Kurt Kafesi-5-

69 6 0
                                    

Tuğra o kadar neşeliydi ki onu kucağımda gören insanların fazlasıyla dikkatini çekiyorduk.Çok küçük olduğundan lunaparkta hiç bir oyuncağa binemeyecek olmasına rağmen geldiğimiz dakikadan beri ağzı gülümsemekten kapanmıyordu.Emre lunaparka gideceğimizi söylediğinde Tuğra'nın üstünü giyindirmiş hemen yola koyulmuştuk.Arabada pek muhabbet etmesekte mutlu görünen Emre bizi girişte indirmiş,kendisi de arabayı park etmeye gitmişti.Bir de onu bıraktığı yerde beklememizi emretmişti.Üstüne üstlük arabadayken kaybolma durumunda birbirimize telefon numaralarımızı vermiştik.Bu durumda sesimi çıkartmış olmama rağmen beni dinlememiş ve ısrar etmememi söylemişti.Ben de fazla uzatmamıştım.Eğlenmeme bakacaktım.bakacaktım. Tuğra'nın arabasını getirmemiştik.Sadece küçük bir çantasına yanımıza almamız gereken eşyaları almıştık.Aslında biraz heyecanlıydım.Hadi ama bu durumda kim olsa heyecanlanırdı.Emre değişik bir çocuktu.Genelde insanlara karşı soğuk davranmama rağmen onlarca arkadaşım vardı.Ama bilmiyorum Emre'ye karşı ne kadar soğuk davranmaya çalışsam da olmuyordu.Onda bir şeyler vardı.Ben düşüncelerime boğulmuş önümde ki renkli ışıklara bakarken Emre yanıma gelmiş Tuğra'nın çantasını elime vermeye çalışıyordu.

-"Tuğra benim kucağımda bir zahmet sende kalabilir mi?"dedim alayla.

-"Neyse neye binmek istersin bakalım küçük kız?"dedi sesinde eğlenen bir tınıyla.Hemen lafı değiştirmişti.

-"Bilmem ki aslında bir şeye binmek zorunda değiliz.Baksana Tuğra'ya şimdi bile eğleniyor.Işıkları sevdi herhalde."dedim Tuğra'ya bakarken.

-"Hadi hadi Merih seç bakalım.Çarpışan arabalar mı yoksa dönen yapay atlara mı?"dedi.Bir yandan da yürüyorduk.Dönen yapay atlara mı?Komik çocuktu.

-"Sen ne istiyorsun?"dedim bende heyecanla.Yürürken ellerini ceplerine koymuştu.Ve ben Tuğra'ya yemek yedirirken üstünü değiştirmişti.Altında fazla dar olmayan siyah kot pantolon üstünde ise baskısız düz siyah bir tişört giymişti.Ayakkabıları bile siyahtı.Siyah bu kadar mı yakışırdı?

-"Hız treni?"derken bana dönmüştü.Gözlerinde hain parıltılar geziniyordu.

-"Tuğra'nın hız treninde işi ne?"dedim ben de ona, ne demek hız treni.Bu kadar şeyi düşünemiyor muydu?

-"Zaten Tuğra binmeyecek bebeğim.Biz bineceğiz"dedi heveslenmişti.Heyecanlı gözüküyordu.Ve bana az önce BEBEĞİM demişti.Bu yakınlığı ona vermiş olmalıyım ki benimle böyle laubali konuşuyordu.Topla kendini kızım nasıl seninle böyle konuşabilir ? diye kendime kızdım.

-"Hayır olmaz öyle şey.Tuğra bana emanet.Çok istiyorsan sen kendin bin.Biz de buralarda geziniriz."dedim ona sert sesimle.Bir hışımla bana dönüp Tuğra'yı kucağımdan aldı ve

-"O benim yeğenim,bana emanet.Ben ne istersem onu yaparız."dedi ve parkın içinde ki kafe de oturan orta yaşta ki bayanın masasına doğru gitti.

-"Kusura bakma teyze senden rica etsem 20 dakikalığına oğluma bakar mısın?"dedi.Ahh şaka mı yapıyordu?Hiç tanımadığımız bir insana Tuğra'yı emanet edecek değildim.Emre'ye dönerek

-"Saçmalama ne yapıyorsun?Ver çocuğu bana"dedim sesimi yükselterek.Masada ki teyze;

-"Kızım tamam endişelenme bakarım ben bu tatlı şeye"dedi Tuğra'yı kucağına alırken. Nasıl yani şimdi Tuğra'yı burada hiç tanımadığı bir insanla mı bırakacaktı?Nasıl bir amcaydı bu çocuk?Feyza duysa böyle bir şey yaptığını büyük ihtimalle kıyameti koparırdı.

-"Teşekkürler teyzem. Sağolasın."dedikten sonra bana dönüp "Hadi Merih,gel benimle."dedi hah daha çok beklerdi.Onunla hiç bir yere gitmiyordum.Hemen sesimi yükselttim ve "Ne saçmalıyorsun sen Tuğra'yı burada bırakacak değilim.Ne kadar saçma bir hareket yaptığının farkında değil misin?O senin yeğenin ve o kadını tanımıyorsun"dedim kolumu tutan elini ittirerek evet bana benimle gel dediği sırada kolumu tutmuştu.

-"Merih sana gel diyorsam gel işte kızım ne uzatıyorsun."dedi ve elimi tutarak çekiştirmeye başladı.Elimi tutmuştu.Hem rahatsız olmuş hem de utanmıştım.Elimi elinden çekmek istedim ama izin vermedi.Hız treninin gişesinde oturan amcaya

-"İki bilet ver amca"dedi kalın sesiyle.Biletleri alıp henüz turlarını yeni bitirmiş inmekte olanlara yardım eden personele teslim edip kendimize yer aramaya başladık.Daha doğrusu Emre yapıyordu bütün işi.Ortalarda bir yer boşalınca hemen beni oraya sürükledi.Tam oturmuş kemerlerimizi nasıl takmamızı anlatan adamı dinliyorduk ki cırtlak bir ses duymamla kafamı kaldırıp başımızda dikilen esmer kızı gördüm.Emre ile aynı anda kafalarımızı kaldırmıştık.Ben şaşkın bir surat ifadesiyle bakarken Emre hiçte şaşkın görünmüyordu.Galiba kızı tanıyordu.Ama yine de pek bozuntuya vermedi ve sadece "Selam."dedi bir de kafasını eğmişti.Kız ise "Naber Emre!!"dedi cırt sesiyle.Ne kadar da güzeldi.

-"İyi Selin senden n'aber?"dedi.Kız ona kırgın bir sesle;

-"Ne zaman geldin hiç haberimiz olmadı.Seni hala Amerika'da zannediyordum."dedi hah demek Amerika daydı.

-"Gördüğün gibi buradayım.Zaten yeni geldim."dedi.Beni unutmuş konuşmaya dalmışlardı.Ama bende sesimi çıkaracak değildim.Tam bunları düşündüğüm sırada Selin denen kızın beni göstererek "Beni arkadaşınla tanıştırmayacak mısın?"demesi kadar ironik bir durumun içerisindeydim.

"Merih"dedi sadece Selin ise Emre'ye bakarken ki sırıtışı kaybolmuş bir şekilde bana bakarak "Selin"dedi.Ona onunla tanıştığım için memnun olduğumu söylemeyecektim.Sanırım kız onu beklemiş olacak ki bir süre yüzüme baktı ama sonradan bozguna uğramış bir suratla tekrar Emre'ye döndü.Çalışan,"Son 1 dakika sonra başlıyoruz."dedi.Kız da bu anonstan sonra Emre'ye "Neyse canım sonra konuşuruz."dedi.Emre ise sadece elini kaldırmış giden kızın arkasından el sallamıştı.Yüzünde hain bir sırıtma vardı.Ne zannetmişti acaba?

Adam son saniyeleri saydıktan sonra tren önce biraz geri gitti ve ardından yavaşça öne doğru hareketlendi.Artık hızlanmaya başladığı sırada saçlarım arkaya doğru uçuşuyordu.Anın heyecanı ile yanımda ki Emre'yi unutup ellerimi havaya kaldırdım ve deli gibi bağırmaya başladım.Ama zaten önümüzde ki insanlardan kendi çığlığımı bile duyamıyordum.Hafifçe kafamı Emre'ye çevirdiğimde o da bana ayak uydurmuştu.Yalnız o çığlık atmıyordu.Eğlenen bir yüzle ona dönen suratıma doğru bağırarak bir şeyler söyledi.Ancak ne söylediğini anlamamıştım biraz ona yaklaşıp kafamı ona doğru eğdiğim de arkaya doğru uçuşan saçlarım Emre'nin suratına çarpmıştı.Tekrar bağırarak "Eğleniyor musun?"dedi.Şimdi anlamıştım."Evet hem de çok"dedim bende bağırarak.Tekrar kafamı kaldırıp rüzgarın suratıma gelmesine izin verdim.Emre ise bana bakıp gülümsemişti.

Kurt Kafe'siHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin