Mistakes | 14.Bölüm

33 4 0
                                    

ⓜⓘⓢⓣⓐⓚⓔⓢ |14.Bölüm

Elimi tutup benden kız arkadaşım diye bahsetme hakkını nereden bulduğunu merak ediyordum. Onu itekleyip "Ne bu ukalalık?" diye çıkıştım. "Hiçbir şeyin değilim ben senin. Uzak dur." dedim.
Justin, Nick'e bakıp "Artemis'le biraz yanlız konuşabilir miyim?" diye sordu. Bu ricasını duyan Zac de arkasını dönüp uzaklaşmıştı.
"Hayır." diye tısladım. "Ne söyleyeceksen söyle. Nick duyabilir."
Nick araya girip "Tamam, sorun yok. Siz konuşun. Ben kafeteryada beklerim." dedi.

Justin'in daha hasret gideremediğim Nick'i kovar gibi uzaklaştırması sinirlerimi bozuyordu. Justin elimi avucunun içine alıp "Lütfen böyle yapma. Dinle bir saniye."
"Dinlemek istemiyorum." diye bağırdım.
"Yemin ediyorum seni kıskandırmak için yapmadım. Arkadaş gibi konuşuyorduk. Sinirlenmeni gerektirecek hiçbir şey olmadı."
Sesi kulaklarımı tırmalıyordu. Biran önce susması ve Nick'in yanına gidebilmem için "Açıklama yapma bana." dedim. "Ne yaptığın zerre kadar umrumda değil."

Sımsıkı sarıldı bana. Elimi kolumu hareket ettiremiyordum. Sımsıkı tutuyordu. "Ben seni çok özledim lütfen." diye fısıldadı kulağıma. Ben de onu özlemiştim. Onu hala seviyordum ama sinirliydim. Ufacık bir tartışmada olayı bu kadar büyütmesi gerekmiyordu. Her şeyin bu kadar basit olmadığını artık anlaması gerekiyordu. Kollarından kurtulup "Bazı şeyleri artık anlaman gerekiyor. Lütfen peşimden gelme." dedikten sonra kadetaryaya, Nick'in yanına gittim.

Sinirden elim kolum titreyerek masaya oturdum.
"Sorunu hallettiniz mi?" diye sordu. Elini tutup "Hayır." dedim. Başımı Nick'in omzuna yaslayıp gözyaşlarımin akmasına izin verdim. Eli ile yanağımdan süzülen yaşı silerken "Seni kırmış." dedi. Kafamla onaylayıp "Kırdı." dedim. "Sinirlenmekte haklıydı, ben de onu kırdım ama sırf beni cezalandırmak için o kızın yanına gitmesi gerekmiyordu. Bunu aramızda halledebilirdik. Bir çocuk gibi her şeyi oyuna çeviriyor. İstemediģi bir şey olduğunda beni cezalandırmaya çalışıyor." Gözlerimden akan yaşlarla anlatıyordum. İyi hissetmem için beni daha sıkı sardığı sırada masanın üzerindeki telefonumun ekranı mesaj sesi ile açıldı. Justin'dendi. Görüşümü bulanıklaştıran yaşları silip mesajı okumaya başladım:

"Artemis ben artık yoruldum. Senin için yaptığım her şeyin seni benden daha çok uzaklaştırmasından yoruldum. Seni kovalamaktan yoruldum. Bir türlü anlamıyorsun ama ben her şeyi bizim için yapıyorum. Seni üzmek için değil, seni kazanmak için ama yaptığım her şey ters tepiyor. Benden nefret ediyorsun. Ama ben sana aşığım. Sen üzüldüğünde ben daha çok üzülüyorum, sen sevindiğinde ise seviniyorum. Seni gülerken görmeyi çok seviyorum. Sen kendini kötü hissettiğinde yanında olmayı, seni kendine getiren olmayı da çok seviyorum ama seni üzen ben olduğumda her şey değişiyor. Seni farkında olmadan kırıyorum. O günü hatırlıyor musun? 15-16 yaşlarındaydık. Seni sinir edip duruyordum. Dikkatini çekmek için yapmadığım şebeklik kalmamıştı. Bir gün kazara üzerine meyve suyu dökmüştüm sen de sinirlenip bana tokat atmıştın. İlk o zaman birbirimize açılmıştık. Seni sevdiğimi ilk o zaman söylemiştim. Sen de pişman olup vurduğun yeri öpmüştün. Bu arada o meyve suyunu kazara dökmemiştim. Yine dikkatini çekmeye çalışıyordum ve işe yaradı. Bir daha olsa bir daha yapardım. O günden beri yanına yaklaşan her erkeği kıskandım. Hala kıskanıyorum. Zac'ten ve hatta ne kadar yakının olsa da şuan yanındaki Nick'ten bile kıskanıyorum seni. Ama bir şey bilmeye ihtiyacım var. Sen de benim için aynı şeyleri hissediyor musun? Eğer gerçekten bitti diyorsan üstüne gelmeyeceğim ama öyle olmadığını söylemeni çok istiyorum." -Justin

Gözyaşlarım hızlanmıştı. Biz neden mutlu olamıyoruz diye geçirdim içimden. Birbirimizi bu kadar çok sevmemize rağmen neden mutlu olamıyoruz? Nick bana meraklı gözlerle bakıyordu. "Onu çok seviyorum." dedim. "O da seni seviyor." dedi. "İkinizin de kafası karışmış. Birbirinize karşı biraz daha anlayışlı olmalısınız."
Haklıydı. Nick yine günü kurtarıyordu. "İyi ki varsın." dedim ve yanağını öptükten sonra çantamı alıp masadan kalktım.

İlk olarak sınıfa gittim. Ders başlamıştı. Bay Smith'in azarını işitmemek için Justin'in içeride olmadığını anlayacak kadar baktıktan sonra yürümeye devam ettim. Onu ortalıkta aramama gerek olmadığını düşündüm. Sonuçta telefon vardı.

Saniyesinde açtı telefonu. "Neredesin Justin?"
"Müdürün odasındayım." dedi. Sesi soluk çıkmıştı.
"Yanına geliyorum." diyip telefonu kapadım.

Oraya gidene dek müdürün odasında ne işi olduğunu anlayamayacağımı farkedince adımlarımı hızlandırdım. Justin içeride oturmuş bekliyordu ancak müdür orada değildi. Justin'in karşısındaki koltuğa oturup "Burada ne işin var?" diye sordum.
"Artemis, tamam. Daha fazla gelme üstüme. Gidiyorum işte. Mesaj atıp rahatsız ettiğik için de üzgünüm. Kaydımı sildiriyorum. Bur daha beni görmeyeceksin tamam mı? Daha ne yapabilirim?" Suratı kıpkırmızı olmuştu. Gözleri dolmuştu.
Şaşkınlığımdan kekelemeye başladım: "Ne?! Hayır, gitme. Ben özür dilemeye geldim. Özür dilerim. Haklısın. Gitme." Cevap vermesine fırsat bırakmadan sımsıkı sarıldım boynuna.
"Teşekkür ederim." dedi. "Seni seviyorum."
"Seni seviyorum."...

MistakesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin