bile fark etmedi. Yanına gidip omzuna dokununca yerinden korkuyla sıçradı.

Aslı: Of Nazlı ya! İnsan bir seslenir. Ödüm koptu ya!

Nazlı: Valla benim bir suçum yok Aslı. Ben sana seslendim ama sen o kadar dalgındın ki duymadın beni.

AMA SENİ SEVİYORUM!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin