Playlist: Lady Gaga-Perfect Illusion
***
"Sara, gel buraya!"
"Bana emir verme!" diye bağırdım mutfaktan.
"Gel dedim sana, çirkin!"
Elime geçen ilk şeyi, yani ağırlığı en az benim kadar olan (!) kepçeyi elime kaptığım gibi salona geçtim. Tam havaya kaldırdığım sırada Rüzgar'ın yanında ağır metalden dolayı öleceğinden şüphelendiğim, siyahlara bürünmüş bir kız vardı.
O an öyle kalmış olmalıydım ki, Rüzgar gelip omuzlarımı sallamaktan çürütmüş olmalıydı. Çünkü şu an 7.5 şiddetinde sallanıyordum.
Dudağında siyah ruj olan, siyah deri giysilerinden zımba akan, fileli çoraplar giyen ve bön bön bakan bir kızı ilk defa görüyordum, diziler hariç.
"Berracığım, bu Sara. Hani şu-" dedi beni kızın yanına sürerken.
Kız, Rüzgar daha sözünü bitirmemişti ki leb demeden Çorum dercesine atladı;
"Tamamdır abi. Gerçi işimiz var gibi biraz ama hallolur sorun değil."Adının Berra olduğunu öğrendiğim kız ve Rüzgar aralarında konuşurken, ortada dönen olaydan gram haberim yoktu.
"Akşam en geç 10 gibi bitsin, işimiz var onunla." dedi ciddiyetini koruyarak. Kazağının kollarını sıvayıp rampa şeklinde yaptığı saçlarını kafasını hafifçe öne eğerek düzeltti.
"Ha," dedi tam gideceği sırada sanki bir şeyi söylemeyi unutmuşcasına. "Sara, akşam 11'de salonda ol," Şaşıran suratıma bakınca nedenini sorarcasına tek kaşımı kaldırdım. O da bana kafa tutarak "Tekrar masaya takılmamı istemezsin, değil mi çirkin?" dedi benim gibi tek kaşını kaldırırken.
Hafifçe güldükten sonra Berra'ya göz kırpıp dışarı çıktı. Arkasından ona sinirle bakarken Berra, "Yukarı," dedi ve beni çekiştirmeye başladı.
"Gitmeyeceğim. Sizin amacınız ne?"
"Sadece sus,"
Gitmemekte ısrarlanınca karşıma geçti ve omzumdan tutarak salladı.
"Sadece yarım saat seninle vakit geçireceğim. Berbat geçmemesi için sus." Ellerini hızlıca bıraktıktan sonra soğuk tipinden taviz vermeden piercingli dudağını yaladı. "Şimdi odana çıkıyoruz ve sen o çeneni açarak beni sinirlendirmiyorsun. Bir daha uyarmam."
***
Gözlerimde dolar işareti oluşacağı yere siyahın S'si oluşurken biraz daha bakarsam bayılacağımı hissettiğim için bakışlarımı ayaklarıma çevirdim.
"Bu renklerle ölmediğine şükret!" dediğinde bakışlarım tekrardan Berra'ya döndü. "Giyerken hiç kusmuyor musun sen?"
Burnunu kırıştırdıktan sonra gerçekten böyle bir soru sorduğuna emin olmak için tekrardan baştan ayağa süzdüm onu.
"Asıl sen siyahların içinde bunalmıyor musun?"
Önüne düşen saçlarını arkaya attıktan sonra yanıma geldi ve beni aynanın karşısına itti.
"Kural 1: Fazla konuşmak yok."
"Ne kuralı bu? Ayrıca ben çok konuşmam(!)"
Altına siyah kalem çektiği yeşil gözlerini yavaşça devirdi.
"Tek kelime, tamam?"
İşaret parmağını kaldırdığı eline bakıp göz devirdim.
"Kural?" Kaşlarım havalandıktan sonra Rüzgar'ın dün gece dedikleri geçti aklımdan. O sırada karnımın en altından gelen sızıyla yerimde donup kaldım.
