YoongiGökyüzü giderek siyahın esiri olmaya başlamıştı. Yıldızlar gökyüzündeki yerlerini aldıklarında sessizce yataktan kalktım. Parmak ucunda yürüyerek odadan çıktım. Yine aynı sessizlikle merdivenlerden indim. Mutfağın hemen yanındaki odaya geçtim. Öğrendiğim kadarıyla burası kütüphaneymiş. Yani en azından Eun Mi böyle olduğunu söyledi. Kütüphaneye gelme amacım ise işe yarar bir şey bulmaktı. Günlük gibi şeyler.
Odaya girdiğimde duvara monte edilmiş büyük raflı dolaplar karşıladı beni. Sayamayacağım kadar kitap raflarda diziliydi. Tozun ciğerlerime işlediğini hissedebiliyordum. Etrafı izlerken kendime en yakın rafa yöneldim. Romandan ansiklopediye dair her şey vardı ama istediğim şeyler yoktu. Ellerimi tozlu kitaplar üzerinde gezdirmeye devam ettim. İlgimi çeken bir deri kitabı elime aldım. Hakiki deri olduğunu o yoğun kokusundan anlayabiliyordum. Kapağını açtığımda sayfaları dikdörtgen şeklinde kesilmiş ve boş alana da bir kaset yerleştirilmişti. Kaseti elime aldığımda üzerinde "No 16: Papatya bahçesi" yazıyordu. Elimdeki kaset ile hızla odanın merkezindeki masaya ilerledim. Masanın çekmecelerini karıştırdıktan sonra küçük bir kaset çalar bulabilmiştim. Kaseti içine koydum. Kulaklıkları kulağıma yerleştirip bir süre bekledim. Cızırtılı bir ses duyuldu. Sonra ince bir bayan sesi duyuldu.
"Merhaba!" ardından duyulan bir kaç kıkırtı ile devam etti.
"Ah, Eun Mi! Ben buna ne diyeceğim ki?"
"Bilmem, belki de beni sevdiğini söyleyebilirsin."
"Seni seviyorum, Eun Mi."
"Seni seviyorum, Jimin." Biraz duraksadıktan sonra Jimin devam etti.
"Her bir papatya yaprağı kadar."
"Jimin, ölüm en çok papatyalara yakışırmış."
"Sakın bir daha benim yanımda ölümden bahsetme!" Sesi fazlasıyla kızgındı.
"Jimin merak etme seni asla bırakmayacağım."
"Git sende izin vermem..."
Araya giren parazitlenme ile kaydın sonuna geldiğini sanıp kapatacaktım ki, kızın ince sesini duydum.
"Verdiğim sözleri tutamamaktan korkuyorum, Jimin..."
Konuşmalar bittiğinde uzun süre parazitlenmeyi dinledim. Bu gerçek Eun Mi olmalıydı. Birden bire konuyu ölüme getirmesi beni germişti. Aralarında neler olup bittiğini bilmesemde kızın bu davranışından Jimin'in hoşlanmadığını anlayabiliyordum. Kulaklığı kulağımdan çıkarıp aynı düzende kaseti yerine koyduktan sonra kitabı raftaki eski yerine yerleştirdim. Kitabı yerine yerleştirdiğimde deri cildin üstüne altın sarısı renkle "16" yazdığını gördüm.
Bir süre daha raflara bakındığımda diğerine benzeyen bir deri ciltli kitap buldum. Onun üzerinde "18" sayıları yazıyordu. Onu elime alıp masaya ilerledim. Yine kitabı açtığımda aynı şekilde delinmiş sayfaları ve içine yerleştirilmiş bir kaset buldum. Kasetin üzerinde "No 18: Seni seviyorum" yazıyordu. Kaseti hızla elime alıp kaset çalara taktım. Kulaklıklardan bir süre sonra gelen ses ile pür dikkat konuşulanları dinlemeye başladım. Öyleki nefesimi tuttuğumdan sonradan haberim oldu.
"Jimin canım yanarsa bile beni sakın bırakma." ses sanki bir kaç saat öncesine kadar ağlamış gibi zayıf çıkmıştı.
"Seni seviyorum. Bunu bıkmadan usanmadan söyleyebilirim. Eminim ki sende dinlersin..." bir süre sustu sanki gözyaşlarını zaptetmeye çalışıyordu.
"Senin gözlerini seviyorum, çünkü orada bana ait bir şeyler var..." derin bir iç çekişten sonra devam etti.
"Senin gülümsemeni seviyorum, çünkü geceme güneş oluyor..." araya giren uzun bir sessizlikte iç çekişlerini duyabiliyordum.
"Jimin korkuyorum. Yalnızlıktan, karanlıktan ama en çokta sensizlikten... Jimin bensiz iyi olacak mısın? Kendine zarar vermezsin değil mi?"
Bu kasette bittiğinde merakım daha da artmaya başlamıştı. Kitabı yerine yerleştirdiğimde başka bir kitap aramaya koyulacaktım ki bir ses duymuştum. Merdivenden inerken baştan beşinci basamağın çıkardığı bir sesti bu. Biri aşağıya iniyordu. Gözlerim saklanacak bir yer ararken her şeyi eski düzenine göre yerleştirmeye çalıştım. Köşede ki başka bir masanın arkasına saklandım. Bu masa daha çok biri ile çay içmek için yapılmış gibiydi. İyice köşeye sindim. Kapının açılma sesi ile nefisimi tuttum. Her bir adımda gıcırdayan parkeler kalbimin delicesine atmasına neden oluyordu. Çocukluk zamanlarımızda saklambaç oynarken ebenin bana yaklaştığını gördüğümdeki gibiydi. Jimin, benim az önce bulunduğum masada ki koltuğa oturmuştu. Gözlerini boş masaya dikip bir süre öylece bekledi.
Sonra yavaşça ayağa kalktı. Hareketleri o kadar mekanik ve duygusuzdu ki, robot olduğunu düşünmeye başlayacaktım. Rafın üzerindeki papatyaların bulunduğu vazoya uzandı. Bir papatyayı eline aldı. Az önce benim elime aldığı kitabı alıp 16 nolu kaydı dinlemeye başladı.
"Merhaba!" ardından duyulan bir kaç kıkırtı ile devam etti.
"Ah, Eun Mi! Ben buna ne diyeceğim ki?"
"Bilmem, belki de beni sevdiğini söyleyebilirsin."
"Seni seviyorum, Eun Mi."
"Seni seviyorum, Jimin." Biraz duraksadıktan sonra Jimin devam etti.
"Her bir papatya yaprağı kadar."
"Jimin, ölüm en çok papatyalara yakışırmış."
"Sakın bir daha benim yanımda ölümden bahsetme!" Sesi fazlasıyla kızgındı.
"Jimin merak etme seni asla bırakmayacağım."
"Git sende izin vermem..."
ve yine uzun bir parazitlenmenin ardından o ses duyuldu.
"Verdiğim sözleri tutamamaktan korkuyorum, Jimin..."
Ses kaydını biraz geriye sardı yine aynı cümle yankılandı.
"Verdiğim sözleri tutamamaktan korkuyorum, Jimin..."
Jimin'in yüzünü görmeye çalıştım. Her seferinde geriye sarıp aynı cümleyi dinleyip duruyordu. Her dinleyişinde yüzünde ki gerilmeleri azda olsa görebiliyordum. Masanın üzerindeki lamba yüzünü aydınlatmaya yetiyordu. Sol tarafta kalan dudağı seğirmeye başlamıştı. Öfkesinin gün yüzüne çıktığını görebiliyordum. Cümleyi son bir kez daha dinledikten sonra cihazı masanın üzerine bıraktı. Elindeki papatyayı sağ sola çevirip gülümseyerek papatyayı süzdü. Gülümsemesinde anlayamadığım bir hüzün vardı.
"Beni seviyor."
Bir yaprak kopardı.
"Beni sevmiyor."
Bir yaprak kopardı.
"Beni seviyor."
Bir yaprak kopardı.
"Beni sevmiyor."
Bir yaprak kopardı.
"Beni seviyor."
Bir yaprak kopardı.
"Beni sevmiyor."
Bir yaprak kopardı.
"Beni seviyor."
Son yaprağı kopardı. Papatyanın sapını masaya koydu.
"Beni sevdiğini biliyordum, Eun Mi. Hiç bir zaman şüphe etmemiştim." Dedikten sonra bir süre dökülmüş papatya yapraklarını izledi.
Merakım daha da artarken gözlerim Jimin'in üzerinde geziniyordu. Jimin, senin hikayen neydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nightmare || pjm. ✓
Fanfiction"Eğer kabustan uyanamıyorsan belki de uykuda değilsindir." 悪夢 [Nightmare] | @-PeterPan | Her hakkı saklıdır. @jiminisa ithafen yazılmıştır.