Luhan yemeğini bittirdikten yarım saat sonra Minseok'un yanına inip onu kontrol etti.
"Minseok uyuyor musun?"
Minseok neredeyse kapanmış olan gözlerini zar zor açıp, başını salladı.
"Dizi izlemeyi bırak da çıkıp masayı topla ve bulaşıkları yıka sonra kokacaklar."
Minseok gözlerini devirip Luhan'a hiçbir şey demeden odasından çıkıp merdivenlere yöneldi. Luhan ise Minseok'un odasına girip televizyonu kapattı ve Minseok'un yanına çıktı.
"Elektrik parasını sen ödemiyorsun! İşin bittiğinde televizyonu kapat! Hem sen nasıl erkeksin oturmuş dizi izliyorsun?"
"En azından Lenardo orada hizmetçilerine böyle bağırmıyor, tamam belki aynı anda hem hizmetçisiyle sevişip hem de karısıyla mutlu bir hayat yaşamaya çalışıyor olabilir ama..."
"Seninle sevişip başka birisiyle mutlu bir hayat mı süreyim bunu mu istiyorsun?"
Minseok Luhan'ın kurduğu cümlenin üzerine elindeki her şeyi aniden yere bıraktı ve hemen eğilip onları toparlamaya başladı.
"Öyle demek istememiştim, her neyse ben şu dağınıklığı toparlayayım."
Luhan masaya dayanmış Minseok'un dağınıklığı toparlamasını izlerken "O diziler İspanyolca değil mi?" diye sordu. Minseok elindekileri hızla mutfağa taşırken "Biraz İspanyolca biliyorum." cevabını verdi ve tabakları hemen makineye yerleştirmeye başladı.
"Peki bu Lenardo hayalindeki patron muymuş?"
"Öyle bir şey demedim, sadece hizmetçisine sen salak mısın diye bağırmıyor, tabii bir patronun çalışanına salak demesi anormal karşılanmaz ama sonuçta ben bir tutsağım değil mi?"
"Bazı hapishanelerde onlara nasıl davranıyorlar biliyor musun? Dövenler bile oluyor. Bence bu evde krallar gibi yaşadığını unutmaman gerek."
"Senin de her şeyden önce- her neyse, ben gidip biraz bahçeyi sulayayım."
Minseok bulaşık makinesinin düğmesine basıp hızla bahçeye çıktığı sırada Luhan da salonuna geçip televizyonunun başına kuruldu, birkaç dakika sonra ise uyuya kaldı. Minseok bahçedeki işini bitirip içeri girdiğinde onu fark edip televizyonu kapattı ve koltuğa uzandırıp üzerini örtükten sonra kendi odasına girip üzerine daha sıcak tutan bir şeyler giyindikten sonra yatağına uzandı.
Sabah olduğunda Minseok yanına aldığı kumbarasını çıkartıp içindeki paraların hepsini cüzdanına tıkıştırdıktan sonra gizlice evden çıktı ve bir alışveriş merkezine gidip açılmasını bekledi, ardından Luhan için parasının yettiği kadar kıyafet aldıktan sonra eve hızla geri döndü.
"Hey sen, tek başına bu evden nasıl çıkarsın ve eve geri girmek için şifreyi nereden bilebilirsin?"
"Tahmin etmek zor olmadı. '07900420' pek yaratıcı olmamış açıkçası değiştirsen iyi olur."
"Kahvaltımı kendim almak zorunda kaldım, umarım bu küçük kaçamağının mantıklı bir açıklaması vardır. Sonuçta tutsaklar hapsolduğu yerden çıkamaz."
"Sadece hatamı telafi etmek için bunları satın almaya çıktım. Hiçbiri senin aldıkların kadar pahalı olamaz ama o değerde bir şey almaya kalksaydım bir tanesini bile zor alırdım herhalde."
Minseok elindekileri Luhan'a uzatırken, Luhan şaşkınca bir poşeti alıp içine baktı.
"Şaka yapıyor olmalısın, dün bütün kıyafetlerimi küçülttün diye mi bunların hepsi? Gerek yoktu, evde yeterince kıyafetim vardı."
