Bölüm 26-Düşman(1)

1.8K 151 13
                                    

Raven'ın ihaneti üzerinden tam olarak üç gün geçmişti. Bugün üçüncü gündü. Sayı olarak az görünebilir fakat üç gün iki haftaya eşdeğer biçimde şekillenmişti. Sanki saat kavramını artık kullanmıyorduk. Günler geçip gidiyordu.
Artık yerine gelen kişiliğim ve yaşananları birbiriyle eşleştirmeyi henüz başaramamıştım ama iyi yanından bakacak olursam,kim olduğumu biliyordum. Ne olduğumu ve neler yaşadığımı biliyordum. Ne yapacağımı biliyordum.
Biraz olsun güvende hissettiren tek şey buydu. Kararlılığımı devam ettirmeye çalışıyordum.

Olaylar sarpa sarmaya,geceleri boğazıma bir yumru gibi oturmaya ve beni ezmeye devam ederken şaşırtıcı biçimde şeyler olmuştu.
Beş gün kaldığını biliyordunuz,Çağrı'dan sonra(o seslenişi Togram halkı böyle adlandırmıştı) hatta ertesi sabah geride kalan grubumuzla bir dizi göreve yönlendirildik.
Biliyorum, Raven halka açık bir biçimde beni istediğini söyleyerek herkesi kışkırtabilecek cümleler kurmuştu. Herhangi biri beni yakalayıp o hangi cehennemdeyse oraya götürüp bu işe nokta koyabilirdi. Doğru görünen seçenek buydu aslında.
Peki Togram halkı nasıl bir kafa yapısına sahipti de bunu bana yapamamıştı?
Cevap en başta karşılaştığım kişiydi: Başkan Calibren.
Adam olaya el koyacağı günü beklemiş gibi sessizce oturduğu makamından ayağa kalkıp bu durumu düzeltebilme yetkisini kullanmıştı. Ama bana sorarsanız,hatta bu dediklerimden yüzde yüz eminim,halka sanki bir kurtarıcıymış gibi görünmek istediği için böyle bir anı kollamıştı. Zeki bir adamdı doğrusu,etrafta birbirini yiyip bitiren üstün güçlere sahip proje denekleri varken etrafın temizleneceğini ve sonunda sadece sağlıklı olanların hayatta kalacağını öngörmüş olmalıydı.Ve gerçek anlamda birbirlerini yiyip yok eden virüsler gibilerdi.

Bir şey söyleyeyim mi?
Göreve gittiğimiz günün gecesinde o kadar çok cesetle karşılaşmıştım ki,beşinci gün geldiğinde bunun bir kaç katının olacağını,daha da beteriyle karşı karşıya olabileceğimi hayal etmem zor olmamıştı. İnanın bana sokaklar dökülen kanlardan dolayı sonsuz bir kızıla boyanmıştı,yitip giden can sayısı azımsanacak gibi değildi. Onlardan biri ben de olabilirdim.
Arada masum Togram halkı da kaynamıştı. Hatırlatmama izin verirseniz eğer bozulmuş bir denekseniz kana ihtiyaç duyuyordunuz ve hayır bu saçma sapan bir vampirizm değildi. Başıma geldiği gibi damarı koparmaya yönelik bir ihtiyaçtı bu.
Hatta sanırım olay damarlardı,bunu çözememiştim.

Diğer gün,yani dün ise İzolelerin saldırısıyla geçmişti. O lanet gök kuşağı renkli ilahi yaratıkları görmeyeli baya olmuştu.
Bu kez senkronize bir halde bizlere kabullenmemiz gerektiğini söyleyen bir nutuk attılar.
Biz ise o sırada başkanla bir görüşme yapmıştık.
Yapacağımız savunma basitti,elimizde kalan Ekstralarla bir tampon bölge oluşturmak ve halkı trenlerle Güney'e göndermek gibi bir fikre onay vermiştik, saçmaydı fakat elimizden başka bir şey gelmiyordu. Onay verdik derken sayılar şöyleydi:
Yüz elli Ekstra,kırk beş hükümet görevlisi,on sekiz toplum danışmanı ve halkın tamamı bu işe evet demişlerdi. Ve halka açık bir bildiri yayınlanarak şehrin işgali tehlikesi netleştirilmişti.

İçinizden şunu diyor olabilirsiniz,"Sen hangi ara önemli biri oldun?"
Bilmiyorum... belki de güvendiğim kişi beni ölümle tehdit edip beni seçtiğini söylediği zaman veya Ekstralar içinde bazı tuhaf özellikler göstermemden beri önemliydim.
Elbette bu hoşuma gitmiyordu,bilerek bu konuma gelmek kimsenin hoşuna gidecek türden değildi.
Bir çeşit lider gibiydim. Ve şaşırtıcı biçimde şehirde yer aldığım konumlardan dolayı tecrübe kazandığıma inanmıştım. Böylece insanları yönlendirebiliyordum.
"Hayır orası bilinmeyen sınır," veya "Şu noktadan gelebilirler." gibi cümleler kuruyordum ve insanlar da bana ayak uyduruyordu.

Nasıl mı yapıyordum?
Biraz zihin okumanın yardımıyla... Yani bu bir tür radyo frekansı gibiydi. Bozulmuşların zihinlerinde binlerce sivrisinek dolaşıyordu. Cızırtılı,beynime nüfuz eden sesler bazen nereye gittiklerini duymama neden oluyordu. Ama sadece şehir sınırları içindelerse bu oluyordu.
Ve avucumdan parlayan yeşil ışıkları da kontrol edebiliyordum,kalkan bile yaratabiliyordum. Artık birilerini koruyabiliyor ve sorumluluk alabiliyordum.
Bunu da sessiz geçirdiğim saatler boyunca başarmıştım. Gerçekten de eğer istenirse kendi kendinizi eğitebiliyordunuz.
O hapları aldığım günden beridir bir daha kriz geçirmemiştim.Bu beni biraz endişeye sürüklüyordu,ya kötü bir şeyim varsa ve birden patlak verecek olursa?
En iyisi bunu düşünmemekti ama bir şeyden ne kadar kaçarsanız peşinize o kadar takılırdı,bende sonraki günlerde yaklaşan karşılaşmaya doğru bunu düşünüp duruyordum.
Bir diğer düşüncem ise Raven ortaya çıktığında ona ne yapacağımdı.

Proje Ivy (Güncellenmeyecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin