Mistakes | 5.Bölüm

132 16 3
                                    

ⓜⓘⓢⓣⓐⓚⓔⓢ |5.Bölüm

Panikten elim ayağım birbirine dolanmıştı. Polisler muhtemelen kamera kayıtlarını isteyeceklerdi ama dediğim gibi kayıt yoktu. Bunun için rahattım ama olsı bir durumda kaçmam gerekirdi. Kimseye kendimi farkettirmeden lavoboya gitmek içn arkamı döndüm ama bir ses bana durmamı söyledi. Çok korkuyordum ve korktuğumu anlamamaları için dua ediyordum. Bunu yaparken gözlerim kapalıydı ve omzumda bir el hissettim. Hemen yüzümü döndüm ve "Efendim?" dedim telaşlı ve titrek sesimle.

"Ne kadardır buradasın?"

"Şey bilemiyorum. Sanırım 10-15 dakika oldu."

"Karşıdaki okulda bir hırsızlık olayı oldu. Acaba olayı veya etrafta telaşlı dolaşan birilerini görmiş olabilir misin?" dedi. Gözlerimi onunkilerden kaçırıyordum ve sonra göz teması kurmadan "Hayır. Birşey görmedim." dedim.

Tam kurtuldum diyip kapıya yönelmişken beni yeniden durdurdu ve "Kimliğini ve üstündeki diğer eşyaları bana verebilir misin?" diyip elini uzattı. İşte şimdi telaşlı olduğumu anlaması çok kolaydı. Suratım kıpkırmızı olmuştu ve ellerim titriyordu. Çarem kalmamıştı. Elimi cebime soktuğum sırada içeri Adam girdi. Telaşlıydı. "Yardım edin! Lütfen çabuk olun." diye bağırmaya başladı. "Yangın var!"

Bunu söylemesi üzerine başta polisler olmak üzere diğer herkes hızla dışarı çıkıp cayır cayır yanmakta olan binanın etrafına toplandı. İnternet kafede yanlızca Adam ve ben kalmıştık. Aceleyle kolumu tuttu ve "Hadi çabuk! Takip et beni." dedikten sonra hızla kapıya gitti. Hala olayın şokundaydım ancak Adam'ın dürtüklemesi beni kendime getirdi. Koşarak dışarı çıktık. İki bina ilerisine geldiğimizde bir arabaya bindik. Adam'a aitti. Arabayı çalıştırdı ve oradan uzaklaştık. Aracı fazla hızlı kullanıyordu ve midem bulanmaya başlamıştı. Zar zor ağzımı açtım ve tüm dikkatini yola vermiş şekilde arabayı kullanan Adam'a "O bina nasıl yandı?" dedim. "Sırf beni kurtarmak için binayı yaktığını söyleme sakın!"

"Yapmak zorundaydım" dedi. "Başka çarem yoktu. Eğer bunu yapmasaydım şu an ikimiz de içeride ve biricik arkadaşın Nick de artık bir kaçak olacaktı."

Her hareketimiz başımıza biraz daha dert açıyordu. Başımızı bir beladan kurtarmaya çalışırken yeni belalarla karşı karşıya kalıyorduk. "Sen pisliğin tekisin!" diye bağırdım. Bu söylediğim onu çileden çıkarmıştı. Arabayı aniden durdurdu ve bana anlamsız ve boş şekilde bakmaya başladı. "Ne bakıyorsun?" diye çıkıştım. "Kimbilir o apartmanın içerisinde kaç kişi vardı? Hiç mi acımadın. Annenin hayatını kurtarmak için benim de hayatımı mahvettin ama sana acıdım, unuttum yaptıklarını. Sevdiğim adamı benden aldığını... Ama şimdi onlarca insanı öldürdün. Söylesene bunu nasıl unut-"

"O apartmanda kimse yoktu." diye kesti sözümü. "Seni polislerin elinden kurtarabilmek için yapılabilecek daha akıllıca birşey gelmedi aklıma. O binayı babam yaptırmıştı ve yıllardır boş. Kimse yaşamıyor. Artık anla; ben kötü biri değilim."

"Herneyse, amacın kötü olmayabilir ama şu başıma gelenlere bak! Sen ve Jordan önüme çıkmasaydınız ben her şeyi unutmuştum bile. Ogün olan her şeyi... O gün orada Nick olmasaydı, Jason ölmeseydi ben ölecektim. Sadece beni korumak için yaptı. Nick kimseye zarar vermek istememişti. Jason bana tecavüz etmeye kalkıştı. Lanet olsun, al işte her şeyi anlattım!" diye bağırırken gözümden akan yaşlar gittikçe daha da hızlanıyordu. "Üzgünüm.." dedi ve elimi tuttu ama elimi hızla geri çekip "Dokunma sakın! ne amaçla yaptığın umrumda değil. her şeyden sonra en değerli varlığımın, Justin'in gitmesine neden oldun. Onu kaybetmeme neden oldun.  Yoktan yere benden nefret etmesini ,onu aldattığımı düşünmesini sağladın. Neden? Ben sana ne yaptım? Peki ya Justin,.. O sana ne yaptı?" gözyaşlarımla beraber öfkem de artıyordu. "Evet, sonuna kadar haklısın gerçekten özür dilerim ama o an panikledim. Ne yaptığımızı kimseye anlatamazdık."

"Justin dışında! Bilse ne olurdu ki? Ne zararı dokunurdu? Kimseye ona güvendiğim kadar güvenmedim ben. Saklardı ,yardım ederdi, herşeyimdi o benim ama sen onu benden aldın. Hala nasıl yüzüne baktığımı bilmiyorum. İnan bana bunu yapmak istemiyorum. O iğrenç suratına bakmak istemiyorum." "Tamam, bakma o zaman. Telefonu ver ve git. Başını daha fazla belaya sokma. Telefonu ver ve kendi yoluna git. Gerisini ben hallederim." "Peki sana nasıl güveneceğimi de söyler misin?" "Bunu yapmak zorundayım. Hem kendim, hem senin için." "Beni ne zamandan beri umursuyorsun?"

"O gün depoda seni öptüğümden beri. O anki kokunu, dudaklarındaki sıcaklığı hala hatırlıyorum. İşte o andan beri seni umursuyorum. Elimde olsa her şeyi başa alıp seninle farklı bir şekilde tanışırdım. Hatta belki biz, ikimiz birlikte bile..." o cümleyi tamamlamasına izin vermeden kapıyı açtım ama kolumu tuttu ve koltuktan kalkmama engel oldu. 

"Benden kaçma. Belki de bu seni son görüşüm. Lütfen izin ver." dedi. Şu ana kadar hiç yapmadığı gibi içten konuşuyordu ve yavaşça yaklaştı. Dudaklarımız arasında iki santimden az bir mesafe vardı.

MistakesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin