ⓜⓘⓢⓣⓐⓚⓔⓢ |4.Bölüm
Adam bu söylediğime pek şaşırmış gibi değildi. "Kasa dedin dimi? Bunun için o kasayı açıcak bişeye ihtiyacın var. Örneğin maymuncuk gibi..." "Evet ama bende maymuncuk olmasını beklemiyosun heralde.. Okula Emily'in yardımıyla giricem ve kasayı açıcak maymuncuğu senin vermen gerek." "Uzun zamandır bu depoyu kullanıyorum. İhtiyacımız olan herşeyi burdan bulabiliriz. Deponun girişindeki kolide 2-3 tane maymuncuk ve bi de bıçak olması gerek." "Bıçak mı! Onunla napıcam?" "Maymuncuğun açamadığı bir kilidi bıçak açmaz tabiiki. Bıçağı kendini korumak için kullanıcaksın." "NE! Saçmalama. Benden birini öldürmemi bekleyemezsin." dedim ve kapının girişindeki koliden maymuncuğu alıp depodan çıktım.
Emily ile buluşmak için cafeye gittim. Emily beni bekliyordu. Bulduğumuz ilk boş masaya oturduk. Emily masaya oturur oturmaz telefonu neden istediğimi sordu. "Emily bunu anlatması gerçekten zor. Şöyle desem yeterli olur sanırım: Bu bir sır." oldukça sessiz konuşmaya çalışıyordum. "Artemis ne karıştırdığını bilmiyorum ve öğrenmek için çabalamayacağım ama tehlikeli bişeylere girişmeni istemiyorum." "Beni düşündüğün için teşekkür ederim ama bunu yapmak zorundayım. Aslında bugün seni buraya çağırmamın en önemli sebebi vedalaşmak istemem. Babamın işleri yüzünden Los Angeles'a gidiyoruz. Ben sendeen, diğerlerinden ayrılmak isteiyorum ama tahmin edebileceğin gibi Los Angeles'a gideceğim için de mutluyum çünkü Justin orda." "Gidiyomusun?! Aslında bu tür vedalaşmalarda hep ağlarım ama Justinin senin için değerini bildiğim için bunu yapıp aklını karıştırmayacağım. Sadece seni çok sevdiğimi ve çok özleyeceğimi bil." dedi ve oturduğu sandalyeden kalkıp bana sıkıca sarıldı. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum ve ondan ayrılıp sandalyeme oturdum.
Gözümden akan yaşı silip "Emily böyle bi zamanda sana yük olduğum için üzgünüm ama senden gitmeden önce son birşey istiyorum. Okula gizlice girmeme yardım etmelisin. Bak, bunu yapmak istemezsen anlarım ama yardımına ihtiyacım var." "Pekala. Sen benim dostumsun ve gitmeden önce sana bir hediye vermiş olurum." dedi ve güldükten sonra devam etti: "Yemekhanenin camından seni gizlice içeri sokup sonra ortadan kaybolurum. Ve sen de yapman gereken herneyse yaparsın." "Emily sana ne kadar teşekkür etsem az. Yarın sabah yemekhanenin camının önünde seni bekliycem." dedim ve cafeden çıkıp eve gittim.
Eğer yakalanırsam veya herhangi bir terslik çıkarsa Emily'in de başı derde gireceği için içim hiç rahat değildi. Bu yüzden bu işi kusursuz yapmaya mecburdum.
:Yarın Sabah:
Sabah saat 8.30 da Emily'e söylediğim gibi yemekhanenin önünde beklemeye başladım. yaklaşık 10 dakika sonra Emily gelmişti. Camı açtı ve bende sessizce içeri girdim. Bu işi kusursuz yapmak için yanımda bir maske vardı ve ellerim için de eldiven getirmiştim. İçeri girdiktten sonra Emily'e fısıldayarak "sen çok iyi bir dostsun. Seni asla unutmayacağım." dedim ve ona sıkıca sarılıp bidaha görmemek üzere ondan ayrıldım. Koridorun sonunda müdürün odası vardı ve kapı açıktı. Ders başladığı için ortalıkta kimse yoktu ve bu benim işimi kolaylaştırıyordu. 2 dakika sonra müdür odasından çıktı. Elinde birkaç kağıt vardı. İşi uzun süreceğe benziyordu üstelik kapıyı kitlemeden çıkmıştı.
Sessizce daya girdim ve kapıyı kapadım ama anahtar kapının üztünde olmadığı için kapıyı kitleyemedim. Oldukça sessiz olmam gerekiyodu. Kasa hemen kapının yanında durduğu için onu bulmam zor olmadı ama tüm planı bozucak bir ayrıntıyı atlamışız. Bu kasanın kilidi maymuncukla açılcak türde değildi. Şifreliydi. "İşte şimdi sıçtık!" dedim fısıldayarak :D Kilidin şifreli olması işimi zorlaştırsa da aynı anda kasanın cam olması da işimi kolaylaştırıyordu. Önce şifreyi kırmayı denedim ama bu konuda çok yeteneksiz olduğum gerçeğin hiçbirşey değiştiremez. Kasayı nasıl açacağımı düşünürken müdürün sesini duydum. Lanet olsun! ses gittikçe yaklaşıyordu. İnanilmaz panik olmuştum ve kasayı bırakıp camdan dışarı çıkacakken kasanın yanında duran metal bi süs eşya gördüm. Kaybedicek zaman yoktu. O şeyi elime aldığım gibi kasaya vurup kasayı kırdım. O sesle beraber müdürün koşan adımlarla buraya geldiğini farketmem de çok kolay oldu. Telefonu aldığım gibi camdan fırladım.
Müdürün odası ilk katta olduğu için camdan çıkmak işin en kolay bölümü olmuştu. Camdan dışarı baktığı an beni görebilirdi. Koşarak okulun karşısındaki internet kafeye girdim. Şüphe çekmemek için eldivenlerimi çıkarıp telefonla birlikte cebime koydum. Olabildiğince normal davranmaya çalışıyordum tabii olduğu kadar. Hemen bir bilgisayarın başına oturup okulu izlemeye başladım. Birkaç dakika sonra okuldaki herkes teker teker dışarı çıkmaya başladı ve müdürün telaşı anlaşılmayacak gibi değildi. Ortalık yatışana kadar internet kafeden çıkmayacaktım. Yaklaşık 5 dakika sonra polis de geldi. O telefonu neden Jordan öldüğü gün polise vermediler anlamadım ama yine de bu benim işime gelmişti. Polis geldi ama beni bulmalarına imkan yoktu çünkü bu işte yanlız değildim. İşler son anda değişmişti ve Adam da okulun ve okulun etrafındaki heryerin kameralarını etkisiz hale getirmişti. İçim oldukça rahattı ve beni yakalayamayacaklarından emindim taaki polisler internet kafeye girinceye kadar...
(FOTOGRFTAKI ADAM)