Playlist: Sia-The Greatest
***
"Allah seni ne yapmasın kız?" dedim Alya'nın yanına geldiğimde. Şimdi ise kantinde erkek kesen Alya'ya bakıyordum.
"Kanka, şuna bak şuna," dedi Alya gözlerini daha da açarken. "Analar neler doğuruyor, bak hele."
Eliyle gösterdiği çocuğa bakarken çocuk bizim baktığımızı fark edip yanımıza doğru gelmeye başladı. Tatlı çocuktu fakat o kadar da abartılacak bir tipi yoktu.
"Selam," diyen çocuğa hafif tebessüm edip kahvemden bir yudum aldım. "Adım Nefes."
"Nefesin olayım al beni Nefes," diye kulağıma fısıldayan Alya'ya bakıp gülmemek için kendimi zor tuttum.
Nefes'in elinini uzattığını görünce, "Ben Sara," dedim nazikçe uzattığı eli sıkarken. "Memnun oldum."
"Ben de Alya." diyen Alya'ya baktığımda tüm iç organlarını gördüğüme yemin edebilirim. O nasıl gülmedir be?
"Hangi sınıftasınız?"
Dudaklarımı araladım ama Alya hemen "11-C, sen?" dedi, dudaklarımı geri kapattım.
"Şaka," dedi Nefes gülerek. "Ben de 11-C."
Dudaklarımı yeniden araladım ama Alya bu sefer de "Çok güzel." dedi ve tekrardan beni susturdu.
Nefes, "O zaman derste görüşürüz." dedikten sonra hafifçe tebessüm edip yanımızdan ayrıldı.
***
"Hocam ama ya!"
"Gel Sara. Anlat bize şu denklemi, hadi bakalım," dedi matematikçi.
Oflayarak tahtaya çıktığımda gözlerim sıralarda gezinmeye başladı. Nefes, bana destekler gibi gülüyordu, gözlerim Rüzgar'ın suratına bakınca istemsizce göz devirdim.
"Şurada sayılar var," dedim elimle sayıların karman çorman yazıldığı yeri gösterirken. "Şurda birinin telefon numarası yazıyor. Şurda da harfler var ama matematikle Türkçenin ne alakası var hocam?"
Tüm sınıf sırıtırken hoca gözlüğünü burnuna kadar düşürdü ve sinirle bana bakmaya başladı.
"Aferin Sara. Otur."
Kaşlarımı çatarak sırama geri oturdum.
***
"Hey, buraya gel!"
Rüzgar mutfaktan bana sesleniyordu.
"Hayır," dedim umursamazca. "Gelmeyeceğim."
"Gel şuraya Sara!" diye ısrar etmeye başladı.
İstemsizce yanına gittiğimde elindeki soğanı bana fırlattı ve soğan da kafamda çok güzel bir acı bırakıp benimle beraber yere düştü. Hah, Rüzgar sağ ol!
"Acıdı mı lan?" dedi gülerek.
Kafamı tutup acıyla inlerken Rüzgar yanıma doğru gelmeye başladı. "Beni öldürmek mi istiyorsun?" dedim sakince.
Kahka atarken yanıma gelmesine son bir adım kalmıştı ki masanın ayağına takılıp üstüme doğru düştü. Kafam son sürat yere çarparken gözlerimi yumdum. Gözlerimi araladığımda gördüğüm manzara karşısında kalbim hopladı.
Dudağı dudağıma çok az da olsa temas ederken kalbimin hızı göğsümü deliyordu sanki. Fakat o iğrendiğim insanlardan biriydi ve üvey abimdi. Siyah torbaya ihtiyacım var sanırım.
Dudağıma dudağını daha da bastırıp öpmeye başlayınca gözlerimden alevler çıkmaya başladığına yemin edebilirim. Az önceki temas tamam, yanlışlıkla olmuştu. Ama bu... Bu da neyin nesiydi?
Elimle göğsünden ittirmeye çalışırken suratına baktım. Gözleri kapalıydı ve sırıtıyordu. Yanaklarım karıncalanmış, pembe renge boyanmıştı.
Benden ayrılıp gözlerini açtı. Kaşlarımın arasındaki çizgi git gide derinleşiyordu ve sinir kat sayılarım artıyordu. Beni nasıl öpebildirdi?
Ben şaşkınlıktan gözlerimi dahi kırpamazken o, ayağa kalkıp göz kırparak elindeki havluyu omzuna attı ve mutfaktan çıktı. Sandalyenin birini hızla çektikten sonra oturdum ve kollarımı göğsümde birleştirdim. Ağlamak istiyordum. Beni bu şımarık çocukla baş başa bırakıp gittiği için anneme sinirliydim, içimde küçük bir hayal kırıklığı vardı. Ah, bundan sonra bana yaklaşamayacaktı!
Kafasını kapının kenarından çıkardıktan sonra bir kahkaha attı. "Neden domates gibi orda oturuyorsun? Bu durum oldukça sıradan Sara," dedi yanıma gelirken. "Sadece öptüm seni, ne var bunda?"
Birini öpmenin sıradan olduğunu nereden çıkardı bu?
Dolabı açıp eline bir yeşil elma aldıktan sonra yemeye başladı.
"Aaa, evet her kardeş kardeşini öper(!)"
Dediğime ben bile sinirle de olsa gülerken onun ciddi siluetini inceledim. Elmayı bitirmeden çöpe attıktan sonra yanımdaki sandalyeye oturdu ve cebinden çıkardığı sigarasını yakıp kırmızı dudaklarının arasına götürdü.
"Hey! Rüzgaar!" dedim elimle gözlerini yoklarken. Tam ağzımı açıp bir şeyler geveliyordum ki yüzümüzün arasındaki mesafeyi kapatıp dudağını dudağıma değmeyecek bir şekilde durdurdu, sigaranın dumanını açık olan dudaklarımdan ciğerlerime gönderdiğinde ise öksürüklerle savaşmaya başladım.
Rüzgar'ın gülümsemesi gözlerimi dolduruyordu. Öksürüklerim dindiğinde Rüzgar bana bakıp ciddiyete büründü ve sandalyesini benden tarafa çevirip yüzüme doğru eğildi.
"Bu evde yaşamanın bir bedeli olmalı çirkin" dediğinde nefretimin ve içimdeki hayal kırıklığının biraz daha arttığı kanısına vardım. "Öncelikle şu saf kız numaralarını bırak, yoksa her hareketi yanlış anlarsın. Az önceki masum öpücük gibi."
Masum öpücükmüş(!)
***
Instagram: fatmaandacc
Twitter: fatmandaacc
Snapchat: auslanderx
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FIRTINA
Teen FictionKız güzeldi. Ama çocuğun çirkini... Çocuk geceydi. Ama kızın sabahı... Çocuk kıza yangındı. Kız ise kendi içinde siyah olacaktı. "Ne beni değiştir ne bana uy." ⚡Bu kitap 17 Ekim 2015 tarihinde yayımlanmıştır.⚡ ⚡Eski adı ÜVEY ABİM'dir.⚡