Soğuk - Güven Kırma

2.6K 325 86
                                    

Oradaydı. Geliyordu. Tüm benliğimi parçalarcasına yürüyor, salladığı kollarıyla gardımı düşürüyordu. Bir de bakışlarımız karşılaşsa kim bilir ne hale gelirdim. O kadar sakin bir havası vardı ki, benim gergin havama tam zıttı. O yaklaştıkça kalbim patlıyor, tekrar toparlanıyor, tekrar patlıyordu. Beni yoruyordu ama yere de bırakmıyordum kendimi. Dimdik ayaktaydım ama çökmüştüm. Öylece yürüdü, omzumun bir kaç santim ötesine geçti ve bana sarıldı. Bir süre sonra ise geri çekildi.

Yoongi gözlerini açtı. Kapalı kaldığı bu berbat oda da kaçıncı kez görmüştü bu rüyaydı bilmiyordu. Her gözlerini kapatışında Jimin geliyor ve ona sarılıyordu ama geri çekildiğinde, orada olan Jungkook'tu. Yoongi bunun anlamını kestiremiyordu. Düşünmek yorucuydu ve korkularını uyandırıyordu. Bu yüzden gözlerini kapatıyor ve tekrar aynı şeyleri görüyordu, açtığındaysa, tekrar aynı döngü. Karmaşık bir işin içindeydi ve canı sıkılmıştı. Delirdiğini hissediyordu.

***

Jungkook solundaki duvara doğru kaydı.

"Jimin hyung, beni duyabiliyor musun?"

Jimin sağına doğru kaydı. Artık duvarları tutma ihtiyacı duymuyordu. Artık tek sorunu bazen kesilen soluk alış verişiydi. Ama şu an sorun yoktu.

"Evet." dedi sesini duyurabileceği tonda. Jungkook cevapla birlikte gülümsedi.

"Hyung, ben korkuyorum."

Jimin elini, yaslandığı duvara koydu. Jungkook'un sırtını sıvazlar gibi, duvarı sıvazladı.

"Korkma Jungkook. Bak bende artık korkmuyorum."

"Ama başım dönüyor, midem bulanıyor. Bazen...nefesim kesiliyor. Üstümdeki duvarın yıkılmasını ve uzaya doğru çekilmeyi istiyorum."

"Sanırım hepimiz bunu istiyoruz."

"Güneşi hatırlıyor musun hyung? Sıcaklığını, göz kamaştırıcılığını?

"Hayır Jungkook. Hatırlamıyorum."

"Bende öyle... Deliriyoruz."

"Güzel. Delirirsek buradan kurtulabiliriz. Deliler her şeyi başarabilir."

Jimin, söylediklerinden sonra kendi kendine gülümsemişti. Okuduğu bir kitaptan hatılıyordu bu sözleri. Jungkook'un da bunu bilmesi ve ona ayak uydurması kısa olanı sevinirmişti.

Kendine çekili dizlerini yere saldı ve birazını bıraktığı soğumuş ramenini eline alıp tamamen bitirdi. Bunu yaparak akıllılık etmişti... Hayır, hayır. Delilik. Artık tamamen delirmiş ve bunu yaparak da delilik etmişti. Bir şeyi başarmış ve geriye diğer her şey kalmıştı. Sabırsızlanıyordu.

***

Aşama 6: Soğuk

Min Yoongi,

Yoongi gözüne çarpan ışığa alıştıktan sonra yeni görevini okudu. Ama tahmin ettiği gibi, bir görev gelmemişti.

Üzgünüm...sevgililerin yediklerine dikkat etmedi. Onlarla vedalaşmaya zaman bulamadın. Artık yalnızsın. Dışarı çık ve bir sonraki aşamaya geç.

Yoongi beyninden vurulmuşa dönmüştü. O ikisinin öldüğüne inanmak istemiyordu. Kendisi neden zehirlenmemişti? Ona neden hiç bir şey olmamıştı? Sadece iki yemeğe mi zehir konulmuştu? Anlamıyordu. Sorularınıda, kendi verdiği cevaplarınıda anlamıyordu. Açılan kapısından kendini dışarı attı. Diğerlerinin kapılarının yanına kadar gitmiş ama deliği bile olmayan tahtalardan içeriyi görememişti. Gerçekten de, onlara veda edememişti. Diğer odaya giden kapının yolundan yürüdü. Ne yaptığını anlamıyordu bile, sadece yürüdüğünü hissediyordu. Ama neden yürüyordu? Artık yalnızsa, bunu bitirmenin ne anlamı vardı?

"Büyükannem. Büyükannem var."

Yürürken tökezlemişti.

"İki ablam var."

Duvara tutundu.

"Annem babam ve arkadaşlarım var."

Yürümeye devam etti.

Girdiği yerle birlikte üst üste yaşadığı şaşkınlıklara bir yenisi daha eklenmişti. Burası, bir zamanlar sahip olduğu o küçük pencereden görünen dışarısıydı. O çöl gibi yer, üzerine konulmuş bir kaç kuru çalıyla birlikte ona el sallıyordu. Yoongi başını kaldırdı. Bir an için, hayallerinde kaybolmuştu.

Aslında bulunduğu yer, yeni bir odadan başka bir şey değildi. Yalnızca dışarısı gibi süslenmişti o kadar. Sahte olduğu, güneşin vermediği sıcaklıktan ve gözleri kamaştırmamasından anlaşılıyordu.

Aşama 7: Sahte

Labirent mi? Çıkış Yolu mu?

the way out #yoonminkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin