Ela gözler...Raven...Raven?
Sanırım tüm rüyalar hislerimizin çarpık bir yansıması.
Uykudan ağırlaşmış göz kapaklarım,dağılmış saçlarım ve vücudumu iki büklüm eden açlık hissi,tıpkı bir makinenin çalışmaya başlaması gibi beni yeni güne uyandırmıştı.
Gece pek dikkat edemediğim bazı detaylar,sabahın ışıklarıyla tıpkı bir nefes gibi odanın içini canlandırıyordu.
Dolap,televizyon ve boy aynası dışında herhangi bir şey yoktu. Yatağımın baş ucundaki kapı,küçük bir banyoya açılıyordu.
Karışmış saçlarımı ellerimle düzelttim.
Dolaba yerleştirdiğim yeni kıyafetlerimi giymek için sabırsızlanmıştım.
Çimen yeşili renkte ve dar ama yumuşak bir kumaştan yapılma bir tayt ve bol bir tişörtten oluşuyordu kıyafetler. Taytın sol tarafında bacağımı saran sarmaşık deseni dikkatimi çekmişti. Ve ayakkabılar,spor ayakkabı gibiydi ama ayağa kalkınca havada duruyormuşum gibi hissettim,çok rahatlardı.
Projenin adından dolayı mı yoksa Başkan'ın sarmaşığa olan tuhaf ilgisinden midir anlamamıştım ama bu bitki her şeye koyulmuştu. Ya bir sembol olarak ya da bir desen olarak.
Kapım çalındı,"Hey,uyanık mısın? Gitmemiz gerekiyor." Ses Raven'a aitti.
Gidelim.
Bugün projenin başlayacağı bariz bir şekilde ortadaydı. Ne hissettiğimi tam olarak bilmesem de,aklıma Başkan'ın bizi "dönüştürmek" istediği adamın tuhaf gücünü gösterdiği görüntü ve üçümüzü Ekstra yapan şeyi öğrenmeyi umuyordum.
"Günaydın." dedim kapıyı açıp Raven'ın önünden geçerken.
Gülümseyerek bakıyordu,"Günaydın. Kıyafetler yakışmış." dedi.
Arkamı dönüp onun ne giydiğine baktım. Benimkiyle aynı kıyafetlerdi ama neyse ki altındaki taytı bir erkek için dikilmiş türdendi.
Bu haliyle onu basketbol oynarken hayal ettim,tabii ki ince bacaklarına yapışmamış olan taytı olmadan,eskiden sıradan bir genç gibi olduğu zamanlar.
"Sende iyi görünüyorsun." dedim.
Birlikte aşağı inerken Rose'un şarkı söylediğini duyduk,merdivenler boyunca şarkının aynı kısmını tekrar edip durdu. Şarkıyı bilmesem de bir süre sonra sinirim bozulmaya başlamıştı,neyse ki bizi görünce sustu ve...karnını tutarak gülmeye başladı.
"Aman tanrım. Ciddi misiniz?" diyordu.
"Gülünecek bir şey mi var?" dedi Raven,neden bilmiyorum ama sesi normalden daha erkeksi çıkmıştı.
"Yoo...sadece biri sarışın diğeri esmer iki çubuğa tayt giydirmişler,o kadar." dedi.
Uzun boylu ama kıvrımlı bir vücudu olması onu özel yapar mıydı? Özellikle erkeklerin gözünde bu nasıl algılanıyordu merak etmiştim.
"Komik değilsin." dedim sonunda.
"Ah Marie..." diye cümleye başlayacakken Raven araya girerek beni kapıya doğru sürükledi,"Gidelim Marie Olmayan Claire,elimden bir kaza çıkmasını istemeyiz."
Çıkarken arkama son kez baktım ve Rose'un yaşımıza yakışmayan bir suratla bana dil çıkardığını gördüm.
Beni buraya getiren aracın aynısı,hatta Komutan Fisch bile bizi almak için buradaydı. Kısa bir süre içinde bir şeylerin gözüme tanıdık görünmesi biraz olsun içime su serpmişti.
Komutan ikimizi görünce bizleri selamladı,"Günaydın. Heyecanlı olmalısınız." dedi.
Raven askerlere özgü selamını vererek,"İyiyim efendim. Size de günaydın." dedi.
Adam bana bakınca konuşacağını biliyordum,"Nasılsınız Bayan Williams?" diye sordu.
Şu Bayan-bilmem ne türü şeyler gerilmeme neden oluyordu.
"İyiyim. Siz?" diye sordum. En azından annemin üstüne basa basa öğrettiği nezaket kuralları bilgim hala ölmemişti.
"Romatizmam dışında harikayım. Hazırsanız gidelim."
Rose kahkahalar atarak yanımızdan geçerken,Raven kızın neden böyle tuhaf davrandığını anlamadığını belirten bir yüzle ona bakıyordu.
Araca bindiğimizde hemen yanıma oturmuştu. Gergin değildi,tıpkı onu ilk görüşümdeki gibi ifadesiz bir yüzle camdan dışarıyı izliyordu.
"İyi misin?" dedim Rose'un duymamasını umarak.
Konuşmadı.
Bende üstüne gidemedim çünkü Raven'la nasıl konuşacağıma karar veremiyordum. Sonuçta tanışmamızın üzerinden kısa bir süre geçmişti.
Rose yine o aptal şarkıyı mırıldanmaya başladı ve yemin ederim ki yol boyunca ağzından çıkan mırıltılar yüzünden-dayanamadığım şey olan bir şeyin sürekli tekrarı- dikkatimi toplayamıyordum.
Komutan Fisch,dakikalar boyunca konuşmamasına rağmen,öndeki dikiz aynasına bakarak beni izliyordu. Sanki bize acıyordu yoksa halimize gülüyor muydu?
"Nereye gittiğimizi bu kez öğrenebilir miyim?" dedim biraz neşeli bir ses tonuyla.
Adam gülüyordu,gözlerinin kenarları kırışınca asıl yaşını göstermediğini anlamıştım.
"Elbette Bayan Williams,projeniz için ilk seçiminizi öğreneceksiniz. Oraya Deneme Alanı deriz. Bir kaç teste katılmanız ve doğru bir şeye uygun olmanız gerekmekte." dedi Komutan Fisch.
"Anlamadım." diye mırıldandı Raven. Ardından yolculuk sonuna kadar kimse konuşmadı. Evet,Rose bile tek kelime etmeden oturup o aptal şarkıyı mırıldandı.
Ön camdan gördüğüm kadarıyla büyük bir kubbesi olan,metalden yapılma ve güneş ışığını kırıp gövdesine ihtişam katan bu yapı,daha ilk görüşte bile bu işin ciddiliğini ve gerçekleşmesi için verilen emeği gözler önüne seriyordu.
Araç küçük bir kapının önüne doğru park ederken, "Hey." dedi Raven.
Bu kez konuşmayan kişi bendim.
Komutan Fisch araçtan hızlıca indi ve öne geçerek eliyle görkemli metal şaheseri işaret etti,"Deneme Alanı'na hoş geldiniz. Beni takip edin."
Adamı takip ederek,kapıdan içeri girdik. Yüzüme bir ıslaklık çarptı,çok geçmeden gözlerim sulanmaya başlayınca anladım: Yine o dezenfenktandan üzerimize sıkılmıştı.
Rose bizden üç-dört adım geride yürüyordu,hala usul usul mırıldanıyordu,sorunu neydi bunun?
İçerisi tıpkı bir banka gibiydi. Numaralandırılmış masa başlarında oturan iyi giyimli kadın ve erkekler dikkatle önlerindeki ekranlara bir şeyler yazıyordu.
''Kayıtlar...ıvır zıvır işte.'' diye söylendi Fisch eliyle bir kaç masayı göstererek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Proje Ivy (Güncellenmeyecek)
Science FictionProje Ivy,kıyameti başlatan salgının yarattığı yıkıcı etkiyi azaltması ve yeni bir toplum düzeni kurulması amaçlanan bir projedir. Ve bu projenin en değerlileri Ekstra adındaki seçilmiş kişilerdir. Ekstralar üstün güçleriyle yeni kurulan şehir Togra...