Kalbimin güneşi

242 28 6
                                    

Bir saat olurdu ki,yağmur başlamışti. Her damlası bir yildizdi sanki , bir birinin bahsine gökyüzünde kayıyorlardı. Ağaçların kokusu toprağın kokusuna karışmıştı. Hiç kıpırdamadan dayanmıştım, yağmur damlaları yüzümden süzülüyordu....kalbime doğru.

Villanın kapıları açıldı . Beyaz saçları düzenli şekilde yana taranmış , şık elbisesi yağmurda hiç islanmamış, 60 yaşlarında yaşlı bir adam kapıda gözüktü.

" Siz Zafer bey olmalısınız, buyrun beni takip edin."

Villanın önünde kocaman bir havuz vardı. Havuzun karşısında iki tane siyah köpek bağlanmıştı. bağlı deyilde açık olsaydılar her hansı bir kişini nasıl bir hale getire bileceklerini düşünmek bile çok korkunçtu. Daha sonra kadın heykeli formasında olan fıskiyenin yanından geçib türlü- türlü ağaç ve çiçekler olan büyük bir bahçeye girdik. Buranın sahibi pekte zengin olmalı. Yememiş , içmemiş biriktirmiş...))) Bahçeden geçib küçük bir köşke vardığımızda yaşlı adam yüzünü bana çevirdi.

" Bak Zafer oğlum. Ben bu villanın baş gözetçisiyim. İsmim İhsan bey, İhsan amca da diye bilirsin. Bundan sonra sen bu köşkte kalıcaksın. Yalnız deyil, villadn;n tüm çalışanlarıyla birlikte. Bu kağıtda oda numaran yazılı. Sen az önce yanından geçtiyimiz bahçede haftanın tek günleri işleyeceksin. Cumartesi ve pazar tatil günlerin. Şimdi geçelim esas meselelere. Zannımca biliyorsun ki buranın sahibi Türkiyenin en ünlü iş adamlarından. Tabiatina gelince ise iş zamanı hiç bir hata istemeyen , işçilere karşı son derece ciddi birisidir. En ufak bir hata seni buradan uzaklaştırır, çok dikkatlı olmalısın. Çağırılmadığın sürüçte villaya yaklaşmıycaksın. Ve en esası küçük hanımla ne olursa olsun muhattap olmuycaksın.

Baban seni bana emanet etti, her hangi bir şeye ihtihacın olursa ben her zaman buradayım. Artık sende benim bir oğlumsun.Şimdi odana çık ve dinlen. Yarın sabah erkenden  işe başlarsın."

Oda numaramı bulup valizimi yerleştirdim . Burası  bir azcık hosuma gitmişti. Köşkdekilerin hepsi çok sevecendi. Geldiyim az vakitde arkadaş da edinmiştim..)) Aşçı Emin ustanın oğlu Barış . Benimle aynı yaşta , uzun boylu , sarışın ve çok komik birisiydi. Aksam yemeyinde hiç komik olmayan fikralar anlatıb durdu..)) nedenini bilmiyorum amma her kez onun anlattiklarina gülüyordu . Anlaşılan kulakları alışmıtı...)))

Yemekten sonra her kez kendi odasına çekilmişti. Odamın bir küncünde oturup pencereden yildizları seyr ediyordum, bu gün bir az daha parlaklar sanki. Yildizları çok seviyorum. Çünki hiç kimsenin sahiplenemeyeceyi kadar uzaktalar...hatta benimde. Babami çok merak ediyorum. Napiyordur bensiz. Tatil günlerimde yanina yardıma gitmeye karar verdim.

Daha sonra İnci geldi aklima. Şimde nerede napiyodur... İstanbulun neresinde acaba. Beni hala düşünüyomudur...? Onu görmesemde kalbimin derinliklerinde onun için attığını biliyorum. Birdaha göre  bilirmiyim onu. Son defa 10 yil önce görmüştüm. Ne kadar deyişmiştir... Görsem tanirmiyim.? Hayir gözlerim ve aklım tanımasada , kalbim mutlaka tanır....

İnci.

Saatin alarmi caldığında yedi buçuktu. Güneş yine en tepede işınlanıyordu. Yeni bi gün ama yine ayni bi gün, her gün olduğu gibi boş ve anlamsız. Soğuk bi duştan sonra elbiselerimi giyip kahvaltı için aşağı indim. Babam yine her zaman olduğu gibi bir elinde qazete , diyer elindeyse cep telefonunu  tutub kiminlese öfkeli şekilde konuşuyordu. Bazen sekreterlerine acıyorum. onların yerinde olsam çoktan başımı alıp kaçmıştım. Annemse tableti karşısına koyup intərnetde ne ise arıyordu. Anlaşılan benden başka kahvaltı yapan olmayacak yine. Masa sanki bir tek benim için hazırlanıyor. Kahvaltıdan sonra annem ve babam erken çikicaklardı. Bende bu durumu kullanıp bahçeye gidicekdim, elbette ki gizlince...)))) Yine azar işideceyim kesindi , ama ne olursa olsun gitmeliyim. Bu gün ceviz agacındakı kırlanqıç ailesini ziyaret etmeliyim..)))

Annemle babam yine her zamankı gibi aceleyle evden çıktılar. Bense gizli ajanlar gibi sinsi-sinsi , etrafı gözeterek villanın arka kağısından çıktım...istikamet bahçe..) Bahçenin kapısı kilitliydi , ama tabiiki bənde yedek anahtar vardı. Bahçeye girdikden sonra hiçbir tehlike kalmamıştı. Çamların arasıyla yürüyordum. O kadan güzeldiki burasi bahar öncesi...) Hercai menekşelerin kokusu tüm bahçeyi ağuşuna almıştı. Yürürken papatyaları ayaklamamaya dikkat ediyordum. Çeviz ağacının yanına varmışdım artık. Ama kırlanqıçların sesi gelmiyordu...daha çok kopek sesi duyuyordum... gittikce yaklaşıyorlardı...Aman tanrım bahçenin kapısını açık koymuştum, ama köpekler bağlı deyilmiydi...?! Korkarak arkama döndüm..bana taraf koşuyorlardı... hiç  birşey düşünmeden ağaca tırmandım. Köpekler ağaca tırmanmaya çalışıyor ama çok şükür başaramıyorlardı. Allahım yüreyim şimdi ağzımdan çıkıcak. Hiç böyle korktuğumu hatırlamıyorum.

Çeviz ağacı çok yüksek olmasa da elimden gelen kadarıyla en tepesine kadar tırmanmıştım. Aşağıda ne olup bitdiyini anlamıyordum. Ara sıra kimlerinse sesini duyuyordum. Napmalıyım onu da bilmiyorum. Biraz aşağı insemmi acaba. Aşağı bakmaya çalıştım ki başım döndü. Bu kadar yüksekmiydi ya bu ağaç...((( inmek için diyer dala tutunmalıyım, ama elim yetmiyorki... bir az daha öne eyilip dala tutunmaya çalışıyodum ki tam o anda ayağım kaydı. Ve ben ağaçtan düşüyordum.....

Allahım bu sonmu. Ben hala çok gencim ya . Birden neyinse üzerine düştüm. Ama hiç bir yerim acımıyordu. Kemiklerim demi kırılmadı... bu nasil olur ki. Köpeklerin de sesi kesilmişti. Ne olup bitdiyini anlamıyordum, gözlerimi astadan açtım. Yuvarlak siyah gözler hiç kipirdamadan yüzüme zillenmişti. Hiç bir yerim acımıyordusa demek ki yere düşmemiştim, o zaman bu siyah gözler tutmuştu beni ağaçtan düşerken. İçimde tüm orqanlarım isyan ediyorlardı, kelebekler uçuşuyordu sanki karnımın içinde... siyah gözler hala bana bakıyordu, çok tanıdık bir terzde. kalbim sanki kulağıma fisildiyordu... Zafer...Zafer..oydu evet ...Zaferdi

Zafer

Bu gün ilk iş günümdü. Kahvaltıdan sonra bahçeye gitdim. Hakikaten de çok güzel bir yer. Tüm çiçeklerin kokusu bir -birine karişmiştı. Hemsini birer-birer suladıktan sonra ağaçların diplerini belledim. Hər yan yemyeşildi, kelebekler çiçeklerin üzerinde uçuşuyorlardı. Kuşların sesi tüm bahçeni bürümüştü, birde köpeklerin...köperklerin...?! Bahçeye iki tane siyah köpek girmişti.. ama bunlar benim dün havuzun hanında gördüyüm köpekler deyilmi?..evet evet onlar. Ceviz ağacına taraf koşuyorlardı. Birden bir bağırtı sesi duydum . Anlaşılan köpekler kimise kovalıyorlardı. Ses gelen tarafa koşdum. Köpekler ağacın gövdesini kemiriyorlardı. İki tane güvenlik gelip köpekleri oradan uzaklaştırdılar, ama ses kimden geliyordu?

Tam oradan uzaklaşıyordum ki ceviz ağacında kıpırtı duydum. Başımı kaldırdığımda kimse ağaçdan düşmek üzereydi . Derhal öne koşup kollarımı açtım ve kucağıma düşen şeyle birlikde yere yıkıldım. Bu 40- 45 kilo civarında, sarı saçları yüzüne dökülmüş , titremesini dizlerimde hiss etdiyim bi kizdi. Yavaş -yavaş gözlerini açtı . Yemyeşil gözlerini bana dikmiş, korkak -korkak bakıyordu. Ani olarak gözlerim yakasından asılmış kolyeye zilləndi. Evet ben bu kolyeni de , onu sahibini de tanıyordum. Bu benim İncimdi. Kalbimin güneşi.....

Bana Beni AnlatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin