Yoongi
Sabah olmasına rağmen güneşi engelleyen kara bulutlara baktım. Dün akşamki yağışın sadece bir başlangıç olduğunu söyler gibiydi. Hoşnutsuzlukla camdan çekildim. Perdeleri ışık girsin diye açmış olsamda bir şey fayda etmemişti. Yılın bu aylarında havalar genellikle yağmurluydu ama ilk kez böylesine öfkeli bir gökyüzü görüyordum. Saatte daha sabahın sekiziydi. Yoğun iş temposuna alışmış olan vücudum ayarlanmış saat gibi beni hep sekizde uyandırıyordu.
Ellerim karışmış saçlarımın arasına daldırdığımda saçlarımın yağlanmış olduğunu fark ettim. Sahi ne zamandır banyo yapmıyordum acaba? Kaldığım oda da bulanan banyoya girdim. Kapıyı kitledikten sonra üzerimdeki kıyafetlerimi bir çırpıda çıkardım. Kendimi duşa kabine attım. Musluğu açtığımda sırtıma vuran sıcak su ile kaslarımın gevşediğini hissettim. Her bir su damlası kirlenmiş tenimden akıp gidiyordu. Bir süre sadece sıcak suyun içinde öylece bekledim. Gözlerim gevşemenin verdiği rahatlama ile kapanmaya başlıyordu.
Elime aldığım bir kalıp sabunu saçlarımda gezdirdim. Yeteri kadar köpürdükten sonra kalıp sabunu bıraktım. Ellerim saçlarımın arasında gezinirken kendimi canlanmış gibi hissediyordum.
*
Belime sardığım beyaz havlu ile buğulanmış aynanın önüne geçtim. Elim ile su buharını sildikten sonra aynadaki yansımama baktım. Çökmüş göz altlarım ve solmuş tenim ile kötü görünüyordum. Sanırım, buraya geldikten sonra verdiğim bir kaç kiloyu da hesaba katarsam fazlasıyla yorgun görünüyordum. Rafdan aldığım baş havlusu ile saçımı kurulamaya başladım. Banyodan çıkıp odamda ki dolaba ilerledim. Dolabın içinden giyeceklerimi çıkartıp yatağın üstüne koydum.
Üstümü giyinip odadan çıktım. Merdivenlerden ineceğim sırada Eun Mi'nin odasından gelen sesler beni durdu. Merdivenden uzaklaşıp sesin geldiği odaya ilerledim. Aralık kapıdan baktığımda Jimin'i gördüm. Diz çökmüş, elinde sım sıkaya tuttuğu Eun Mi'nin külü vardı.
"Eun Mi..." dediğinde yüzüne yansıyan zayıf güneş ile gözyaşlarını görmüştüm.
"İkimizinde tek bir ortak yanı vardı. Yalnızlıktan korkuyorduk, Eun Mi."
Küle iyice sarılan Jimin bir süre bekledi. Ağlamasını engellemeye çalışıyor gibiydi.
"En çokta yalnız kalmaktan korkan insanlar, yalnız kalırlardı. Neyden çok korktuysam o başıma gelmedi mi zaten?"
Uzun bir sessizlik odaya hakim olduğunda konuşmanın bittiğini düşünmüştüm ama Jimin sesi ile beni yanıltmıştı.
"Her insan bir gün yalnız kalır, ama hiçbir yolun sana çıkamayacağını bilerek yürümek çok zor. Ki ben yolda seni düşünüp gülümserdim. Şimdi ise gülümsemek bile uzak sanki."
Gök gürültüsünü duyduğumda sıçramıştım. Usulca kapıdan uzaklaştığımda ardı ardına gelen gök gürültüsü sanki Jimin'in yerine çığlıklar atıyordu. Bir an için Jimin'in kendine hapsettiği yerden kurtarıp işkencesine son vermek istedim.
Ama ben kimdim ki?
Mutfağa doğru ilerlediğimde camdan dışarıyı izleyen Eun Mi'yi gördüm. O, kadar dikkatli bakıyordu ki elimde olmadan ona doğru yaklaşmaya başladım. Aramızda beş adımlık mesafe kaldığında şaşkınlıkla ağzım açıldı. Cama vuran polis ışıklarını gördüğümde şaşırmıştım. Hızla cama gidip Eun Mi'nin sağına geçtim. Büyük ihtimal amirim benden cevap alamadığı için polise haber vermiş olmalıydı. Cama hızla vurup bağırmaya başladım.
Yağmur şiddetle yağmaya başlamıştı. Polis bizi görüp eve yaklaşırken bir şey fark ettim. Odanın içini bir duman kaplamaya başlamıştı. Kafamı çevirip Eun Mi'ye baktığımda onunda benimle aynı şeyi düşündüğünü gördüm.
"Sen burada kal, ben yukarı çıkıp geleceğim."
Olumlu anlamda kafasını sallayan Eun Mi'nin ardından hızla merdivene ilerledim. Yağmurun camı döven sesleri üst kattaki tüm odaları esir almıştı. Duman yoğunlaşınca kolum ile yüzümü kapattım. Az önce bulunduğum Eun Mi'nin odasından sızan duman ve çıtırtı sesleri ile bir süre bekledim. İçeride ki manzarayı düşündüm. Etrafımda bulunan son oksijeni içime çekip hızla kapıyı açtım. Gördüğüm manzara karşısında dona kalmıştım.
Jimin papatyalarla dolu yatağın üstünde tuttuğu kül ile uzanıyordu. Bileklerinden akan kan kimi papatyaları kızıla boyamıştı. Aşağıdan duyulan haraketlilik polislerin içeri girmeyi başardığını gösteriyordu.
Bunu yapma konusunda kararsızdım. Bir yanım yapmam gerektiğini söylerken diğer yanım bırak ölsün diyordu. Dumanlar duvardaki kiraz çiçeklerini is rengine bularken oksijen giderek azalmaya başlıyordu. Hemen karar vermeliydim.
Hızla koşup onu sırtladım.
"Jimin! Eğer yaşarsan beni bunun için öldürebilirsin."
(Y/N: Bölümün gecikmesinden dolayı çok özür dilerim. Araya çok şey girdi ve bu bölüm öyle kaldı yazamadım. Bundan sonraki bölüm finaldir. Part şeklinde yayınlayabilirim ya da çok uzun bir final olabilir ona sonradan karar vereceğim. Finalin ardından artı olarak özel bölümlerde gelecektir.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nightmare || pjm. ✓
Fanfiction"Eğer kabustan uyanamıyorsan belki de uykuda değilsindir." 悪夢 [Nightmare] | @-PeterPan | Her hakkı saklıdır. @jiminisa ithafen yazılmıştır.