Multi: Sara
Sözlerini bitirir bitirmez ona doğru koşturdum. "Ya uğraştırmadan ver şunu!"
Kolunu yukarı kaldırıp anahtarı sallandırdığında, anahtarlara doğru zıplayıp onları almaya çalışıyordum, fakat sürekli gülüp, anahtarları benim zıpladığım yönün zıttına kaldırıyordu.
Birçok uğraşım sonunda pes edip durakladım. Zaten dudağımı hissetmiyordum!
"Bir daha sigara içersen, nerelerini yakacağım gör o zaman!"
Ağzımı iki metre açtığıma emin olduktan sonra "Yuh!"diye bağırdım. Omzunu silkeledikten sonra anahtarları cebine koydu ve sırıtmaya başladı.
"Anahtarları cebimden almak ister misin, güzelim?"
Gülüşü ibneleşirken yüzümü buruşturup "Ölürüm daha iyi be!"diye çemkirdiğimde, bileğime görünmez bir çizgi çektim. Dudağımı hissetmiyordum zaten! Bu neyin dalgasındaydı?
Ellerini ceplerine koyduktan sonra "Peki öyleyse,"deyip sağ ayağını hafifçe kaldırdı ve ani bir şekilde arkasına dönüp yürümeye başladı. "Balon gibi şişen dudaklarına, elinle pansuman yaparsın artık."
Tam o sırada 'Ne dedin sen!' diye bağırıp tekme tokat girişmek istedim.
Gözlerimi dehşetle açıp koşturarak önüne geçtiğimde "Çok mu şişmiş?"diye ciyakladım. "Ver şu anahtarları!"
Gözlerini bölertirken, 'hadi yaa' bakışlarını attıktan sonra "Allah aşkına bir daha bağırma! Kulağımı siktin." diye konuştuğunda dudağımı yalayıp şişkinliğini kontrol etmeye çalıştım. Dudaklarım ne dolgundu ne de ince yapılıydı. Şişmiş olsaydı hissederdim, ama şişmemişti.
Yine de emin olmak adına alt dudağımı öne doğru çekip, gözlerimi onlara çevirdim. Şişmemişti işte!
Parmaklarımın üstünde iki tane parmak hissettiğimde, dudağım ön tarafa doğru biraz daha çekildi, gözlerimi tekrar aynı konuma getirdiğimde Rüzgar gülüyordu ve parmaklarıyla dudağımı kendine doğru çekiyordu.
Kaşlarımı çatıp kalbimin deli gibi çarpmasını göz ardı ederek ona bakmaya devam ettiğimde, dudaklarımı dudaklarıyla buluşturup onları öptü.
***
Azad'tan
Cadde'de oturup bir şeyler içerken Emir "Sikeyim böyle işi," diye mırıldandı. Merakıma yenilerek, elimdeki sigarayı dudaklarıma yerleştirdim ve bir nefes çekip "Yine ne oldu?"diye sordum bıkkınlıkla.
Bu koca bebeğin de sorunları bitmiyordu!
"Oğlum, özür diledik, yok dedi. Hadi tamam... Berra, bir hata yaptı... Erva, Erva beni bırakıp gitti, oğlum!" Elindeki kadeh gücü karşısında dayanamayıp tuzla buz olurken, garsonlar yanımıza koşup "Efendim, bir şeyiniz var mı?" diye sordular. Kaşlarımı çatarak "Boşaltın burayı!"diye bağırdığımda, kafalarını önüne eğerek hızlı adımlarla Cadde'yi boşalttılar.
Sandalyeyi devirip Emir'i omuzlarından kaldırdım ve dudağımdaki sigarayı iyice sabitleyip Emir'i odaya doğru ittirmeye çalıştım. Bir ara hatırlatın da spor salonu diye kas eritme merkezine götüreyim şu sığırı. Öyle bir merkez var mıydı lan?
Güç bela odaya fırlatırcasına ittirdikten sonra keyifle yere düşmesini izleyip, üzerine kapıyı kitledim.
Yüzüme muzip bir ifade takınıp "Yık, kır kanka. İşin bitince kapıyı yumrukla, açarım."diye bağırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FIRTINA
Teen FictionKız güzeldi. Ama çocuğun çirkini... Çocuk geceydi. Ama kızın sabahı... Çocuk kıza yangındı. Kız ise kendi içinde siyah olacaktı. "Ne beni değiştir ne bana uy." ⚡Bu kitap 17 Ekim 2015 tarihinde yayımlanmıştır.⚡ ⚡Eski adı ÜVEY ABİM'dir.⚡