❌❌❌❌❌

2.8K 349 145
                                    

Yazar Notu: Jungkook Jimin ve Yoongi'yi kaçıran aynı kişi değil, üç farklı kişinin işi bunlar.

***

"Sen iyi misin?"

Jimin o zamana kadar terlediğini fark etmemişti. Başını olumluca sallayıp atletini tutan ellerini biraz daha sıkılaştırdı. Bu lanet yerden nefret ediyordu. Eğer onu izleyen birileri varsa, bu odadan çıkınca hepsine özel olarak bir orta parmak gösterecekti. Belki bir kaçta küfür ederdi.

"Jungkook, anahtarın yerini biliyor musun?" diye sordu Yoongi başını ısrarla koyduğu duvardan kaldırmayan çocuğa. Depresif insanlardan nefret ederdi, bu durumda yapılması gereken içe kapanmak değil, kalkıp savaşmaktı.

"Paspasın altında." diye mırıldandı Jungkook. Kendi gibi onlarında anlamayacağını biliyordu.

"Ne?! Kendinize gelir misiniz artık?!"

Yoongi yüksek çıkan sesini umursamadı. Zaten bunun sonucunda da kimse tarafından umursanmamıştı. Bacaklarını işgal edip gece boyunca ağrımasını sağlayan kişiler olarak Yoongi'ye gerçektende çok kibar davranıyorlardı(!)

"Düşünüyordum da..." Jungkook sonunda tenezzül etmiş ve kendini ikiliye çevirmişti. Aslında aklı burada olmayan Jimin'i saymazsak daha çok Yoongi'ye konuşuyordu. "Benim bilgilerimin olduğu bir kağıt olmasına rağmen, sizinkiler nerede? Size güvenmem ve yalan söyleyip söylemediğinizi anlamam için onlara ihtiyacım var."

Yoongi onun bu ani çıkışını soğuk bir tavırla karşılamıştı.

"Onları geride bıraktık. Eğer kapılar kilitlenmeseydi görebilirdin."

"Ah, evet...kapılar kilitlenmeseydi. Dün uyku ilacı almayan tek kişi sendin değil mi Yoongi hyung?
Belki bizi buraya kilitleyende sensindir. Hatta belki bizi buraya tıkanda sen olabilirsin."

Yoongi kaşlarını çattı ve Jungkook'a doğru yavaş adımlar atmaya başladı. Konuşması bittiği an bu bücürün suratına bir yumruk geçirecekti. Ondan şüphelenmek kadar saçma bir şey yapıyor olduğuna inanamıyordu.

"Evet...Jungkook. Tek ben ilaç almadım. Ama kendimi boş yere bu iğrenç yere kilitleyecek kadar da salak değilim." dedi dişlerini sıkarken. Jungkook onun, yaklaşmış bedeninden korkmamış, geri çekilmemişti. Yoongi sinirle bağırdı. "Aptal mısın sen?! Neden böyle bir şey hazırlayıp kendime eziyet çektireyim ki?! Hangi manyak yapar bunu?!"

"Dünya da çok fazla garip insan var."

Yoongi onun bu sözüne karşı gülümsedi.

"Bunu karanlıktan korkan bir bebek mi söylüyor?"

Jungkook yenildiğini düşündüğü için başını eğdi. Aptal bir kavga bile edemiyordu. Ve durmadan gözlerine dolan şu yaşlardan da nefret ediyordu.

"Herkesin zayıflıkları vardır." dedi kısık sesle. Yoongi söylediği şeyin ağırlığını fark etmiş ve kendinden nefret etmişti. Küçüğün başını kendine çevirip güven verici bir sesle konuşmaya çalıştı.

"Jungkook, özür dilerim, gerçekten öyle demek istemedim." Küçüğün yavaşça akmaya başlayan yaşlarını daha düşmeden yakaladı ve nazikçe sildi. "Sinirlenince böyle yapıyorum işte..." Jungkook gözlerini kapattı ve başını aşağı yukarı salladı. Kin tutamıyordu ve bu, seni anlıyorum ve affediyorum demek oluyordu... Karşısındakine de anlatabilmiş olmayı umdu.

"Gerçekten o kağıtları gerimizde bıraktık. Ama bilmek istediklerini sorabilirsin bize."

Jungkook cevap vermedi ve bir kez daha başını salladı. Üzüldüğünden, dudakları hafifçe büzülmüş ve sanki oyuncağı elinden alınmış gibi yüzü asılmıştı.

Bu anı bölende Jimin olmuştu.

"Artık şu anahtarı bulabilir misiniz?!"

Yoongi dikkatini kısa süreliğine Jimin'e verip ve onun sorununu hatırlayıp anahtarı aramaya koyulmuştu. Jungkook duvarlarda bir ipucu var mı diye bakıyordu. Jimin'se gidebildiği kadar uzağa gidiyor ve oraları kontrol ediyordu. Gerçi bu beş adımlık odada da üç adımdan daha çoğunu kolayca atamıyordu.

"Hyung, burada paspasın altına baktan başka işe yarar bir şey yazmıyor."

"O zaman yerleri arayacağız."

"Ama burası tamamen betonla kaplı." dedi Jimin ikinci kapının dibine çaresizce otururken. Duvarlar yaklaşmaya başlamıştı bile. Derin nefesleri arasında boğulur gibi hissetmeden edemiyordu. Nefesi her an kesilecekti sanki, ama aslında olan hiç bir şey yoktu. Ne oksijenleri azdı ne de duvarların ayakları vardı. Bu korku, onun bilinçaltınıda bozuyordu.

Elini yere koyduğunda, altından kayan bir tabaka hissetti. Bakışlarını o yöne çevirdiğinde, en fazla kibrit kutusu büyüklüğündeki bir alan kaymış ve asıl betonun altına girmişti. Açık alanda ise tepedeki ışıkla parlayan bir anahtar duruyordu.

"B-buldum."

Anahtarı ikiliye yöneltip gözlerini kapadı. Dayanma sınırının sonuna gelmişti, üstelik duvarlarda onu sıkıştırmak üzereydi. Başını arkaya yasladı ve anahtarı kapan Jungkook'un geçebilmesi için bacaklarını kendine çekti. Kapının ardında belki yine kapalı bir alanla karşılaşacaktı ama bunu umursamıyordu, sadece buradan çıkmak istiyordu.

"Çabuk geç hyung."

Jungkook Jimin'i dikkatlice kaldırdı. Büyük olan biraz ağır olmasına rağmen Jungkook onu içeri geçirebilmişti. Jimin derin bir nefes aldı. Sonunda, penceresi olan bir yere gelebilmişti.

Yoongi ikisinin ardından içeri girdi ve etrafına bakındı. Bu oda, tıpkı yeni taşınılmış bir evin odası gibiydi, duvarları bordoya yeni boyanmış, etrafını tiner kokusu kaplamış bir evin odası gibi.

Burada sırıtan üç şeyden biri, hapishane pencereleri gibi demirle kaplı olan pencereler, tam önlerindeki ekran, sol köşeye konulmuş yuvarlak küçük bir masa ve üzerindeki suyla yiyeceklerdi.

Yiyecekler...

Yoongi şüphelenmeden edemedi. Biraz önce çıktığı odada ki yazılar aklına gelmişti.

Yemek ihtiyacı: Yok.

Unutmayın, insanlar iki hafta boyunca açlığa dayanabilir.

Peki o zaman bu yiyecekler ne içindi? İçinden mutlaka bir şey çıkardı. Bu yüzden Yoongi şimdilik guruldayan karnını susturmaya karar vermiş ve diğerlerini de uyarmıştı.

Kısa bir süreliğine eski odaya dönen Jungkook elindeki hap kutusu ve sürahiyle geri dönmüş ve diğerlerininde onayını aldıktan sonra artık işe yaramaz olan odanın kapısını kapatmıştı. Zaten bir şekilde, kendiliğinden kapanıp kilitlenebiliyordu.

Artık, yüzünde hafifçe de olsa bir tebessüm bulunan Jimin sordu.

"Bunlar ne için?"

Jungkook'un morali biraz öncekine göre daha bir düzelmişti.

"Eğer ışıklar yine kapanırsa diye hyung. Uyuyabilmek için. Su da, her ihtimale karşı."

Jimin anladığını belirtmek için başını sallarken şu ana kadar kapalı duran ekrandan tiz bir ses gelmişti. Üçüde başını o tarafa çevirdi. Ekranda beliren yazılar irkilmelerine sebep olmuştu.

[6 Gün] [16 Saat] [26 Dakika] [36 Saniye]
Aşama 1 - Doğruluk mu? Cesaret mi?

Oyuna hazır mısınız?

the way out #yoonminkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin