21.Bölüm

1.2K 79 79
                                    

Hızlıca yazdım ve bölüm biter bitmez de yayınladım sizi daha fazla bekletmek adına. Yazım yanlışları vs. daha sonra düzenlenecektir. Sürç-i lisan ettiysem affola.
İyi okumalar dilerim...

"Sevdiği için yaralayan adamlar, kanatmak için sarardı değil mi?" Diye fısıldadı. "Öyle ise kanatamayacak kadar tükettiğini bil! Sarılamayacak kadar derine indiğini ve o derinlerde defalarca kez boğduğumu seni."

"Bu muydu, yaşarken ölüşlerime sebep olan?" Dedi adam, kadının kirpiklerinin hemen üzerine bir buse kondururken. "Sana düşeceğimi bilseydim mücadele etmezdim ayakta kalmak için."

"Yine yapıyorsun aynı şeyi. Namluya sürüp sözlerini, kalbimi vuruyorsun orta yerinden. Eskiden de böyle yapardın değil mi adam? Hep kandırırdın beni... Ya şiir gibi konuşur yada şiirlerle avuturdun, örterdi aşık yanımın küçük çatlaklarını mısraların." Diye cevap verdi, cevabın ardına yeni bir soru ekleyerek, "Peki," Dedi. "Ya, yarığı kendinden büyük bir ruha yazacak şiirin var mı?"
***
"Yeterince şiir yazdım sen yokken ve yazdıkça anladım, yazmakla dolmayacağını bazı boşlukların. Ancak yaşanmışlıklar kapatabiliyormuş derin yarıkları ve ben seni yaşamak, bizi yaşatmak için buradayım. Yokluğunu bilmezken kalmak zor gelirdi gözüme, şimdi ise kaçmak kalmaktan da zor. İki adım uzaklaşsam senden, kendi içimde kaybolacağımı hissediyorum." Dedi. Ve elini, sırtını doğrulttuğu yatağın başlığına dayamış, kendisine bakan kadına uzatarak, "Peki ya senin... Bizi yaşatmak adına azda olsa bir umudun var mı?" Diye sordu. "Çünkü, ben yanındayken sana lazım olan tek şey o olacak. Gücün de ben olacağım, güçsüzlüğünde..."

Kendisine uzatılan ele manidar gözlerle uzun uzun baktı genç kadın. Güvenebilir miydi gerçekten? İnanabilir miydi bir daha gitmeyeceğine? İnanmak istiyordu ama bunu ona söyleyebilecek kadar güvenmiyordu.

Açık pencereden içeriye dolan şiddetli rüzgarın havalandırdığı saçları bukleler halinde raks ederken, geceden rol çalan gözlerini sevdiği adamın gözlerine dikerek, "Gitmek zorunda mıydın?" Dedi.
"Kalsaydın kuramaz mıydık yeni bir dünya, ikimiz için?"

"Kalamadım." Diye cevap verdi genç adam, sevdiği kadına. "Beni yaşatmak için bizi, bizi yaşatmak için beni öldürmeliydim. Bize kıyamadım..."

"Belli ki bu ilk ölüşün değil." Dedi işaret parmağını üzerinde gezdirerek. "Neden gelmedin daha önce?"

"Gelemedim." Dedi genç adam, yenik çırpınışların kırıntılarını sindirdiği, umut yoksunu ses tonuyla. "Tek ölenin kendim olduğunu düşündüm bunca zaman."

"Şimdi ne değişti?" Dedi, bakışlarını birbirine kenetlediği parmaklarının üzerinde gezdirerek. "Seni bana getiren ölü ruhuma sinen küf kokusu mu?"

"Hayır." Dedi genç adam büyük bir inatla. "Yaşamak için çırpınan o küçük kız çocuğu."

'Gidişinin kaç kere öldürdüğünü bilseydin o çocuğu, gelmeye yüz bulabilirmiydin be adam?' Diye bağırmak istesem de sustu genç kadın.

Karşısındaki adam da sustu. Ve yaklaştırdı dudaklarını dudaklarına, zehir misali öpüşlerini diline dolayarak.

"Onun ödüğünü sanıyorsun değil mi?'' Diye fısıldadı ve sesindeki tınıdaki sakinliğin aksi, ama buna rağmen yumuşaklığını kaybetmeyen bir tonda, ''Hayır!'' Diye ekledi. ''Sen çocuk yanını bende bıraktın kadın. Ben ise aldığım yere bırakıyorum şimdi. Tam buraya..." Diyerek, gelişinin aksine hafif bir buse ile dudaklarının üzerine kondurduğu dudaklarını hafifçe geriye çekip burnunun ucuna bastırdı genç adam ve aklına gelen fikrin muzipliği ile gülümseyerek gözlerini kıstı.

Ölürsem Sevemem Seni (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin