Satır içi ithaf: feridesevda
Medya: Cem5 yıl önce...
Bir eliyle kravatını gevşetmeye çalışıyor, diğeriyle masada ritim tutuyordu. Görmeye alışık olmadığım bu sahne gerilmeme sebep olurken, nereden başlayacağını bilmiyormuş gibi aralanan dudakları tekrar kapandı. Derin bir nefes altı ve tam karşımızda duran sandalyesini bize doğru çekerek iki elini genişçe açtı. Elleri kararlı bir şekilde omuzlarımızı sıvazlarken, dökülmeye başladı dudaklarından o uğursuz sözler.
''Her ne kadar size yansıtmamaya çalışsam da şirketimiz oldukça zor bir süreçten geçiyor ve iflas etmemiz an meselesi. Biliyorum ki bunu hiç birimiz istemeyiz... öyle değil mi?'' Ağabeyim başını sallarken ben donmuş bir şekilde babama bakmaya devam ediyordum. ''Ve bazen bu istemediğimiz durumların gerçekleşmemesi için yapmak zorunda olduğumuz şeyler vardır. Bazı fedakarlıklar...''
Yıkılmışlık hissi anbean tüm hüclerime bir salgın gibi yayılırken bana doğru döndü ve parmaklarını sıkıntılı bir şekilde saçlarının arasından geçirirken devam etti.
''Lafı daha fazla uzatıp, dolandırmak istemiyorum çünkü; uzadıkça zorlaştığının farkındayım. Bu zamana dek kurulu düzenimizi bozmamak için buradan idare etmeye çalıştım ama artık olacak gibi değil. İstanbul'a dönüp, işlerle birebir ilgilenmem gerekiyor ve bu süreçte ihtiyacım olan tek şey sizin desteğiniz. Ancak desteğinizle ayakta kalabilir, şirketimizin varlığını sürdürebilirim."Lanet olsun! Bu duyduklarım... bunlar gerçek olamazdı. Lanet olası bir kabustu hepsi ve birazdan bitecekti... kalkacaktı sol yanıma oturan tonlarca ağırlığındaki o taş. Annem gelip saçlarımı okşayacak ve kahvaltının hazır olduğunu söyleyerek uyandıracaktı beni. Aksine tahammül edemezdim. Ne doğup büyüdüğüm bu lanet şehir,ne oturduğum ev, ne de arkadaşlarım... hiç biri umurumda değildi ama onu bırakamazdım. Yaşayamazdım ki o olmadan. Nefes alamazdım. Gökyüzü üzerime yıkılır, yıldızlar lanet ederdi varlığıma, yağmurlar ıslatmazdı, güneş doğmazdı, zaman akıp gitmezdi ve dünya dönmeyi bırakırdı onun yokluğunda.
Dişlerimi kırmak istercesine birbirine bastırmış, sıkı sıkıya yummuştum gözlerimi. Beynimin uğultusunu bastırmak için kulaklarımı buldu ellerim. Duymak istemiyordum. Çünkü; yalandı tüm bunlar. Çektiğim acı gerçek olamayacak kadar yoğundu. Ve eğer yaşarken ölmek diye bir şey varsa işte şuan kesinlikle ölmüş olmalıydım. Yaşadıklarımı özetleyebilecek başka bir kelime yoktu. Cümleler kifayetini yitirmişken neden susmuyordu hâla, neden devam ediyordu bu işkenceye, neden?
"Eğitiminin yarıda kalacağının farkındayım Oğlum, ağabeyinde sende burada doğup büyüdünüz, bu evde. Arkadaşlarınız, dostlarınız ve ardınızda bırakmak istemeyeceğiniz bir çok insan olacak belkide ama bazen sorumluluklarımız her şeyin önüne geçebiliyor ve bu onlardan biri. Kolay olmadığının bilincindeyim ama bu durumu anlayışla karşılamanızı bekliyorum...''Cümlelerinin enkazının altında can çekişiyordum âdeta. Her kelime kör bir bıçak gibi göğsüme saplanıyor, parçalara ayırıyordu tüm benliğimi. Beynimin içindeki uğultular beni çıldırtacak raddeye gelirken, boğazıma oturan yumru anbean büyüyor ve kesik soluklarım ciğerlerimi parçalamak istercesine şiddetleniyordu. "Sus! Tek kelime daha edeyim deme. Sadece sus!" Dudaklarımdan hırıltılar halinde dökülen kelimeler kulaklarıma ulaşırken kendi sesim öyle yabancıydı ki bana... Hiddetle ayağa kalktım ve oturduğum sandalyeyi duvara fırlattıktan sonra koşmaya başladım. Kaldırabileceğimin çok üstündeydi tüm bunlar, benden istedikleri çok acımasızcaydı. Koştum... soğuk hava iğnelerini tişörtün açıkta bıraktığı tenime batırırken, mideme apansızca giren kramplara aldırmadan, bir saniye bile duraksamadan ve ardıma bakmadan, yalnızca koştum...
----------------------------------------
Olayları daha iyi kavrayabilmeniz açısından geçmişte kısa bir yolculuk yapmamız gerektiğini düşündüm. Cem ve Buse'nin ayrılığında ilk tohumların atıldığı güne ve aynı zamanda Cem'in kötü yaşantısının, karamsar ruh halinin ve vazgeçmişliğinin en büyük sebebi olan o uğursuz olayın başlangıç noktasına, yani 5 yıl öncesine döndük beraber.
Bir Sonraki bölüm için sayfayı çeviriniz: ---->
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölürsem Sevemem Seni (ASKIDA)
RomanceHafif hafif araladı gözlerini. Bakışlarının ilk bulduğu o eşsiz yeşillere düşen yansımasına hayranlıkla baktı ve oraya hapsolmayı diledi içten içe. Gülümsedi. Adını fısıldayıp alnına düşen bir tutam saçı yana doğru savurdu. Şuan hiçbir şeyin önemi y...