"Ne oluyoruz ya?" dedi Berra. Yerle bakışmamızı yarıda kesip botlarına bakmaya başladım. "Hey! Sana diyorum."
Gözlerimi anlık olarak ona çevirdiğimde karnımın altında oluşan sızıyla tıslayarak karnıma baskı yaptım.
"Konuşsana kızım, konuş! Tamam konuş!" diye bağırınca elimi karnıma daha da bastırdım.
"Çişim geldi."
***
"Rüzgar Vuslat, neden saklanıyorsun? Çocuk musun sen?" diye bağırırken Berra'nın gittiği için bir kez daha dua ediyordum. En sonunda kapıyı çarparak evden gitmişti.
Rüzgar, salonda ol dediği için merakımdan dolayı salona gittiğimde masanın yanında yan yatan bir ayakla afalladım. Ayakkabıların yanına geldiğimde dudağımı dişlemeye başladım; Rüzgar'ın ayakkabılarıydı bu. Masanın yanında soğuk parkelerin üzerinde uyuyayacak kadar salak değildi. Tamam, salaktı ama o kadar da değildi.
Ayağımla ürkekçe ayağını dürttüğümde hiçbir kıpırtı gelmedi.
"Rüzgaar!"
Ses yok, uğultu desen hiç yok. Fırtına mı yaratacaksın?
Rüzgar'ın aklı fikri başka yerlerde olduğu için onu nasıl kandırıp ayağa kaldıracağımı da biliyordum. Utanmadan söylemem yeterliydi sadece. Derin bir nefes alıp verdikten sonra gözlerimi kapatıp açtım.
"Tamam, bir yaşam belirtisi gösterirsen seni öpeceğim."
Yine bir kıpırtı gelmeyince boğazıma ufaktan bir sızı oluşmaya başlamıştı, parmaklarımın uçları karıncalanırken masadan güç alarak yanına doğru ilerledim. Ta ki Rüzgar'ın bacağının diğer tarafına adım attığım sırada kendimi yere bütünleşmiş bir halde bulana dek...
Beynimin eriyip elime akacağını hissettiğim sırada kulağımı dolduran gülme sesiyle sinir hücrelerimin zirveye ulaştığını hissedebiliyordum.
"Ben sana çelme tak mı dedim be?"
Yerden kalktığım sırada o da ayağa kalktı ve ciddileşmek için dudaklarını birbirine bastırdı.
"O da bir yaşam belirtisi değil mi?"
"Yine çok zekisiniz Rüzgar Bey."
Gözlerimi devirirken sırıttığını hissedebiliyordum.
"Öpmeni bekliyorum." dedi başını sağa çevirip eliyle yanağını işaret ederken. "Dünkü olay çok hoşuna gitti galiba," derken her tarafından iğrençlik akan bir sırıtış yaptı.
"Sırf kalkman için söylemiştim onu. Ne sandın yani? Senin o iğrenç suratını öpeceğimi mi?" Beni öpmesi aklıma geldikçe sinirle dişlerimi birbirine biraz daha bastırıyordum. "Beni de bir daha öpemezsin zaten! Senin emirlerin de sökmez ayrıca bana. Senin evinde kalmak zorunda olabilirim ama yete-"
Sağ elini koluma geçirip beni kendine çekerek yüzünü yüzüme daha yakın bir mesafeye getirdiğinde konuşmamı bitiremeden gözlerine baktım.
"Şu anlık konuşmanı istemiyorum, çirkin."
***
Instagram: fatmaandacc
Twitter: fatmandaacc
Snapchat: auslanderx
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FIRTINA
Teen FictionKız güzeldi. Ama çocuğun çirkini... Çocuk geceydi. Ama kızın sabahı... Çocuk kıza yangındı. Kız ise kendi içinde siyah olacaktı. "Ne beni değiştir ne bana uy." ⚡Bu kitap 17 Ekim 2015 tarihinde yayımlanmıştır.⚡ ⚡Eski adı ÜVEY ABİM'dir.⚡