8/Legend of Dark Prince

819 70 52
                                    

-29 Aralık Perşembe-

Prens Artemis karanlıktan bir türlü ayrılamıyordu.

Okulun süpürge dolabına saklanmış üzerindeki etkinin geçmesini bekliyordu. Ruhunu emen karanlık canını yakıyordu. Sanki psikolojik bir sorunu var gibiydi, ama acı o kadar fizikseldi ki psikolijik olması imkansızdı. Karanlık kişiliği ruhu ile büyük bir savaş veriyordu, ne yapacağı hakkında hiçbir şey yoktu ve planları da zaten Uyum Elementleri'ni yok edip Artemis'in karanlığının tüm evreni sarmasını sağlamaktı. Ancak bu şekilde Artemis'in karanlığı doyacaktı ve daha fazla da acı çekmek istemiyordu.

Derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştı, tozlu ve rutubetli hava ciğerlerini rahatsız ediyordu ama eğer nefes almazsa boğulacaktı. Zaten burada uzun bir süredir dikiliyordu ve küçük dolaptaki hava git gide azalmaya başlamıştı.

"...Artemis nerede?"

Rainbow Blitz'in merak dolu sesini duymasıyla lacivert kazağındaki tozu silkeleyerek yavaşça dışarı çıktı. AJ ve Blitz bir konu hakkında tartışıyorlardı, normalde Artemis onlara kızardı ama hissettiği acı yüzünden onları umursayacak hali bile yoktu.

"Buradayım!"

Yavaş adımlarla ilerleyerek bir sandalyeye çöktü. Parlak güneş ışığı Canterlot Lisesi'nin camlarından süzülüyordu. Bu Prens'in biraz daha acı çekmesine neden oldu.

Kara Prens Artemis. Her zaman bu adla anılırdı. Aptal masallara konu olurdu, ama gerçekte hiçbir efsane yoktu. Sadece... Sadece iç dünyasının karışıklığı vardı. İnsanlarla -ya da pony'lerle- konuşmak yerine kendisiyle konuşurdu. Karanlığıyla. Acısını dindirmezdi belki ama en azından unutmasını sağlardı. Güven duygusunu son hissettiği zamanı. Kendine güvenmişti. Karanlığına. Ama karanlığı ona ihanet etmişti. Ona zalimce davranmıştı. Ona yalan söylemişti. Açgözlü bir şekilde ruhunu emmiş, geriye sadece negatiflik ve yalnızlık bırakmıştı.

"Al, daha iyi hissedersin."

Artemis düşüncelerinden sıyrılarak başını kaldırdı. Butterscotch ona bir bardak su uzatıyordu, aslında kabul ederdi ama söz konusu Butterscotch olunca ona güvenmemesi gerektiğini ilk elden öğrenmişti.

"Hayır, teşekkürler." diye mırıldanarak ayağa kalktı, biraz temiz hava almalıydı. Belki bahçede birkaç tur atabilirdi. Hava soğuktu ama buna değerdi. Siyah ceketini giyerek mermer basamaklardan ağır ağır inmeye başladı.

***

Ortalıkta gezinmeyi seviyordu, insanlar ona pek dikkat etmiyorlardı. Bu da kendini daha rahat hissetmesine sebep oluyordu, hem hava soğuk olduğu için dışarda kimse yoktu.

Birkaç adım sonra birinin heyecanlı konuşmalarını duydu, kim konuşuyorsa sesinde çocuksu bir ton vardı ve gerçekten heyecanlıydı. Birine bir şeyler anlatıyordu ama Artemis ne anlattığını tam olarak duyamadı, etrafına bakarak kimin konuştuğunu anlamaya çalıştı ve Canterlot Lisesi'nin simgesi olan büyük heykelin yanında kabarık pembe bukleler ve dalgalanan gece mavisi saçlar gördü. Birkaç gün önce Equestria'daki karışıklığı körüklemek için sürülmesini sağladığı prenses ve Uyum Elementleri'nin en uyuzuydu bunlar. Neydi o element, kahkaha mı? Berry duysa kaşlarını burnuna kadar indirerek homurdanırdı.

Birkaç saniye sonra malum element onu fark ederek kaşlarını kaldırdı, sonra anlattığı şeyi yarıda kesip birkaç bahane uydurarak okul binasına doğru koşmaya başladı. Prenses Luna, Artemis'i fark ettiğinde huysuzca kaşlarını çatarak onun kendisine yaklaşmasını izledi. Yine iki gün önce Artemis ona pek de hoş olmayan şeyler söylemişti ve Luna'nın gözeneklerinden bile öfke fışkırıyordu.

"Ne istiyorsun?" diye homurdandı. Belli ki Artemis'in onunla konuşmak için geldiğini falan düşünmüştü.

"Bir şey istediğim yok, sadece hava almaya çıktım."

Luna sanki ona inanmamış gibi bir süre gözlerinin içine baktıysa da sonradan vazgeçerek ağırlığını sağ ayağına verip kollarını göğsünde bağladı. Bir şey söylemesini bekliyordu muhtemelen, ama Artemis sessizliğini korumaya devam etti.

"Boşa zaman kaybı. "

Luna'nın nefesini dışarı vererek söylediği sözlerden sonra gideceğini fark etsede engellemedi onunla uğrşacak gücü yoktu.

"Ha bu arada gideceksin evet seni sürgüne yollayacağım kalbime öyle bir nefretle işleyeceksin ki her ayı yükselttiğimde senin sürgünde olduğunu bilmekten zevk alacağım!"

Artemis onun gözlerinde gördüğü parıltılardan şüphelenerek sordu.

"Sana da bulaştı değil mi? "

Luna bir an duraksayarak ona baktı ve Artemis o an emin oldu.

"Karanlık. Seni de ziyaret etti değil mi? Senin onu yendiğini duymuştum güveninle kırdığını duymuştum fakat hala orada. İşe yaramayacağını bilmen lazımdı. Efsaneden anlaman lazımdı. "

"Seni ele geçiren Nightmare Moon mu?"

Artemis, Luna'nın sorduğu soruya sadece gülümsedi. Onun bunları hak etmediğini biliyordu ama Luna'ya güvenmemesi gerektiğini daha doğrusu kimseye güvenmemesi gerektiğini de biliyordu. Onun ablası yüzünden Nightmare Moon'a teslim olduğunu biliyordu fakat kendisi de abisi yüzünden bu haldeydi. Kendisi Nightmare Moon'a teslim olmamıştı. Daha kötüsüne kaos' un yarattığı karanlığa teslim olmuştu. Abisi ona yenilmişti. Onu bitirmişti! Sinirli ve alayla sırıttı.

"Hayır daha kötüsü. "

Luna'nın korkuyla biraz gerilediğini fark etti ve buna karşılık olarak daha da sinirlendi. Ondan korkması lazımdı ama konuşurken değil!

"Uzak dur! "

İçine kapanık Luna'nın bir anda böyle bağırması hoşuna gitmişti. Şuan onu kendiyle bir karanlığa boğabilirdi fakat istemiyordu. Kara Prens savaşacak ve kazanacaktı.

Onun üzerine doğru yürümeye başladığında o geriye doğru kaçarak heykele yaslandı prens ise ona. Burnunu Luna'nın yanağına sürttü.

"Ne var biliyor musun Luna yoksa Lulu mu demeliyim? Seni şuan karanlığa gömebilirim ve vücudun bunu kaldıramaz. Fiziksel acı içinde boğulursun fakat ne şuan karanlığa boğulmanı ne de fiziksel acı çekmeni istiyorum. Kendin teslim olmanı ve tüm dünyaya karanlık hakim olduğunda karanlığı vücudundan alarak sonsuza kadar vicdan azabından mahvolmanı istiyorum! Her seferinde Ay'ı dünyanın hakimi yapmak yerine güneşe izin verdiğin için karanlığa sırt çevirdiğin için üzülmeni ve yalvarmanı istiyorum! S-"

"YETER!"

Luna'nın son defa Nightmare'e dönüşeceğini anladığında kendisi de sinirini serbest bıraktı.

Ve tam o an iki aciz ruh karanlığa teslim oldu...

***
A: İLAYDA SEN ÇOK MÜTÜŞ BİŞEYSİN.
Neyse. Bölümün başları benim eserim ama mütüşlü kısımlar yine ilaydanın. Bu kızı kıskanıyorum ._. Sözü ona devredeyim bari.

İ: "Boşa zaman kaybı. " diyaloğundan itibaren ben yazdım zaten anlaşılıyordur. Ha bu arada 10. Bölüm yarın gelir. Eheh sizi şaşırtmak için Artemis' in ağzından yazdık ve bir şey diyeceğim size diğer bölümde çok şaşıracağınız bir şey yazdım kıhkıhkıh ama söylemem söpröz.
Multimedia: Artemis

Oy ve yorumları unutmayın, bol bol yorum yaparsanız çok memnun oluruz. Gülü gülü!

Colors of Rainbow|My Little PonyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin