-30 Aralık Cuma-
Rarity, Carousel Butik'in içine fır dönüyordu. Tüm elbiseleri yetiştirmesi gerekliydi, onlarca sipariş almıştı ve üstüne üstlük arkadaşları için de hazırlaması gerekiyordu. Kendilerine elbise yapmasına gerek olmadığını söylemişlerdi, ama Rarity asla onları Canterlot Lisesi tarihinin en muhteşem yılbaşı balosunda elbisesiz bırakmazdı.
"Biraz şuraya, biraz buraya... Twilight'ın elbisesi yıldızlardan olmalı!"
Kendi kendine mırıldanarak kumaşın üzerine simli işlemeler oluşturdu.
"Applejack için sade bir şeyler, Rainbow için havalı. Fluttershy için uzun ve Pinkie Pie için pembe."
Mantar panosuna, Pinkie'nin elbisesinin çizimini astı. Plastik şekerlerle süslenmiş sevimli, pembe, kabarık etekli bir elbiseydi. Beyaz danteller, koyu pembeyle tezatlık oluşturuyordu ve elbisesinin önü bacaklarının birazını gösterecek kadar açıktı.
Kumaş toplarının olduğu raflara doğru ilerleyerek, sırf Rainbow Dash'in elbiseleri için satın aldığı gökkuşağı desenli kumaşı çıkardı. Yaklaşık iki metre kadarını kesip, mankenlerden birinin üzerine yerleştirerek önü açık bir kaplumbağa kabuğunu andıran bir etek şeklini verdi.
Kendi kendine şarkı mırıldanak arkadaşlarının elbiselerini tamamlarken, bir anda kapının tıklatılmasıyla irkildi.
"Kim o?" diye sordu merakla, kapıya doğru ilerlerken.
"Benim Rarity!"
Kapının dışından gelen bitkin ses, çok tanıdık gelse de Rarity kim olduğunu çıkartamamıştı. Yavaşça kapıyı açarak kimin geldiğine baktığında, nefes nefese kalmış bitkin bir AJ ile karşılaştı.
"AJ? Bir sorun mu var tatlım?"
AJ nefesini düzene sokarak ellerindeki kocaman ve oldukça ağır görünen iki paketi ona doğru uzattı. "Sipariş ettiğin kumaşlar."
Rarity gözlerini kırpıştırdı. "İyi de ben onları Applejack'ten rica etmiştim."
AJ duvara yaslanmadan önce paketleri kapıdan içeriye bıraktı. "Ceza olarak Applejack'in işlerini yapıyorum." dedi ve ağır adımlarla uzaklaştı.
Rarity ise omuzlarını silkerek paketlere uzandı. Tam kaldıracaktı ki, ne kadar ağır olduğunu fark etti, milim oynatamamıştı. Mecburen sürükleyerek yerine yerleştirdi. Fluttershy'ın elbisesi için sipariş ettiği çiçekli kumaşlar da geldiğine göre artık her şey tamamdı.
Kapının yeniden tıklatılmasıyla merakla yeniden kapıya doğru ilerledi. Muhtemelen AJ bir paketi vermeyi unutmuştu. Kapıyı açtığında sarı saçlar ve zümrüt gözler görmeyi beklese de, onu karşılayan mor saçlar ve safir mavi gözler oldu.
"Burada ne arıyorsun?" dedi soğuk bir sesle. Yıllardır hayranı olduğu Elusive, omuzlarını dikleştirerek ifadesini bozmadan Rarity'nin gözlerinin içine baktı.
"Yardıma ihtiyacın olur diye düşünmüştüm."
"Gerek yok." diyerek tersledi onu Rarity. "Kendi başımın çaresine bakarım, senin gibi açgözlü birine nasıl güveneyim ki?"
Elusive iç geçirdi. "İnatçı olmak yerine sadece teklifimi kabul etsen?"
Rarity bir süre huzursuzca yerinde kıpırdandıktan sonra kenara çekilerek Lucy'nin içer girmesine izin verdi. Elusive ise direk olarak Rarity'nin mantar panosuna yöneldi. Bir süre panodaki çizimleri inceledikten sonra, göz ucuyla Rarity'ye baktı. "Şu elbiseye kat kat bir kuyruk ekleyebilirsin." dedi sakince. Rarity ise kaşlarını çatarak çizime baktı. "O benim elbisem. Ayrıca bu şekilde çok güzel, ona şaşalı bir kuyruk eklemeyeceğim."
Elusive kaşlarını kaldırarak onun omuz hizasına gelen Rarity'ye baktı. Boy farkları normaldi, zaten Rarity Applejack gibi 1.80'lik bir kızla arkadaş olmaktan dolayı boy farklarına alışkındı.
"Sen bilirsin." diye mırıldandı Elusive. Rarity ise ona bir top kumaş fırlattı. "Buraya konuşmaya mı geldin, yardım etmeye mi?"
***
Saat geç olmaya başlamıştı, yediye geliyordu ve Rarity'nin Pinkie Pie'ın evine akşam yemeğine gitmesi gerekiyordu. Her gün akşam yemeklerini yedi kişi birlikte yiyorlardı, bu sayede de hem Luna ile daha iyi arkadaş oluyorlar, hem de birbirleriyle vakit geçiriyorlardı. Zaten Luna ve Twilight, Pinkie'nin evinde kalıyordu.
"Elusive? Benim gitmem gerekiyor."
Lucy, çalışırlen taktığı siyah kemik çerçevelerinin çevrelediği safir mavi gözlerini dikiş makinesinden kaldırdı. "Oh. Şey, öyleyse ben de gitsem iyi olacak."
Yavaşça ayağa kalkıp dağıttığı yerleri biraz toparladı. Gözlüklerini çıkartıp cebindeki minik kutuya yerleştirdi, ağır adımlarla Rarity'nin yanına doğru ilerledi.
"Biliyorum, sana karşı kötü davrandım. Duygularınla oynadım. Ama..."
Rarity bir an onun hatasını anlayıp özür dileyeceğini düşündü.
"Ben senin çizimlerine göz dikecek kadar açgözlü olabilirim, ancak sen de Pinkie Pie'ın üzüldüğünü göremeyecek kadr bencilsin."
Ve Elusive uzaklaşırken, Rarity hataları ve pişmanlığıyla baş başa kaldı.
***
A: Bu bölüm olmadı ya sanki. Neyse.
Şey diyorduk biz, hani okuyucularla kaynaşmak için küçük bir WhatsApp grubu falan mı açsak? 5-6 kişilik, ufak bir şey. Katılmak isterseniz özelden numaranızı gönderebilirsiniz, istemiyorsanız yapmayız ama bu sadece bir öneri.
Neyse.
Multimedya'da Rarity'nin çizimleri, ve Art of the Dress'in Rarity ve Lucy düeti.
Adios CoRers!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Colors of Rainbow|My Little Pony
Fanfiction"Onlar bizim zıttımız." dedi Twilight Sparkle sakince. "Onlar Uyumsuzluk'u temsil ediyor: Yalancılık, Yalnızlık, Kabalık, Açgözlülük, Negatiflik, Hainlik ve hepsini hem bir araya getiren hem de ayıran şey..." Luna derin bir nefes alarak Twilight'ın...