ⓜⓘⓢⓣⓐⓚⓔⓢ |19.Bölüm (Sezon Finali)
"Hiçbir yere gitmiyorsun." dedi.
"Beni burada zorla tutamazsın." diye yanıtladım. Gitmekte kararlıydım. Paltomu alıp kapıya gittim.
"Dışarıda fırtına var. Araba kullanamam." diye açıkladı. Bu bir bahane değildi.
"O halde taksi çağır." dedim ancak beni dinlemiyordu. Açıklama yapmaya devam etti: "Lütfen beni dinle. O sadece eski ve önemsiz bir fotoğraf."
"Bir gün başkalarına benim için de önemsiz demeyeceğini nasıl bilebilirim?" diye çıkıştım. Şu anda fotoğraftan ve fotoğraftaki kızdan çok kafamı kurcalayan buydu.
"Böyle bir şey için endişelenmene bile gerek yok. Biz asla ayrılmayacağız." dedi. Ayrılmayı elbette ben de istemiyordum. Ama hiçbir şeyin garantisi yoktu. Yarın başımıza ne geleceğini tahmin edemezdik. Biz Justin'le aynı şeyleri önceden de yaşamıştık. Ayrılmamaya önceden de söz vermiştik ama ayrılmıştık. İkimiz de çok acı çekmiştik."En azından hava düzelene dek bekle. Sonra seni bırakırım." dedi. İsteksizce salondaki koltuklardan birisine oturup beklemeye başladım. Justin de aynısını yapıp karşımdaki koltuktaki yerini aldı. Ara sıra göz ucuyla bana baktığının farkındaydım. Saniyeleri saymakla fırtınanın dinmeyeceğini anlayınca saymayı bırakıp arkama iyice yaslandım.
Yağmur biraz azalmış ve Justin başımda nöbet tutarken uyuyakalmıştı. Hazır o uyurken fırsattan yararlanıp arabadan telefonumu alabileceğimi düşünmüştüm. Muhemelen dün geceden beri telefonum susmamıştı. Beni arayıp ulaşamayanların merakını dindirmek için kapının kenarındaki konsoldan arabanın anahtarını alıp sessizce dışarı çıktım.
Arabanın arka koltuğunda duran çantamı alıp telefonumu aramaya koyuldum ancak bir türlü bulamıyordum. Telefonun koltuğun altına düşmüş olduğunu farketmem biraz zaman almıştı. Yirmiden fazla cevapsız arama ve mesaj vardı. Arayanların başında babam, Nick ve Zac geliyordu. Şarjım az kaldığı için olabildiğince hızlı bir şekilde haritadan nerede olduğumu öğrenip taksi çağırdım. Justin'e çaktırmadan gitmeyi planlıyordum. Yeniden eve girdim, arabanın anahtarını aldığım yere bırakıp taksiyi beklemeye başladım. Justin hala uyuyordu. Anlaşılan dün gece hiç uyumamıştı.
Birkaç dakikalık beklemenin ardından korna sesiyle irkildim. Taksinin sesiydi ancak yanlız benim dikkatimi çekmemiş, aynı zamanda Justin'i uykusundan uyandırmıştı. Justin kendine gelmek için gözlerini birkaç kez kırpıştırdıktan sonra olan bitenin farkına varmıştı. Çantamı aceleyle alıp kapıdan çıkacakken son anda beni yakalayıp "Nereye gidiyorsun?" diye sordu.
"Eve." diye yanıtladım. "Sen uyurken taksi çağırdım."
"Hala yağmur yağıyor." diye yanıtladı. Hala kolumu tutuyordu. Bu defa "Bırak kolumu." dedim. "Taksi gidecek."Nitekim korktuğum olmuştu. Taksi birkaç korna çalışın ardından hareket etmişti. Justin'i hızla itip kendimi dışarı attım. Hızla uzaklaşan taksinin peşinden koştum ama faydası yoktu. Aradaki farkı kapatamazdım.
Justin peşimden koşarken "Artemis, geri dön!" diye bağırıyordu. Taksiye yetişemeyeceğimi anlayınca yavaşlamıştım. Justin'in ayak seslerini hala duyabiliyordum. Yokuş aşağı yolda benimle birlikte geliyordu. Nefes nefese kalmıştım ancak durmak istemiyordum. Yağmurdan sırılsıklam olmam ve ayaklarımın kayıyor olması da bir engel değildi. Geri dönmek istemiyordum.
Geriden gelen kulak tırmalayıcı bir lastik ve korna sesi ile arkama döndüm. "Justin!" diye bağırdım yokuş yukarı son hızımla tırmanırken. Kanlar içinde yerde yatıyordu...
DEVAM EDECEK...