Eun Mi
Hissettiğim bir ürperti ile uyanmıştım. Açık olan camdan içeri sızan rüzgar, nazikçe tenimi okşuyordu. Uyuya kaldığım kanepeden kalktığımda boynum acımıştı. Elimle boynumu ovuştururken dikkatimi açık olan dış kapı çekmişti. İlk önce bunun diğerleri gibi bir rüya olduğunu düşündüm. Koluma attığım cimcik ile bunun rüya olmadığını anladım. Hızla kapıya yaklaştım. Etrafıma bakındığımda Jimin'i göremeyince hızla koşucaktım ki, o sesi duydum.
"Gidecek misin?" Arkamdan gelen sesin kime ait olduğunu biliyordum.
Arkamı dönmeye cesaretim yoktu. Tüm gücümü ayaklarıma verip koşmaya başladım. Altımda ezilen yaprakları hissedebiliyordum. Ormana doğru koşuyordum. Arkama bakmaya cesaret edemedim.
"Sana gidemezsin dedim!" duyduğum bağırış tüylerimi diken diken etmişti.
"Sana izin vermem dedim!"
Bağrışı ile uçuşan kargaların sesleri doldurmuştu boşluğu. Bir süre sonra kahkahasını duymuştum. Tehlikenin yaklaştığını ve patlamaya hazır olduğunun göstergesiydi. Nefes almak giderek zorlaştığında arkamı döndüm. Ondan bir iz yoktu. Etrafıma iyice baktım. Onu göremiyordum. Bir ağacın gövdesine yaslanıp soluklanmaya başladım.
"Nereye gidersin git, Eun Mi. Seni bulacağım!"
"Bir gölgeden kaçamazsın!"
Sesi tüm ormanda yankılanırken onu göremiyordum. Vücudumu saran titremeye engel olmaya çalışsamda yapamadım. Gücümü biraz daha topladıktan sonra tekrar koşamaya başladım. Nereye olduğunu bilmeden.
"Eun mi?!"
Düzensiz nefes alışverişime rağmen koşuyordum. Sesini duymak beni ürkütüyordu. Onda olabildiğince uzaklaşmak istiyordum. Ayağıma takılan bir dal parçası ile yerde yuvarlandım. Sol ayağım şiddetli bir şekilde zonklamaya başladı. Ayağa kalkmaya çalıştıysam da becerememiştim. Hikayemin burada bitmesini istemiyordum. Tekrar buraya mahkum olmak istemiyorum!
"Sana izin vermem demiştim." duyduğum ses ile gözlerimi ayağımdan çekip sesin sahibine diktim. Elinde bir odun vardı. Ritmik bir şekilde sallayarak bana doğru yaklaşmaya başladı.
"Hayır!" dediğimde gözyaşlarım ister istemez süzülmeye başladı.
Yattığım yerde sürünerek ondan uzaklaşmaya çalıştım. Ağzıma giren yaprakları önemsemden sürünüyordum.
"Sana gitme demiştim! Beni yine cehenneme bırakma demiştim!" dediğinde sesinde ki kırgınlığı hissedebiliyordum.
Ayak bilekelerimde hissettiğim parmaklarla bir çığlık savurmuştum. Beni yerde sürüklerken tırnaklarımı toprağa saplayıp durdurmaya çalışıyordum. Diğer ayağım ile etrafa tekmeler savuruyordum.
"Sana güzelce gitme derken beni dinlemeliydin." dedikten sonra ellerini ayağımdan çekti.
Yerde uzanırken bana giderek yaklaşmasını bulanık gözlerle izliyordum.
"Lütfen izin ver." dedim hıçkırıklarımın arasında.
"Shhh... Yaramaz kızlar cezalandırılmalıdır." dediğinde yüzünü kaplayan o tehlikeli bakış ile elindeki odunu kaldırıp boynumun sol tarafına vurmuştu.
İkinciyi vurmadan bilincimi kaybetmiştim...
*
Zihnimin karanlık yerlerinde birkaç tıkırtı duymaya başladım. Yavaş yavaş gelmeye başlayan bilincim ile acı tüm bedenimi sarmıştı. Boynumdaki keskin acıya ayak bileğimdeki de eklenince istemsizce kaşlarımı çattım. Sırtımda hissettiğim sert zeminle gözleri zorda olsa açmaya çalıştım. Gözlerimi bir iki kırpıştırmadan sonra açabilmiştim. Elimden destek alarak oturur pozisyonu aldım. Kendime geldiğimde etrafa bakma şansım oldu.
Renksiz duvarları aydınlatan bir ampullü lamba eski dedektif filmlerini anımsatmıştı. Ağrıyan başıma istemsiz giden elimle ovuşturdum. Sırtımı duvara verip loş odaya baktım. Hala ayağa kalkacak gücüm yoktu. Oda da eski bir masa sandalyeden başka bir şey yoktu.
Karşımdaki kapının altından sızan ışığı engelleyen iki ayak silueti görmemle kalbim ağzımda atmaya başladı. Kapı büyük bir gıcırdama ile açıldığında loş ışığın yansıdığı yüzü görmüştüm. Yüzündeki yamuk gülümseme ile içeri girip ardından kapıyı kapattı. Yavaş adımlarla yanıma gelmeye başladı. Her adımında kalbim daha hızlı atarken o, bundan keyif alıyormuş gibiydi.
Yanıma kadar sokulduktan sonra göz hizama indi. Gülümsemesi tehlikeli bir hal alırken gözlerinde ki şeytani pırıltıyı görebiliyordum. Sesli bir şekilde yutkundum. Alaycı bakışlarını yüzüm her noktasını değdirirken ellerini saçlarımın arasına alıp oynamaya başladı.
"Sana gitme demiştim." dedi gülmeye devam ederken.
"Sana ihtiyacım var, dedim." gözlerinin dolmaya başladığını görebiliyordum.
"Bunu rağmen kaçmak istedin!" dedikten sonra sertçe yanımda ki duvara bir yumruk geçirdi.
Eklem yerlerindeki yaraları görünce ne kadar çok acımış olduğunu düşündüm. Birazdan benim canımın yanacağı gibi. Gözlerinden firar eden bir kaç gözyaşını elinin tersi ile sildikten sonra alaycı gülümsemesini yüzüne yerleştirdi.
"Şimdi bunun cezasını çekeceksin." dediğinde yüzündeki gülümseme büyüyüp yerini kahkahaya bıraktı.
Korkulu gözlerle onu izlerken bana yapacakları karşısında hemen bilincimi kaybetmeyi böylelikle kısa sürmesini diledim. Ağlamaya başladıktan sonra elimde olmadan hıçkırıklara boğuldum.
"Shh.. Eun Mi, ağlama. Ağlayan kızları kimse sevmez."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nightmare || pjm. ✓
Fanfiction"Eğer kabustan uyanamıyorsan belki de uykuda değilsindir." 悪夢 [Nightmare] | @-PeterPan | Her hakkı saklıdır. @jiminisa ithafen yazılmıştır.