"Sadece teşekkür etmesini bilmez misin sen? Cidden eskiden tanıdığım Luhan bu kadar da bencil değildi!"
Minseok cümlesini tamamlar tamamlamaz gözlerini kocaman açıp ağzını kapattı ve elindekileri hızla yere bırakıp aşağıya odasına kaçtı. Luhan ise bu sırada Minseok'un ne dediğini idrak edip hızla peşinden aşağıya indi.
"Minseok kapının önünde olduğunu biliyorum çekil oradan!"
"Çekildiğim anda içeri gireceksin, olmaz."
"Tabii ki gireceğim, az önce dediğin şey de neydi? Eskiden tanıdığım Luhan'la neyi kastediyorsun, seni maçlarımdan başka bir yerde görmediğimden eminim."
Minseok derin bir nefes alıp arkasını döndü ve kapısını açtı bununla birlikte Luhan Minseok'un üzerine düştü ve istemsizce dudakları birbirine değdi. Luhan hemen Minseok'un üzerinden kalkarken "Kapıyı açarken haber vermelisin!" diye bağırdı ardından hala yerde olan Minseok'a elini uzatıp iyi olup olmadığını sordu.
"İ-iyiyim." diye mırıldandıktan sonra Minseok "İkinci kez hayatımdaki en sevdiğim adamın dudakları dudaklarıma değdi, benden iyisi mi olur?" diye geçirdi aklından.
"İyi ben gidiyorum, yukarı çıkıp o poşettekilerin icabına bak."
"Pekala."
Minseok Luhan'ın peşinden yukarı çıkıp poşetleri kucakladıktan sonra Luhan'ın yatak odasına çıktı, önce dağınık yatağı yaptıktan sonra ise Luhan'ın kocaman dolabının kapaklarını açtı ve bir kez daha kıyafetlere büyülenmişçesine bakıp kıyafetleri yerleştirmeye başladı. İşi bittikten sonra ise aşağıya inip Luhan'ın masada bıraktıklarını alıp mutfağa girdi ve hepsini yıkadıktan sonra ise bilgisayarını alıp bahçeye çıktı ve yere çöküp blogunu güncellemeye başladı. Birkaç fotoğraf yüklemesinin ardından ise arkasında birisini hissedip durdu, arkasında Luhan'ın olduğunu görünce ise hemen ekranı aşağıya indirdi.
"Sen az önce ne yapıyordun?"
"Sadece blog güncellemesi!"
"Kendimi gördüğüme yemin edebilirim, evdeyken beni çekip internette mi yüklüyorsun yoksa?!"
Minseok kollarıyla 'X' işareti yapıp,"Kesinlikle ev hayatını ifşa edecek bir şey paylaşmıyorum! Sadece dışarıdayken çektiklerim!" dedi.
"Sen cidden saesang falan mısın?Fotoğraflarımı etrafa saçmayı kes! Yoksa o erkek erkeğe hikayelerden falan mı yazıyorsun sen?! Sakın bana kendin ve beni çift olarak insanlara tanıttığını söyleme!"
Minseok şaşkınca Luhan'a bakıp kaşlarını çattı.
"Bunu yapacağımı gerçekten düşünüyor musun?"
"Fanboyluk seviyenin çok aşırı yüksek olduğunu menajerden öğrendiğimden beri her şeyin beni ürkütme potansiyelin var."
"Bu kadar merak ettiysen blogu sana ismini söyleyebilirim ve sen de kontrol edebilirsin. Hatta tarayıcına 'Number 7' yazarsan blogumu bulabilirsin."
"Umurumda değil, sadece o bloga başka bir şey yükleme tamam mı?"
"Pekala nasıl istersen." diyerek Minseok ayağa kalktı ve içeri girdi. Luhan'da onun içeri girmesiyle beraber salıncağına oturup telefonunu çıkarttı ve Minseok'un blgounu incelemeye başladı.
*Yorum bırakmayı unutmayın ♥♥♥*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Number : 7
FanfictionFanboyluğun zirvesinde takılan takıntılı Minseok ve futbol kariyerinin zirvesinde bulunan 7 numaralı oyuncu Luhan'ın hikayesi.