Odama tam geçecekken Barış beyin odasina girdim.
-ilk günden mi çalışmaya başlayacağım yani. Dedim gözlerimi onun gozlerine kilitleyerek.
- ne istersiniz hanim efendi. Bir hafta sonra filan mi.
- yok hayır o kadarda olmaz ama cokta iyi olabilir ama-. Yine sözümü yarıda kesmisti -gec odana bugün çok yoğun bir gün. Al şu kağıdı düzgün bir şekilde doldur sonra odama gel. Demişti.
Odama giderek elime tutusturdugu kağıda baktim. Masama oturarak onu doldurmaya başladım.
İsim Soyisim
Kumsal ÇETINCinsiyetiniz
KadınÖĞRENİM DUZEYI
Üniversite düzeyinde liseEv adresi
Manolya sokak Atatürk Caddesi Bahçeşehir/istanbul No:7Telefon Numarası
05071455623Doğum yeri
Izmir/konakDoğum tarihi
21.09.1995Sigara kullaniyormusunuz
İşim OlmazUyrugunuz
TcYabancı Dil Bilgisi
1- ingilizce
2-korece
3-fransızcaYukarıda vermiş olduğum bilgilerin eksiksiz ve doğru olduğunu beyan ederim.
Aday
Adı Soyadı: Kumsal ÇETIN
Tarih: 14.05.2015ONAY
ADI SOYADI: Barış ARAS
TARİH: 14.05.2015Sonunda bitmişti. Simdiden sıkılmaya başlamıştım. Barış beyin odasına giderek verdiği formu ona verdim. Biraz inceledikten sonra altina imzayı atarak
- işe alindin. Hadi gel sana yemek ismarliyim. Sonra evine git. Yarin Saat 6 da burda ol. Önemli bir toplantı var. Eğer bir yanlış yaparsan seni kovarim. Geç kalmaktan nefret ederim. Anlamissindir umarım. Şimdi aşağıya in beni bekle. Yemek yiyelim. Demişti.
- gerek yok. Ben simdi eve giderim. Yemek filan gerçekten önemli değil. Dedim. Bana dik dik baktı ve
- sence itiraz kabul eder bir tipim mi var. Diyip eliyle odadan çıkmamı işaret etmişti. Sessizce dışarı çıkıp. Merdivenleri inmeye basladim. Yakışıklı bi okadarda korkutucu. Onun o gozleri hem kendimden gecmemi hemde korkudan olecekmis hale getiriyordu. Ilk günden yemek yiyecektik. Her asistaniyla böyle miydi. Kim bilir ilerleyen günlerde neler yapardi. Ya bide saat 6. Ne yani saat kacta kalkicam. Ne zaman hazirlanip ne zaman gelecektim. Bide gec kalmaktan nefret edermiş. Hıh ananin ağzı. Kendi kendime söylenerek çıkışa gelmistim. Anlamadığım sey çıkmak bu kadar zorken inmek nasil bu kadar kolay olabiliyor. Etrafa bakarken gözüm Barış beye takılmışti. Ne kadar çabuk inmişti aşağıya. Ah doğru ya asansör diye bişey vardı. Hemen onun yanina gittim.
- neden bu kadar geç kaldin. Demişti sinirli bir şekilde bakarak.
- sey ben-. Diyebilmistim çünkü yine lafımı yarıda kesmisti.
-ilgilenmiyorum.dedi ve arabaya dogru ilerledik.Arabaya doğru ilerlerken karşıdan bir kız
-aşkım yaa beklesene Barış. Demişti. Barışta ona doğru dönmüştü. Kız hemen barışın kollarina atılarak dudaklarına yapismisti. bir iki dakikadir bu sahneyi izliyordum. Oksurmemle barış beyin gözlerinin içine baktım. Eliyle gitmem için hareket etti.
-iyi günler. Ben yarın saat 9 da şirketin önünde olurum. Diyip koşarak oradan uzaklastim. Eğer onun konusmasini bekleseydim muhtemelen saat dokuz degil alti derdi. Insan ilk gün için bişeyler yapardi. Ama o saat altida gel ve hemen basla demişti. Bu zorluklara katlanmam lazimdi en azindan alyi ay. Ah Hayir sekiz ay. Otobüs durağına doğru ilerledim. Kisa sürede otobüs gelmisti. Otobüs mu yoksa karbonmonoksit gazımı anlayamiyordum. sıkısik sıkışık oturmuş teyzeler. Cocuk aglama sesleri. Ve şoförün telefonla konuşması. Neyseki uzun surmeyen bir yolculuk olmuştu. Hala taksiye neden binmediğimi anlamiyorum. En azından o kadar yolu oturarak gelirdim. Siyah el cantamin içinden zorla bulduğum anahtarlarimi ayicikli anahtarlığından tutarak çıkardım. Anahtar deliğine götürerek kapıyı açtığımda kıyafet kutularim gelmisti. Anahtarlari ve cantami kapının girişindeki sehpanin üzerine koyarak kendimi koltuga attım. Telefonumu elime alarak babamı aramistim.
- Aloo babişş. Son harfleri uzatarak konusmaya başlamıştım.
- bakıyorum da almissin kutuları. Demişti. Nerden biliyordu. Ahh tabi ya ben genelde ya bişey istediğim zaman ya da istediğim sey gerceklesince böyle konusurdum.
- evet. Ben aslında onları alacaktim ama sen gondermek için ısrar edince bende seni kırmak istemedim. Yani senden yardım istemedim. Bu yüzden altı ay demiştik öyle değilmi. Demistim bu sefer sesim daha ciddi ve kararli çıkmıştı.
- hiç sanmıyorum en son on ay dedimistik çünkü. Daha bunamadim. Biliyorsun çok zeki ve genç bir adamım. Demişti şimdi de on aymi olmuştu. Böyle olacagina adim kadar emindim sadece denemek istemiştim. ㅜ_ㅜ
- iyi be tamam. Diyip telefonu kapatmistim. Odama çıkarak üzerime rahat ev şortu ve askılı göbeği açık bir t-shirt giydim. Ayakkabilarimi plastik ayakkabı kutusuna koyup dolabimin ayakkabi bölümüne yerlestirdim. Saçımı tepeden toplayıp aşağıya indim. Saat dört olmuştu ve sabahtir bisey yemiyordum. Mutfağa doğru ilerlerken kapının zili calmisti. elimdekilerin yarısını koydum. Kapiya doğru ilerlerken elimdeki ambalaj li salamlari açmaya calisiyordum. neden bunları bu kadar sıkı yapmaları gerekiyorki. soylenerek kapıyı actığımda. karşımdaki kişiyi gorunce sasırmıştım.
- barış. Yani barış bey. Siz nasıl geldiniz.
-arabamla.
-hayir onu demek istemedim yani evi- sözümü onun sıcak parmaklarinin dudaklarima değmesiyle susmustum. Bir süre dudaklarima değen parmaklarini bastirsada aniden çekip ceketini duzeltti.
- bu kadar konusma yeter. Sana bir yemek borcum vardı. Ayrıca evine gelen patronunu içeri almayacakmisin...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKISIKLI PATRONUM
Aléatoirebabasiyla iddaya giren kumsalin hic alisik olmadigi bir hayata baslamasi onu ne kadar zorlasada iddayi kazanmak için elinden geleni yapacak. Tabi o hayatina devam etmeye calisirken hayatindaki ona can veren onun neşesi olan jackson ondan ayrılır. h...