Üç Oda - Dayanıklılık

3.1K 336 117
                                    

Şimdi arkadaşlar... Ben bir hata yaptım. Yoongi'ye boğulma korkusu verdim ya, bu boğulma korkusu sadece suda oluyormuş ve ayağının yere değememesiyle yapılan panikmiş ama ben onu dar bir alanda nefessiz kalma gibi düşündüğüm için öyle yazdım. Bu da aslında klostrofobiymiş, Jimin'in korkusu yani. Sadede gelirsek Yoongi'nin boğulma korkusunu benim tarzımla okucaksınız sjcnfn kusura bakmayın insan cahil olunca böyle oluyor işte jdncnf

***

"Yani... Yoongi hyung buraya ilaçla bayıltılarak geldi."

"Tuhaftı. Uyandığımda odamdaydım ama yatağımın yerinde bir ranza vardı."

Jimin gülümsedi. Ya bu insanlar bazı detayları atlıyordu ya da gerçekten atlamayı tercih ediyordu. Ya da...

"Belki de kapıyı kapatmayıp o ranzada yatmanız gerekiyordu." dedi Jungkook Jimin'in düşüncelerini tamamlamak istercesine.

"Sanmıyorum. Öyle olsaydı üçlü bir yatak bulur ve senin bulunduğun yere geldiğimizde arkamızdan kapıyı kapatmazlardı." dedi Yoongi'de bağdaş yapıp yere attığı bedenini boylu boyunca uzatarak. Başınıda dirseğini yere koyduktan sonra eliyle desteklemişti.

"Tamam her neyse, olan oldu. Kendinden bahset hyung. Dışarıdaki hayatından."

"Pekala... Büyükannemle yaşıyorum, 22 yaşındayım, boğulma korkum var ve Radyo Televizyon bölümünde okuyorum. Gayet sıradan bir hayatım vardır. Okuluma gider eve geri dönerim. Arkadaş edinmem ama konuştuklarım vardır. Gayet açık olduğunu düşünüyorum ama ailemin olmadığını da söyleyeyim. Babamı zaten hiç tanımamıştım annemde bir kaç sene önce vefat etti. Buraya konulmadan öncede o konuştuğum bir kaç arkadaşla tatile gitmiştim. Bu kadar."

Yoongi'nin büyük rahatlıkla anlattığı tüm o hikayeyi Jimin şaşkınlıkla dinliyordu. Ailesi olmaması büyük talihsizlikken o bunu umursamıyor gibiydi. Jimin ailesini kaybetse yaşayabilir miydi bilmiyordu. Daha önce ne kendinin ne de başka birinin sorumluluğunu hiç almamıştı.

"Jungkook? Ya sen?" dedi Yoongi bu sefer. Küçük olan da anlatmaya başladı.

"18 yaşında olduğumu, karanlık korkumu falan biliyorsunuz zaten. Benimde iki ablam var, onlarla birlikte yaşıyorum. Büyük ablamın anlattığına göre annem ve babam ben küçükken kondukları bir miras sayesinde çok para kazanmış ama ikiside oldukça paragöz insanlarmış ve üç çocuğunu geride bırakıp kaçmışlar. O zamanlar büyük ablam benim yaşlarımda olduğu için okumayı bırakmış ve çalışmaya başlamış. Şimdi de ben onlara bakmak için hem çalışıyor hem de okuyorum. Onun dışında... insanlarla yakın olmamayı tercih ederim, bu yüzden arkadaşım yoktur. Buraya iş çıkışında, çarptığım bir adamdan dayak yedikten sonra geldim. En son hatırladığım bu yani. Ağzımı ve burnumu bir bezle kapatıp bayıltmıştı beni. Bu yaralarda o dayaktan kalma işte."

Jungkook son cümlelerinde buruk bir gülümseme yaymıştı dudaklarına. Hala bu konuda biraz kırgındı. Madem buraya gelecekti, bunun daha kolay yollarıda vardı. Ama dövmek... gerçek anlamda ablaları tarafından prenses gibi yetiştirilmiş biri için onur kırıcı bir şeydi bu. Jungkook bu yüzden hem güçsüz hissediyordu hem de aciz.

Herkes, biri hikayesini bitirdikten sonra yorum yapmamaya söz vermişti. İster üzülmüş olsunlar, isterselerde sevinsinler... kimse bir şey demeyecekti ve bir başkası anlatmaya başlayacaktı. Bu üçü içinde iyi bir şeydi. Zaten hiç biri, kendisine acınılmasını istemiyordu.

"Jimin." dedi Yoongi ve Jimin onaylarcasına başını salladı. Sıra ondaydı ve pek kolay olacak gibi değildi.

"Ben 20 yaşındayım. Kapalı alan korkum var ve anne - babamla yaşıyorum. Ailem orta sınıf bir ailedir. Bugüne kadar hiç sıkıntı çekmedik ama tabii ki paramız olması mutlu olduğumuz ya da olduğum anlamına gelmiyor. Bana ilgi göstermezlerdi. Bir kere doğduğum için sokağa da atamıyorlardı tabii. Bende kendimi gece hayatına verdim çünkü bende kendimle ilgilenmiyordum. Bir sürü arkadaşım bazen dostum oldu, sevgilimde olabilirdi ama ben pekte normal bir çocuk değildim. Her neyse... anlatacak pek bir şeyim yok."

the way out #yoonminkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin