Mistakes | 6.Bölüm

148 11 4
                                        

ⓜⓘⓢⓣⓐⓚⓔⓢ |6.Bölüm

Kendimi çok kötü hissediyordum. Hızla geri çekilip dudaklarımız arasındaki mesafeyi açtıktan sonra "Hayır! Bunu aklından bile geçirme." dedim. Cebimdeki telefonu sertçe camın önüne koyduktan sonra arabadan indim. Hızla yürüyordum ve arama bakma gereği duymuyordum. Kendimi kaptırmış yürürken yolu bilmediğimi farkettim. Nerede olduğumu bilmiyordum. Etrafta gidip yardım isteyebileceğim bir bina veya herhangi bir yer yoktu. Ne yapacağımı şaşırmıştım. ağaçların arkasından beyaz bir ışık sızıyordu. Bir araba olabileceğini düşündüm ve koşmaya başladım ancak yerdeki çamur ayağımın kaymasına sebep olmuştu. Dizlerimin üzerine düşmüştüm. İğrenç bir durumdu."Kahretsin!" diye haykırıp zar zor ayağa kalktım. Pantolonum ve ayakkabılarım mahvolmuştu. Babamı arayıp beni almasını söylemek için telefonumu çıkardığım sırada babamın bana soracağı anlamsız soruları dinlemeyi kabullenmiştim. Ancak ağaçların arkasından gelen ayak seslerini farkedince telefonu cebime geri soktum. Ben de yavaş ve dikkatli adımlarla seslerin geldiği yöne doğru yürüyordum. Biraz sonra uzakta bir adam belirdi. Benim olduğum tarafa geliyordu. Aramızda birkaç adım vardı. "Merhaba, yardım ister misin?" diye bağırdı. sesini duyurabilmek için gittikçe daha çok bağırıyordu. Bense "evet, çok teşekkür ederim. Yolumu kaybettim." dedim adama gülümseyerek.

Beraber arabaya bindik. "Adım Joseph. Üstünü temizlemek istersen eğer, torpido gözünde ıslak bez var." dedi.

"Evet, teşekkür ederim. İsmim Artemis."

"Memnun oldum. Bana gideceğin yeri tarif edebilecek misin?" evin adresini verdim ve ıslak bezle pantolonumu temizlemeye koyuldum. Joseph elli yaşlarında bir adamdı. Yol boyunca onu az da olsa tanıma fırsatı bulmuştum. Hatta telefonunu bile almıştım. Çok tatlı bir ihtiyardı. Eve vardığımızda ise ona teşekkür edip arabadan indim. Onu ne zaman ihtiyacım olursa arayabileceğimi hatırlattıktan sonra uzaklaştı. Hava kararmıştı ve gece babamla uçağa gidecektik. Eve girmek için anahtar kullanmaya gerek kalmamıştı çünkü babam evdeydi.

Bana soracağı o anlamsız sorulara fırsat vermeden odama çıktım. Üzerimdeki çamurlu giysileri çıkardım, duş aldım ve tertemiz pijamalarımın içine girdim. "İşte şimdi her şey muhteşem." diye kendi kendime söylenirken babam kapının arkasından "Hadi bavullarını hazırla!" diye seslendi. Çok heyecanlıydım. Dolabımdaki her şeyi acele ile bavuluma tıkıştırırken ne kadar kırışacakları umurumda değildi. Bavulumu hazırladıktan sonra baş ucumun üzerindeki duvarda duran fotoğrafların hepsini teker teker toplayıp çantama koydum. Yaklaşık bir buçuk saat sonra evin hiçbir yerinde benim için değerli olan hiçbir şey kalmamıştı. Üç saat sonra uçağa yetişecektik ama benim üç saat daha bekleyecek sabrım yoktu. Dakikalar bir türlü geçmiyordu sonunda babamın yanına gittim. O da eşyalarını toplamış televizyon izliyordu. Bu ev bizimdi ve satmayacaktık. İçindeki eşyalarla beraber olduğu gibi kalacaktı. Babam benim kadar heyecanlı değildi. Ben de onunla birlikte televizyon izlemeye başladım. Gözüm televizyondaydı ama aklım Justinde. Ona kavuşacak olmanın heyecanı bir tülü geçmiyordu. Onunla beraber olduğum anlar, anılarımız teker teker gözümün önünden geçiyordu. Gözlerimin önüne onun bal rengi gözleri ve tadını özlediğim muhteşem dudakları geliyordu. Ama babamın dürtmesiyle yok oldu.

"Neredeydin?" dedi bana. Ses tonu sakindi. "Emily'le son defa vedalaşmaya gittim." dedim ama inanmamıştı. Yine de konunun üstüne fazla gitmedi ve "Los Angeles'a gideceğimizi söylediğimde gözlerinin içi güldü, çok sevindin. Neden bu kadar mutlu oldun? Los Angeles'ta senin için bu kadar değerli olan ne var ki?" diye sordu bu defa. Bu soru beni daha çok zorlamıştı. "Şeey, bilirsin, Los Angeles güzel, Hollywood ve daha birçok yer..." diye aklıma gelen her şeyi tek tek sıralarken yalan söylediğimi fark etmemesi için gözlerimi kaçırıyordum.

MistakesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin