Kendimi bu açıklamayı yapmak zorunda yapmak zorunda hissettim arkadaşlar 18 yaşının altında olan değerli okurlarıma ricamdır, lütfen belirttiğim kısımdan sonrasını okuyunuz. Merak edenler için işaret öncesinin özeti: Cem ve Buse bir park köşesinde yakınlaşarak sınırları aşıyorlar. Böyle bir bölüm yayınlamak pek isteğim bir şey değildi ama kurgunun gidişatı açısından mutlaka gerekliydi. Malum Poyraz'ı leylekler getirmedi. Anlayışınız için teşekkür ederim, iyi okumalar...
''Cem...'' Diye fısıldayışı kulaklarıma çalınırken, dümdüz bir vadiyi andıran gerdanından dudaklarımı güçlükle ayırıp gözlerinin içine baktım.
Gecenin koyusuyla perdelenen kahverengi gözlerine sinen mahmur bakışlar beni benden alırken,hızlanan soluklarıyla inip kalkan göğsü dayanma sınırlarımı fazlasıyla zorluyordu. ''Buse'm...''
Adı dudaklarımdan bir inilti halinde dökülürken kendi sesimi tanımakta güçlük çekiyordum.
''Durdur beni. Hemen şimdi dur de, yoksa çok geç olacak.'' Kalbim göğüs kafesimi tüm şiddetiyle döverken, nefeslerim dizginleyemeyeceğim kadar hızlanmıştı.Ne bir park köşesinde oluşumuz ne de sicim gibi yağan yağmur... hiçbiri umurumda değildi bunların. Her şey önemini yitirmiş, tüm dünya üzerinde yalnızca ikimiz kalmıştık. İrademi son kırıntılarına kadar tüketen dokunuşları bedenimde gezinirken, tişörtümün eteğini kavrayan parmak uçları kasıklarımda ki sızıyı dayanılmaz kılıyordu.
''Durma!'' Ve bu benim için sondu. Hızla birleşen dudaklarımız her yanımı kor ateşlerle yakan arzuyu körüklerken, vücudunun her milimini ezberlemek istercesine talan eden ellerim kibar olmaktan çok uzaktı.
Genzinden kopup gelen inleme, benden çıktığına inanamadığım hırıltılara karışırken hafifçe doğruldum ve tişörtümü parçalarcasına çıkarttıktan sonra hızlı hareketlerle kemerimi bulan ellerimin üzerinde hissettiğim o narin parmaklar şaşırmama sebep olmuştu. ''Onu... onu ben çıkartmak istiyorum.''
Acemi bir şekilde kemerimi açmaya çalışan parmaklarının arzumun en büyük kanıtı olan sertliğe her temasında bilincimi kaybediyor, kendimi zapt etmekte güçlük çekiyordum.
"Hadi, aç artık şunu. Dayanamıyorum..." derken çoktan kemerimi açmış, kıyafetlerini parçalamaya başlamıştım bile.Kalçasını yukarıya doğru kaldırarak pantolonunu çıkartmama yardımcı oluyor, bir yandan da benimkiyle uğraşıyordu. "Dur!" Sıkışan düğmeyi neredeyse koparacakken kulaklarıma ilişen o titrek ses ile duraksayan ellerimi nereye koyacağımı bilmez bir vaziyette gözlerinin içine baktım.
''Bırak ben çıkartayım. Bunu da yırtarsan eve çıplak gitmek zorunda kalacağım." Sitem edercesine söylediği sözlerin ardından etrafımda kısa bir süre göz gezdirdim ve hemen yan tarafımızda, parçaları sağa sola savrulmuş bir şekilde duran tişörtü görünce dudaklarım istemsizce kıvrıldı.
"Yanımdayken onlara ihtiyacın olacağını sanmıyorum güzelim.'' Yanakları kırmızının en koyu tonuna bürünürken düğmesini açtığı o gereksiz parçayı üzerinden sıyırmaya başladı. Sırtında dolaşan ellerim sutyeninden kurtulmasını sağlarken, bakışlarım tüm açlığıyla bedenini keşfediyordu.
Böylesine bir tutkunun esareti altında yanmak, bu... bu çok fazlaydı. Fermuarımı zorlayan sertlik artık canımı yakmaya başlamışken, hızlıca ayağa kalktım ve yalnızca boxserım kalana kadar ne varsa çıkartıp, yağmur damlalarının çamurlaştırdığı toprak zemine fırlattıktan sonra ellerimi iki yanına dayayarak bedenimi bedenine bastırdım.
Sertliğime değen o ıslak yumuşaklık mantıklı düşünme yetimi kaybetmeme sebep oluyor, beynimin her köşesini ona ait kılıyordu. ''Cem...'' Dudaklarım dudaklarına kapanırken dilim ağzının en kuytu yerlerinde geziniyor, kelimeler ağzımın içinde kayboluyordu. Alt dudağımı hafifçe dişlediğinde elleri boxserımın içine sızmış, sertliğim yumuşak avuçlarındaki yerini almıştı. ''Buse...'' Dudaklarımı dudaklarından ayırarak fısıldadığım ismi yalnızca bir nefes arasıydı.
Soluklarımız birbirine karışırken hızlıca inip kalkan göğsüne apansızca kapanan dudaklarım sert dil darbeleri eşliğinde değdiği yerleri mühürlüyor, kendine ait kılıyordu.
Dokunuşları hızlanmış, sertliğimin üzerinde gezintiye çıkmıştı parmak uçları. Göğüs uçlarını hafifçe dişlerken, kulaklarımı dolduran şehvet dolu inlemeleri kendimi tutmamı zorlaştırıyor, daha fazlasını istememe neden oluyordu.Dudaklarım biran bile ayrılmadan göbek deliğine doğru ilerlerken ellerim dudaklarımdan arta kalan boşluğu kapatmak istercesine göğüslerini buldu. Dümdüz göbeğinden aşağıya doğru uzanan o muhteşem kıvrımları takip ederek ulaştığım dantelin üzerinden hafifçe dişlediğim ateş parçası yakıp kavuruyor, bana benden başka hiçbir şey bırakmıyordu.
''Cem...'' Bir eli sertliğimi delicesine sıkarken diğer eliyle saçlarımı çekiştiriyor, başımı kadınlığına doğru bastırıyordu. ''Ben... ben artık dayanamıyorum.'' Tek hamlede parçaladığım dantel parçasını rastgele fırlattıktan sonra, dudaklarımı arzunun odak noktası olan o muhteşem sıcaklığına bastırdım.
Kadınlığından yayılan koku ciğerlerimi doldururken, dil darbelerim tüm ıslaklığını içmek istercesine hızlanmıştı. Bedeni altımda kıvranırken inlemeleri şiddetleniyor, ensemdeki elinin baskısı artıyordu.
Hafifçe doğrulduğumda boxserımı çekiştirip aşağıya doğru sıyıran parmakları neredeyse patlamama sebep olacakken, dudaklarından dökülen cümleler gülümsememe sebep oldu. ''Oha! Sığmaz ki bu içime.'' Benimle değil de daha çok kendisiyle konuşuyor gibiydi, içimi garip bir şekilde erkeklik gururu sararken, muzipliğimi takınarak cevap verdim. ''Deneyelim istersen?''
Şehvetle koyulaşmış bakışlarını gözlerime sabitlerken, alt dudağını ezen dişlerinin davetkar görüntüsü kanımı kaynatıyordu. Başını onay verircesine sallamasıyla beraber bacaklarını belime dolaması bir oldu. Beni kendine doğru çekerken bakışları bedenimde dolanıyor, gözbebekleri anbean koyulaşıyordu.
Sertliğimi kavrayarak kadınlığına sürtmeye başladığımda belimi kavrayan bacakları iyice sıkılaşmıştı. ''Seni istiyorum Cem. Seni içimde istiyorum...'' demesiyle dudaklarından kopup gelen çığlığı zevk iniltilerinin arasında kaybolurken, bedenlerimiz uyum içerisinde birbirini tamamlıyordu.
(18 yaş altı bundan sonrasını okuyabilir.)
Ansızın kararan gözlerimi açtığımda, toprak zeminin yerini alan koltuklar afallamama sebep olurken, parmak uçlarımdaki boşluk canımı yakıyordu. Hava aydınlanmış ve yağmur dinmişti. Peki buraya ne zaman gelmiştim ve daha da önemlisi Buse neredeydi. Anlamak istercesine etrafımda gezdirdim bakışlarımı.
Şoför koltuğunda oturan babam, yanındaki annem ve hemen yan tarafımdaki ağabeyim... herkes varlığımı unutmuş, hiçbiri beni görmüyor gibiydi. Kahkahaları beynimde uğultular halinde dalgalanıyor, tüm çabalarıma rağmen sesimi duyuramıyordum.
Neden çıkmıyordu sesim? Lanet olsun, neler oluyordu? Annem, babama doğru uzanıp neşeli bir şekilde öpücük alırken, çıldırmak üzerindeydim.
Annem, babama doğru uzanıp neşeli bir şekilde yanağını uzatırken, çıldırmak üzerindeydim. Tam o sırada kulaklarıma dolan acı fren sesleri ve arabanın içinde yankılanan panik nidaları... neden böylesine ürkek bakıyordu annem ve ağabeyim neden kapatmıştı gözlerini? Şaşkın bakışlarımı babama çevirdiğimde tam karşımda duran manzara kesinlikle görmeyi beklediğimden çok uzaktı.
İstanbul yolunda kontrolünü kaybeden araba, bir uçuruma doğru sürükleniyor, iç burkan çığlıklar eşliğinde taklalar atıyordu. Ve tek bir ses hükmünü koruyordu kulaklarımda, annemin titreyen sesine karışmış o yakarış dolu cümleler... ''Sıkı tutun Cem!'' Ve parçalara ayrılan arabada son kez yükselen çığlıklar... ''Sıkı tutun!''
Satır içi ithaf: 1093vaviennn
Bu kadar kolay yargıya varmayın derim, tabi ki bu kadar değil :)
Bir sonraki bölüm için sayfayı çeviriniz: ---->
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölürsem Sevemem Seni (ASKIDA)
RomanceHafif hafif araladı gözlerini. Bakışlarının ilk bulduğu o eşsiz yeşillere düşen yansımasına hayranlıkla baktı ve oraya hapsolmayı diledi içten içe. Gülümsedi. Adını fısıldayıp alnına düşen bir tutam saçı yana doğru savurdu. Şuan hiçbir şeyin önemi y...