Bölüm 12-Küçük Bir Deneme

2.4K 278 5
                                    

Bee? Bu nasıl olur?
Aklım bu soruyu defalarca kendi kendine sormuştu. Onun sesini her yerde tanırdım. Şu an beni tanıyan tek kişiyle aynı ortamdaydım. Bu inanılmaz bir şeydi. Hatta yaşadıklarımın oluşum sürecini düşündüğümde bu çok fazla geliyordu.
İçimdeki sevinçten ötürü ayağa kalkıp gruplara daha dikkatli bakmaya çalıştım.
"Yerine otur Lily. Bugün bir şeyler öğren yoksa bize yetişemezsin."
Konuşan kişi Raven olduğu için isteksizce yerime çökmek zorunda kaldım.
Çevreme bakıp kumral,uzun dalgalı saçlar aramak için gözlerimle dikkat edebildiğim kadar insana hızlıca bakıyordum. Kahkahayı bir kez daha duydum. Başımı çevirip baktığımda sırtı bana dönük kumral saçlı birini gördüm,gülerken başını öne doğru eğiyordu. Yüzü tam görülmese de,o Bee'ydi. Bundan kesinlikle emindim ve fırsat bulup onunla konuşmalıydım.
"Tamam affedersin,Ro...Marie hadi devam edelim." dedim, ona dikkate bakıyordum. Bee'yi bulduğuma biraz olsun sevinip rahatlamıştım.
O sırada yerinde rahatsızca hareket eden Raven bir bana bir de elindeki ekrana bakıp elini çenesine koydu. Düşünceliydi. O ekrana benim hakkımda bir şey olabilir miydi?
Yeter artık,dedi iç sesim bıkkınca.
Başımı iki yana salladım,gerçekten de artık gücüm hakkında bir şeyler öğrenmeliydim. Ve bu iş böyle yapılıyorsa ayak uydurmalıydım.
"Koridorda Ralf'e yaptığın şeyi denemelisin. Oldukça etkileyiciydi." dedi Rose birden bire. Sanki bunu söylemek için en doğru anı kollamıştı.
"Ne?" dedim biraz boşta bulunarak. Sesim çok kaba çıkmıştı,aslında şaşırmama rağmen. Koridorda başım döndüğü zaman bunun olması imkansızdı. İstemsizce Raven'ı konuşturmuş olamazdım. Çünkü gücümün nasıl kullanılacağını bilmiyordum.
Raven gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu,bana ne yaptın sen? der gibiydi. Kızgındı.
Sanki birini öldürmüş gibi suçlu hissediyordum panik içinde konuşuyordum, "Ben bir şey yapmadım. Sadece-"
"Sadece ne? Ralf transa geçtiğinde rahatlamış görünüyordun. Fark edilmeyecek gibi değildi." dedi Rose.
''Ne kast ediyorsun anlamıyorum. Gerçekten de bir şey yapmadım.'' dedim. Bu kez sesimin daha sert çıkmasını sağladım,Raven inanmadığını gösteren bir şekilde başını iki yana sallıyordu. Tek bir kelime bile etmiyordu. Bandajlı kolumu gizleme ihtiyacı duydum,tişörtümü çekiştirerek kollarımı kapattım. Kolumda olan şey,bana gücümü veren şeydi. Bunu da çok iyi hatırlıyordum.
Rose bu hareketimi gördüğünde tıslamaya benzer bir ses çıkardı,''Bir daha onu kontrol etmeye çalışırsan bunu ödersin. Şimdi...hadi bir şeyler öğrenmek için gücünü üzerimde dene. Aptal numaran işe yaramıyor Lily.'' dedi.
Bir dakika. O ne dedi?
Bir daha onu kontrol etmeye çalışırsan bunu ödersin.
Eğer annem-hatırladığım kadarıyla- yanımda olsaydı bu kaba söz için anında şunu söylerdi,
''Bu ne cürret!''
Ne yazık ki,annemle hemfikirdim. Sadece Raven'la daha fazla vakit geçirdi diye onu kendine ait bir şeymiş gibi bana savunması saçma bir hareketti. Benden ona asla zarar gelmeyeceğini anlaması gerekirdi.
''Ben senin kişisel bir eşyan değilim,kimseden korunmaya ihtiyacım yok.'' dedi Raven tek kaşını kaldırmış,Rose'a alev saçan gözlerle bakıyordu.
Rose bu sözün ardından kıpkırmızı kesildi. Hiç bozuntuya vermemiş gibi görünmeye çalışsa da Raven'ın bu ters çıkışı özgüvenini paramparça etmeye yetmişti.
Ona cevap vermediğim her dakika görünmez bir gerilim ağı örülüyordu aramızda. Benim ondan korktuğumu düşünüp,kavga edemeyeceğimi düşünüyor olmalıydı.
Rose eldivenini eline geri taktı,konuşurken ikimize de bakmıyordu,"Peki,tamam. İkiniz deneyin,ben gidiyorum." dedi ve cevap beklemeden ayaklanarak çemberimizin dışına adımını attı.
Raven gidişini seyretmedi ama dönüp bana da bakmadı. Sadece omuz silkti.
Umrunda olmaması biraz şaşırtıcıydı. Sonuçta ben ortada yokken ikisi çok fazla vakit geçiriyor,bir şeyler paylaşmış olmalılardı.
Ama Rose Raven'a farklı anlamda yaklaşmak istiyordu, anladığım kadarıyla Raven aynı hissi taşımıyordu. Bu biraz üzücü bir durumdu.
"Bazen tuhaf davranıyor." diye açıkladı Raven sakince.
Bu sakinliği biraz sinir bozucu olmaya başlamıştı. Yüzüne dikkatlice baktığımda,gözleri,dudakları,kirpikleri,kaşları...bedeninin her bir parçası kalbinde taşıdığı hiçbir duyguyu dışarıya vurmasına izin vermiyor gibi görünüyordu. Aslında,Raven'ın bedeni kendisine bir kalkan oluşturmuştu,o doğuştan böyle yaratılmıştı.
Hatta ilk başta onu sert biri sanıyordum,oysa tam tersi benim yanımda olup,bana yaklaşmıştı.Elimi bile tutmuştu. Biliyordum,bu küçük bir şeydi. Sadece elimi tuttu diye benden hoşlanmış olamazdı. Ama Raven gerçekten duygularını kendi içinde yaşayan birine benziyordu,hatta şu an gözleri üzerimde gidip gelirken bile kafasından neler gerçtiğini bilmek istiyordum.
"Elimi tut." dedi Raven, bir elini bana doğru uzattı.
Dediğini yapıp elini tuttum. Ellerimiz biraz birbirine benziyordu, ince parmaklarımız birbirine dolandı.
Raven derin bir nefes verdi,"Şimdi ne düşündüğümü anlamaya çalış,sadece aklıma girmeyi düşün. Belki bu yardımcı olur." dedi.
Ellerimize baktım. Bir kaç dakika aptal gibi öylece durduktan sonra konuşmayı akıl ettim,"Belki alnına falan dokunmalıyım. Bilirsin,filmlerdeki gibi." dedim.
Saçma bir fikirdi ama Raven tamam anlamında başını salladı.
Diğer elimi,iki parmağımı tam alnının ortasına koydum, bunu yaparken elim saçlarına değdiğinde içim ürpertiyle doldu. Raven gözlerini kapattı.
Bende kapattım.
Ne yapacağımı bilmiyordum. Eğer gerçekten de Rose'un söylediği doğruysa,koridorda konuşmasını o kadar istedikten sonra onu konuşturabildiysem,aynı şeyi şu an da yapmalıydım. Ama bunu yaptığımda içimdeki istek kalbimi sıkıştırmıştı,onun konuşmasını duymak en çok istediğim şeydi o an.
Ama şimdi tekrar el ele tutuşmuşken, ikimizde eskisi gibi değilken,ona yaklaşmak istiyor muydum bilemiyordum. Aklına,düşüncelerine...
Dahası artık onu kontrol edebileceğim gerçeğiyle birlikte onu yakınıma çekmek ister miydim? Bana dokunmasını sağlar mıydım?
Gücümü kalbimdeki istek için kullanmak yanlış olabilirdi ama benim yerimde kim olsa bunu yapardı.
Raven'dan ilk görüşte etkilendiğimi kabulleniyordum ama ona yaklaşmak istiyor muydum?
Derin bir nefes verdim.
Yüzüm buruştu,Raven'ın aklına hemen ulaşamayacağımı bilmeme rağmen bir yandan da ne düşündüğünü merak ediyordum.
Hadi,bana izin ver. Aklını aç.
Şu an ne düşünüyorsun? Sen Ralf olmayan Raven'sın. Hatırladın mı? Tıpkı benim Lily olmamam gibi. Proje Ivy isimlerimizi yok etti.
Parmaklarımın ucunda oluşan sıcaklık ve kolumdaki keskin ağrı doğru yolda olduğumu gösteriyordu. Bu inanılmaz bir histi,başım çok fena dönmeye başlasa da,kulaklarıma uğultulu bir ses gelmeye başladı. Başıma da bulaşan keskin acı veren ağrı içimdeki bir şeyi Raven'a dikmeye,bağlamaya çalışıyordu sanki. İçimden koparılan parçanın vücudum ısındıkça Raven'a ait olduğunu hissediyordum. Nefes almakta güçlük çekiyordum.
Hadi Raven,bu kadar zor biri olma,diye söylendim kendi kendime.
Boğazım sanki gittikçe daralıyordu. Ama bırakmayacaktım,bunu başaracaktım. Onunla aramızda kurulan bu bağlantıyı koparamazdım.
Elini sıktım,tutunacak bir şeye ihtiyacım vardı.
Kulağımda çınlayan,sanki cok uzaktan gelen uğultular gittikçe daha duyulabilir bir hâle gelmeye başlamıştı.
Bu gerçekten ilginç bir güç,diyordu ses.
Bu...onun sesiydi. Duyabiliyordum! Raven'ın sesiydi bu. Başarmıştım. Birden elimi daha sert tutunca,kendime gelip devam ettim. Parmakuçlarımı biraz daha bastırdım alnına. Hissettiğim şey,ilk seferde olduğu gibi dengelerimi bozmamıştı,nefes alış verişim düzelmeye başlarken Raven'ın sesini duyuyordum sadece. Sakince ne dedigini dinledim. Düşünceleri kendi aklıma yansıyordu.
Umarım başarmışsındır Lily, tüm gün burada oturamayız. Bu gerçekten tuhaf,kendi kendime konuşuyorum ve sende beni duyabiliyorsun.
Söylesene nasıl bir his? Ve ayrıca eğer koridorda beni konuşturduysan senden korkmalı mıyım?
Ona cevap verebilir miydim bilemiyordum ama yine de onun da beni duymasını umarak konuştum,daha doğrusu aklımdan geçirdim. Sanki kafalarımızın arasında yoğun bir şey akıyordu.
Hayır,benden korkmana gerek yok. Ve...biraz neşeli hissettiriyor.
Raven cevap olarak sessiz kaldı. Beni duymamış olabilirdi.
Elimi alnından çektim,aramızda kurulmuş bağın tıpkı uçucu bir maddeymiş gibi gitmesine izin verdim.
Bunu tekrar yapabilirdim. Umuyordum ki tekrar yapabilirdim.
Raven gözlerini açtığında gülümsüyordu.
Başarmama sevindiği belliydi.
"Seni duydum,konuştuğunu. Gerçekten tuhaf bir his." dedi.
Gülümsedim.
Ardından da özür dileme gereği duydum,"Koridordaki olay için özür dilerim,istemeden oldu." dedim.
"Sorun değil. Bence ilk sefere göre oldukça iyisin." dedi gülerek.
El ele tutuştuğumuzu fark etmem baya süre aldı,o ise bundan rahatsız olmuşa benzemiyordu.
"Şurada oturan kızı tanıyor musun?" diye sordum. Bee'yi işaret ediyordum.
Raven onu görmek için etrafına bakındı,gördüğünde ise yavaşça başını salladı.
"Hayır,tanımıyorum. Ama sanırım ismi Georgie'ydi." Sonra sorması gereken soruyu sordu,"Neden sordun ki?"
Farklı bir ad duyduğuma artık şaşırmıyordum,"Eski bir arkadaşım gibi gülüyor...yani benziyor." dedim.
"Biliyor musun,bazen bana da öyle geliyor. Sanki buradaki çoğu kişiyi önceden tanıyor gibiyim." dedi Raven.
Gözlerindeki masumluğu yakaladığımda,onun hâla içinde Raven'ı sakladığını gördüm. Yine açıkça konuşuyordu,ilk gün korktuğunu söylemesi gibiydi. Kafasını karıştıran şeyi sesli söyleyince biraz rahatlamış görünüyordu.
''Gidelim mi?'' diye sordu Raven,elimi bırakmıştı. Ayağa kalkıp tepeden bana baktı.
''Nereye gidiyoruz?'' dedim ayağa kalktım,üstümü silkeleme ihtiyacı hissetmiştim.
"Akşam yemeğine kadar bundan başka etkinlik yok. İstersen Togram'a gidebiliriz,çevreyi görmek ister miydin?" dedi Raven.
"Çok isterim." dedim.
Cevabını olumlu karşılamıştım çünkü onunla biraz bile olsa zaman geçirme fırsatımı çöpe atmak istemiyordum.
Yanında öylece dururken,artık aklından geçenleri okuyabileceğim gerçeğini düşündüm ve kendi kendime sırıttım. Elbette bunu her zaman yapmayacaktım ama böyle bir özgürlüğümün olması şimdiden gücümü bana sevdirmişti.
Togram'ı yani yeşil renk kusan şehri tekrar görmek için sabırsızlanıyordum.

Proje Ivy (Güncellenmeyecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin