Bölüm 24-Rüya Değil

1.7K 168 12
                                    


En son yazdığım notu kaldırdım,çoğu kişi bölümü görmemiş :D (01.02.16)
****

Sıcak su derimi hassaslaştırıyordu,canımı yakıp sinirlerimi uyarıyordu ama ben buna rağmen duşun altından çekilmemekte ısrar ediyordum. Saçlarım iyice yüzüme yapışıp görüşümü engellemeye başlamışken derin bir nefes alıp verdim. Buharlaşan hava burun deliklerimden zorlukla geçip içime doldu. Bedenim yıkanmanın ve kullandığım vücut ürününün verdiği rahatlık,çiçeksi kokuyla sarıp sarmalanmıştı; sanki yenilenmişim gibi hissettiriyordu.

Su omuzlarımdan aşağı akıp giderken vücudumdaki köpükleri de eriterek beraberinde götürüyordu,köpükler ayağımın dibinde birikiyordu ardından da deliğe doğru yollarını buluyorlardı. Çok komikti,sıradan bir sabun köpüğünün bile nereye gideceğini bilmesi bir anlığına beni güldürdü. Ama ardından tekrar hüzün içinde boğulmaya devam ettim.

Koluma baktım. Çok uzun bir süre geçmemesine rağmen hemen üstü kapanmıştı,beyaz renkte,kocaman bir şişlik oluşmuştu ve dokunduğumda canım yanıyordu,bu yaraya bir insanın yol açtığı gerçeği beni ürpertiyordu. Yaraya bakmam tekrar yaşadıklarımı düşündürtünce dudaklarımı ısırdım.

Elbette eve gidip kendimi duşa atmama kadar geçen süre içerisinde tüm yaşananları düşünmediğim için hafiflemiştim. Kafam rahatlamıştı,düşünceler beynimi delip acı vermiyordu,korku kalbimi sıkıp beni nefessiz bırakmıyordu. Şu an banyoda adını sayabileceğim birkaç basit şey vardı,birkaç kez sayıp durdum çünkü gerçeklikten kopmaktan çok korkuyordum. Sonunda delirmekten korkuyordum.

Duş kabini,şampuan,vücut sabunu,su,buhar; ve son olarak en önemlisi yürüyen bir ceset,yani ben.

Mist o kadar zeki biriydi ki,bana elindeki tüm kartları açık bir biçimde oynayıp seçenekler sunmuştu ve ne yazık ki en son söylediği şey yüzünden merak içimi yiyip bitiriyordu. O da bunu çok iyi bildiğinden beni köşeye sıkıştırmıştı. Akan suyun sesi arasından biri adımı seslenmeye başladı birden bire,aynı zamanda kapıyı da yumrukluyordu sesin sahibi.

''Claire?''

Sesin Levis'e ait olduğunu anladığımda sakinleştim. Eğer Raven olsaydı ona defolup gitmesini bağıracaktım. Henüz doğru dürüst düşünmesem bile,içimde ona karşı nedensiz bir nefret oluşmuştu. Başından beridir her şeyi biliyorsa,neden bu noktaya gelmesini izledi? Neden?

Duşun sürgülü kapısını hemen açıp geri seslendim,''Evet?'' dedim olabildiğince normal bir sesle.

Levis'in sesi kapının ardından boğuk geliyordu,''İyi misin diye bakmak istemiştim. Sana havlu getirmemi ister misin?'' dedi.

''Ben...'' dedim ve duraksadım,''İyiyim,teşekkür ederim. Havlu getirmen iyi olabilir.'' Diye seslendim ona.

''Tamam,hemen dönerim.'' Diye bağırdı Levis.

Bu sırada hemen suyu kapattım ve daha fazla banyoya saklanamayacağımı kavradım. Raven'la yüzleşmeliydim,ona sormalıydım. Çünkü yarın dokuz günümüz kalacaktı. İzoleler şehrin ortasında belirip bunu söyleyecekti ve bir şey yapmazsak bizi öldürmeleri an meselesiydi.

Öldürmek... Tuhaf bir kelimeydi. Ve saçmaydı,biz onları öldüremezken onların bizi öldürmesi ne kadar mantıklıydı?

Banyonun kapısı açıldı,''İşte havlun burada,yukarıdan atıyorum,yanlış bir şey olsun istemem.'' Hafifçe güldü,sanırım biraz moral vermeye çalışıyordu. Eve apar topar girdiğimdeki yüz ifademi görmüştü,kafası karışık ve acı çeken bir haldeydim.

Elimi yukarı doğru uzatıp attığı havluyu yakaladım,''Teşekkürler.Raven geldi mi?'' diye sordum.

Levis'in silueti buzlu camın ardından bulanık,biçimsiz bir şekil gibi görünüyordu,''Rica ederim. Ve hayır,gelmedi. Ben de sen biliyorsun sanıyordum.'' Dedi.

Proje Ivy (Güncellenmeyecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin