(Geçiş bölümü)
Topuklarını yere, kızgın, küçük bir kız çocuğu gibi vurup, yüzüme ters bakışlar attıktan sonra, hafifçe eğilerek yerden aldığı sırf çantasını omuzlarından geçirirken, kulaklarımı dolduran o meleksi sesin zihnimde can bulması ile tüm sesler sükuta bürünmüş ve geriye yalnızca, beyin bültenlerimde yankı uyandıran o meleksi tını kalmıştı. "Birde geç kalmadın mı diyor ya..." Gözlerini kıyıyı döven asi dalgalara dikip, ince kollarını zayıf bedenine sararken, benimle değilde daha çokkendi kendine konuşuyor gibiydi. Sitemkardı biraz ve bu haliyle bile büyüleyici derecede güzel..."Sana bu kadar yakın olmak ne kadar zor biliyor musun sen? Gözlerinden başka tüm gözlere kör olmayı istemek. Oksijene değilde kokuna ihtiyaç duymak ve bana en az sen kadar yabancı olan bu duyguları kabullenmemek adına verdiğim mücadelede bilmem kaçıncı kez yenik düşmek..." Başımı hayır anlamında iki yana sallarken yüzüme bakmayışı, bir cevap beklemediğini açıkça belli ediyor ve dudaklarından dökülen her kelime, biraz daha afallamama neden oluyordu. "Aklımı başımdan alıyorsun adam!"
Hızlıca bana dönüp, dağılmış bir yüz ifadesiyle gözlerime bakarken devam etti.
"Ve şimdi... Adımı bile güçlükle hatırlarken, basit bir geç kalmışlığı tartışamayacağım seninle." Tam gitmek için bir hamle yapmıştı ki, bileğini yakalayan elim ile durmak zorunda kaldı. ''Gidemezsin!'' Önce bana, sonra da bileğini hafifçe sıkan elime baktıktan sonra aldığı gözlerini gözlerime sabitleyip yorgun bir tonda mırıldandı. ''Gitmeliyim.'' Tutuşumu biraz daha gevşetip ona doğru bir adım attım.
''Gidemezsin!'' Alnımı alnına dayarken yüzümü okşayan nefesi hızlanmaya başlamıştı. ''Neden?''Soru dolu bakışları, irislerimde kayboluşa sürüklenirken aralanan dudakları yeni bir soruya tutunmaya çalışıyordu. İzin vermeyerek kollarımın arasına hapsettiğim narin bedeninden soluduğum huzurun mest ettiği benliğim, farklı dünyalara kanat çırparken burnumu saçlarına dayayarak cevap verdim. ''Kokun... Sanki bir adım uzaklaşsan benden, nefessiz kalacakmış gibi hissediyorum.'' Yüzünü gizlemek istercesine boyun girintime gömerken ki tatlı kıkırtılarının kulaklarımda salınışı, duyabildiğime binlerce kez şükretmeme sebep olabilecek kadar güzeldi.
''Hep kalsak ya böyle. Kokun burnumda, sen kollarımda... Gün batımını izlesek, tatlı talı gülsen yine sen ve sağır olsa kulaklarım diğer tüm seslere. Baksan gözlerime ve sonra silikleşse tüm dünya, yalnızca ikimiz kalsak. Sen ve ben. Baş başa...'' Dudaklarımdan fısıltı halinde dökülen kelimeler kalbimin kafası güzel halleriyle verdiği firelerden ibaretti belkide, yada kırılan bir pot, onu ortak ederken kulak misafiri olduğum bir sırra dair.
***
Yazar notu: Bölüm kısa diyeceksiniz, durun demeyin çünkü bu yalnızca geçiş bölümümüz yaniiiii, bir aksilik çıkmazsa yarın yeni bölümümüz gelecek demek oluyor bu. Şuan zaman karmaşasındasınız biliyorum ve benim istediğimde buydu zaten ama belki, yeni bölümümüzde kurtulursunuz bu karmaşadan hı, yada kurtulamazsınız, kim bilir (tabii ki ben biliyorum) :) :) Gıcıklığım üstümde bugün ama mazur görün, bir çok duygu karmaşasına giriyorum yazarken çünkü aynı zamanda izliyorumda bu satırları, evet evet bildiğiniz film gibi izliyorum, zihnimin içinde oynuyor canlanıp. Eee ne diyorsunuz peki son 2 3 bölümdür olanlara, sizce neyin nesi bunlar, Cem en son uçurumun kenarında değil miydi? Yoruma gelinde bi'anlayalım, bakalım kim ne düşünüyor :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölürsem Sevemem Seni (ASKIDA)
RomantizmHafif hafif araladı gözlerini. Bakışlarının ilk bulduğu o eşsiz yeşillere düşen yansımasına hayranlıkla baktı ve oraya hapsolmayı diledi içten içe. Gülümsedi. Adını fısıldayıp alnına düşen bir tutam saçı yana doğru savurdu. Şuan hiçbir şeyin önemi y...