▶ Jeon Jungkook ◀

2.2K 304 10
                                    

"Hey, bana numaralarınızı verin."

Jimin, iki saatlik yolculuğun ardından, bir konu başlatmıştı. Bu ikisiyle dışarıda da görüşmek istiyordu ve bu yüzden de önce telefon numaralarını alması gerekiyordu.

Hepsi, tek tek söyledi. Arabada buldukları bir karton parçasını -orada ne aradığını kesinlikle bilmiyorlardı- üçe böldüler, neyse ki birde kalemleri vardı.

İlk inen Yoongi oldu. Çocuklar tek kelime edememişlerdi. Ne bir veda cümlesi ne de başka bir şey. Sadece, sessizce bakışmakla yetinmişlerdi.

Jimin indiğinde de bu değişmedi. Jungkook şoförle yalnız kaldığı bu araba güvensiz hissetmişti ama en azından bildiği bir yerdeydi. Evi Jimin'le oldukça yakın olmalıydı, çünkü bu park kendi evinin tam karşısındaydı.

Arabadan indi. Eve gitmeden önce yapması gereken küçük bir şey vardı.

İşini geri kazanmak.

Büyük ihtimalle, oradan çoktan kovulmuştu.

Evin tam tersi yönüne yürüdü. Bu yollarda geçen günlerini hatırlıyordu, sürekli koşturduğu kaldırımı, yağmur yağdığında mutlaka arabaların onu ıslatmalarını sağlayan çukuru ve her sabah okula gitmeden önce mutlaka kendini sevdirmek için bekleyen köpeği hatırlıyordu. Çukur hariç, her şey hala yerli yerindeydi.

Restorantın kapısından girdi ve daha önce hiç konuşmaya çalışmadığı garson arkadaşının yanına gitti.

"Patron nerede biliyor musun?"

Çocuk başını sallamış ve ona içeriyi göstermişti. Jungkook bunu anlayamadığına şaşırıyordu. O adam asla dışarı çıkmazdı ki.

Odaya girdi ve patronunun önünde eğildikten sonra kendini bir koltuğa bıraktı.

"Ben, işimi geri alabilir miyim, öğrenmeye geldim Bay Yang."

***

Jungkook dar, uzun merdivenleri tek tek çıktı. Ahşap kapının önüne geldiğinde ablalarına az da olsa iyi görünmek istiyordu. Bu yüzden saçlarını, olabildiğince elleriyle düzeltti. Üstündeki kırmızı tişörtün siyah lekelerini silkeledi. Fakat maalesef bacaklarındaki çürükler için yapabileceği bir şey yoktu. Neyse ki birazda olsa geçmeye başlamışlardı.

Zile bastı. Bir kaç saniye bekledi. İçeriden gelen tıkırtılarla birlikte kapı gıcırtıyla sonuna kadar açılmıştı.

Küçük ablası karşısında öylece duruyordu.

Bu sefer ilk hamleyi Jungkook yaptı. Kısa boylu olan ablasının boynuna doladı ellerini ve başını omzuna yasladı. Ne kadar özlediğini şimdi fark ediyordu.

"Ben geldim ablacım."

Tiz sesiyle konuştu. Ablası ne yapabileceğini bilmiyordu. Ellerini Jungkook'un beline sardıktan sonra sesli bir şekilde ağlamaya başladı. Jungkook'ta ona katılmıştı.

"Kim gelmiş Junghye?"

Büyük ablası, girişe geldiğinde ilk önce olup biteni anlayamamıştı. Fakat daha sonra, Jungkook başını kaldırdığında o da küçük kız kardeşi gibi şaşkınlık geçirmişti. Jungkook'un kendiliğinden, bir anda ortaya çıkmasına inanamıyorlardı.

Hyesu'da kardeşine sarıldı. Bir kaç klasik karşılaşma konuşmasından sonra Jungkook'a temizlenmesi için izin vermişlerdi. Jungkook duştan çıktıktan sonra odasındaki telefona, dolayısıyla mesaja bakmadan tekrar ablalarının yanına döndü. Hiç bir şey, ondan sonra değişmişe benzemiyordu. Jungkook ablalarının kendilerini bırakmadıklarına seviniyordu

"Sen, o gece eve gelmeyince çok kötü hissettim Jungkook. Ailemiz gibi bizi bıraktın sandım." dedi Junghye yüzündeki buruk gülümsemeyle. "A-ama Hyesu senin gittiğini hiç düşünmedi. Ben, öyle sandığım için özür dilerim."

Jungkook ablasına bir kez daha sarıldı. O her zaman duygusal olmuştu zaten, bu yüzden ona kızmıyordu.

Büyük ablası elindeki yemek tepsisini Jungkook'un önüne bıraktıktan sonra karşılarına oturdu ve konuştu.

"Polise haber vermiştim. Seni uzun süredir arıyorlardı ama kaçırılmana dair herhangi bir kanıt yok diye fazla bir şey yapamadılar."

Hyesu, kardeşinin gelmesine çok seviniyordu, onu tekrar görebilmek, onun için büyük şanstı ama bir yandan da içindeki 'belki gerçektende bizi terk etmişti' düşüncesi onu alıkoyuyordu.

"Bize ne olduğunu anlatacak mısın?"

Jungkook başını olumluca salladı. Anlatacaktı. Hem üzerindeki yükü atması gerekiyordu hem de onlara bunu yapanları bulmak istiyordu. Arabadan beri kafasında planladığı şeyi uygulamak için fazla beklemesine gerek yoktu.

"Anlatacağım. Ama önce polise gidelim olur mu?

Ablaları anlamamış gözlerle ona baktı. Jungkook bir şey söylemedi, zaten her şeyi yarın öğrenebilirlerdi. Önüne konulmuş yemeğin, özlediği kokusunu içine çektikten sonra büyük bir lokmayı ağzına attı. Tıpkı eskisi gibi, büyük ablasının yaptığı yemeğin tadı yine muhteşemdi.

***
Yazıya aktarmadım ama buraya yazacağım.

-Jungkook işini geri aldı.

-Mesajı, polise gidip her şeyi anlattıktan sonra gördü.

the way out #yoonminkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin