❌❌❌

3.3K 372 145
                                    

Kaç gün olmuştu, ikisi de bilmiyordu. Artık içerideki kokusuzluk yerini lağım kokusuna bırakmıştı. Tek besin kaynakları su olduğu için ister istemez tuvaleti de kullanmak zorunda kalıyorlardı ama temiz olmaya da dikkat ediyorlardı. Bu Yoongi'yi kusma aşamasına getirirken Jimin çoktan alışmıştı.

Ah bir de iyi haber, Jimin sonunda az da olsa konuşmaya başlamıştı ve neyse ki ilk söylediği şeyde anahtarın yeriydi. Yoongi şu an onu arıyordu.

Jimin'in dediğine göre küvetin içinde bir yerdeydi, Yoongi orayı iki defa kontrol etti. Hiç bir şey bulamadım diye üzülecekken Jimin'e elektrik veren mekanizmanın altında bir boşluk gördü ve bir de parıldayan bir şey.

"Buldum Jimin."

Yoongi parmaklarını dikkatlice boşluktan uzattı ama hayır, onu kolayca alamıyordu. Eli tellere değerse çarpılır ve burada bir gün daha geçirmek zorunda kalırdı. Küçük olana yaptırmak istese de onun yapmayacağını biliyordu. Bu yüzden şansını bir kez daha denedi.

"Sana elektrik veren şey buymuş."

Her hangi bir ses duymak istediği için de saçma bir konu açtı.
Jimin onun yanına gidip eskiden olduğu yere biraz korkarak baktı.

"Ben küvetin ortasında oturuyordum, nasıl elektrik oraya kadar ulaşabildi?"

Yoongi Jimin'in sorusuyla gülümsedi. Okula gitmemiş miydi acaba? Parmakları yavaşça boşluğa girip anahtarı tuttuğunda elini hızla geri çekti. Yavaşça yapmaktansa hızlıca bitirmek onun riskini arttırmış ama zaman kazandırmıştı.

"Su. İletken."

Elindeki anahtarı Jimin'in de görmesini sağlarken kapıya yöneldi. Kulpa sokup çevirmesiyle kapının açılması bir olmuştu. İçeri girdi, Jimin banyoda kalmayı tercih etmişti.

"Ne varmış?"

Jimin sorduğunda Yoongi etrafına bakındı. Kilere benzeyen bomboş ve gri, üzeri yazılı duvarlarla kaplı bir alanda üstündeki kırmızı tişört ve beyaz şortla sırıtan biri duruyordu. Yoongi arkasını dönüp Jimin'i çağırdı. Bu bir bakıma burası güvenli demekti.

"Sanırım birini daha bulduk."

Jimin korkak adımlarla ilerledi. İçeri girdiğinde vücudunu bir sıcaklık dalgası kaplaması bir olmuştu. Burada asla duramazdı, ne pencere ne de pencere yerine geçecek bir şey vardı. Jimin bunun yerine küvette oturmaya bile razıydı, bu yüzden kapının girişinde kalmayı tercih etti.
Yoongi çocuğa yaklaştı. Çocuğun gözleri kapalıydı ve yanında bir sürahi dolusu su ile bir hap kutusu duruyordu.

"O iyi mi?" diye sordu Jimin. Daha sonra kendi de odaya bir göz gezdirmişti. Hemen yanında başka bir kapı daha duruyordu. Jimin bu kapılardan artık nefret etmişti.

"Bilmiyorum. Uyuyor."

Yoongi ilaçların uyku ilacı olduğunu anladığında kutuyu yere bırakmış ve çocuğun cebinden sarkan kağıdı eline almıştı. Bu da onun bilgileri olmalıydı. Jimin'in de duyabilmesi için seslice okudu.

İsim: Jeon Jungkook

Yaş: 18

Aile: İki abla

Korkuları: Karanlık

Görev: Her on iki saatte bir ilaçları içmek.

Oyuna hazır mısın?

Yoongi kağıdı yerine bıraktı. Daha sonra Jimin'e kısa bir bakış atmıştı.

"İçeri girmeyecek misin?"

Jimin başını salladı, Yoongi derin bir iç çekti. İlla böyle bir yerde kısılı kalması gerekiyorsa bu normal insanlarla birlikte de olabilirdi. Bir korkak ve bir uykucuyla değil.

"Merak etme, buradan hemen çıkabileceğimize eminim."

Jimin ona güvenmiş ve içeri bir adım atmıştı. Nefesini tuttu. Kendine sorun yok diye fısıldamayı da ihmal etmiyordu.

Jungkook gözlerini araladı. İçeri dolan sesler onun uyanmasını ve karşısında duran iki adamı görünce çığlık atmasını sağlamıştı. Yoongi'de Jimin'de çığlıkla birlikte ona döndü. Ne ara kaçıp köşeye sinmişti?

"S-siz kimsiniz?!" diye bağırdı Jungkook ama sonra dudağının yanında ki yara tekrar açılıp kanayınca bunun bir hata olduğunu anlamıştı. Her yeri ağrıyordu ve tekrar uykuya dönmek istiyordu.

Pembe saçlı çocuk konuşurken Jungkook bakışlarını ona çevirdi. Ağzının kenarından akan kanı dikkatlice silmişti.

"Adım Min Yoongi." dedi ardından kapıdan içeri yalnızca bir iki adım atabilmiş Jimin'i işaret etti. "Bu da Park Jimin."

Çocuğun korkusu hala geçmemişken Yoongi ona doğru yürüdü ama Jungkook başını ellerinin arasına almış ve "Vurma." diye mırıldanmaya başlamıştı. Yoongi onun vücudunda ki yaraları görebiliyor ama dile getirmek istemiyordu, önceki vakadan dersini almıştı.

"Sana vurmayacağım." dedi.

"Biz de buraya kapatıldık." Jimin'de onun sözünü böyle tamamlamıştı.

Jungkook ellerini başından çekti ve dizlerine sardı. Buraya neden kapatıldığını anlayamıyordu, yanlış olan hiç bir şey yapmamış, kimseye hayatı boyunca zarar vermemişti. On sekiz yaşında kime, ne zarar verebilirdi ki zaten? Ablalarına yük olmamak için okuyor ve saatlerce çalışıyordu, hiç bir zaman odasını dağıtmamıştı, hiç bir zaman bulaşıklarını yıkamadan bırakmamıştı. Ancak bir keresinde küçük ablasına bağırdığını hatırlıyordu. Eğer sorun buysa ondan özür dileyebilirdi. Ona, onu çok sevdiğini söyleyebilirdi. Buradan çıkmak istiyordu.

"Ne kadar süredir burada olduğunu biliyor musun?"

Jungkook, Yoongi'yle küçük bir göz teması kurdu. Bir şeyler hatırlıyordu ama kendisi de emin değildi. Sonuçta saatler boyunca uyumak zorunda kalmıştı. Uyandığında, acıktığını fark etmişti ama duvarda da yazdığı gibi...

"Sanırım iki gün oldu."

"Peki ya sen, Jimin?" diye sordu Yoongi. Jimin sonunda cesaretini toplayıp içeri girmiş ve ne olur ne olmaz diye kapının hizasındaki duvara çökmüştü.

"Bana bir hafta gibi geliyor."

Jungkook başını salladı. Ona göre bu imkansızdı, eğer biri bir şey planlıyorsa herkesi aynı anda bu yere koymuş olmalıydı. Ayağa kalktı ve çoktan yok olup giden korkusunu geriye alarak ikiliye duvarları gösterdi.

"Okuyun."

Jimin merak ettiği için yerinden kalkmış ve karşısındaki duvarın önünde geçmişti. Yoongi'de ortada, Jungkook ve Jimin'in arasındaki yerini aldı.

Uyku saatleri: Gece 22.00 - Sabah 08.00

Su ihtiyacı: Her bir oda da üç gün yetecek su vardır.

Yemek ihtiyacı: Yok.

Unutmayın, insanlar 2 hafta boyunca açlığa dayanabilir.



the way out #yoonminkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin