|Birkaç Beden Önce

2.3K 123 43
                                        

İyi geceleeer.

Bugün buradan tanıştığım, twitterda arkadaşlığımızı ilerlettiğimiz pek tatlı 'handeninkerosu' yani Songül'ün doğum günü. İyi ki doğdun canıım, nice yaşlara.

Bölüm de onun için geliyor ama ben her zamanki gibi telefondan yazdığım için ithafı ayarlayamıyorum :) Sabah ayarlayacağım ama merak etme Songül :)

Kontrol edemedim mutlaka yanlışlarım vardır kusura bakmayın hemmmen yatmam lazım çok erken kalkacağım iyi geceler tekrar :)

Restoranda elimden tutup dışarı çıktığımızda onu görmeyi beklemiyordum.

Onu, orada yanımda başka bir adamla görmeyi beklemiyordum.

Onu, orada yanında bir kadınla görmeyi beklemiyordum.

Nihayet o da beni gördüğünde, put misali donduğumu farkediyorum ama ayaklarım bana itimat etmiyor, yerimden bir saniye ayrılamadığım gibi gözümü de Kerem'den ayıramıyorum.

Karşımdaki adamın yokluğunda sığındığım adam elimden tutup çekiştirmeye çalışınca birkaç adım atabiliyorum ve hiç konuşmadan yanından geçiyorum.

Sanki yaşanan hiçbir şey yokmuş gibi, nasıl yabancılaşmışız birbirimize. Geç kalmışız bazı şeylere.

Gözlerimden akan yaşları durduramıyorum, yanımdaki de her şeyi bildiğinden suskun. Kendi canım yanmıyormuş gibi onunkisini de yakıyorum.

Bu yüzden, senelerdir her onu düşünerek kendimi acıttığımda yaptığım gibi kafamı yanımdaki adamın omzuna yaslıyorum. Benim kırıklığım zaten geçmez ya, bari onun yaralarını sarayım.

Arabaya geçtiğimizde sessizlik beni o kadar rahatsız ediyor ki, radyoyu açma ihtiyacı duyuyorum. Birkaç şarkıdan sonra kapandı sandığım tüm yaralarımı deşen şarkı çalınca dayanamıyorum. Tüm sözlerin bizi anlatması ağırıma gidiyor. Aşkın adını lekeleyen şeyler yaptıktan sonra kendi kendimizi biz bitirmiştik, biz yaralamıştık. Peki neden seneler geçmesine rağmen o yara biraz bile kapanmıyordu?

Hıçkırarak ağladığım için onun arabayı tenha bir köşeye çektiğini farketmiyorum. Ne kadar ağladım bilmiyorum; ben ağladım, o izledi. Ben kanadım, o bekledi.

''Olmuyor işte..'' diyorum boğuklaşan sesimle. ''Yapamıyorum. Kalbi başkasında kalmış biriyle olmayı haketmiyorsun.''

Buruk bir gülümseyiş geçiyor önce yüzünden. Sonra hiçbir şey söylemeden beni seneler önce kanatan yere götürüyor anlam veremediğim bir şekilde. Kerem'le bizim evimize.

Dehşetle açılmış gözlerimi yüzüne dikerken soruyorum: "Ne işimiz var burada?!"

Derin bir nefes aldıktan sonra yanıtlıyor beni.

"Anahtarını halâ sakladığını biliyorum Hande.. Her şey aynı merak etme. Siz bile aynısınız. Arkadaşlarımdan Kerem'in yıllardır bu eve hiç gitmediğini ama satmadığını duydum. Git şimdi. Yarım kalan şeyleri bitir. Bunu yaparsan bana ihtiyacın da kalmayacak zaten. Ama olur da çağırırsan beni, koşa koşa geleceğimi de bil. Kendine iyi bak."

Ağlayarak ona sarılırken içimden çok mutlu olmasını diliyorum. Hakettiği gibi, çok mutlu olsun.

Ne ara apartmandan içeri girip 3. kata çıktım bilmiyorum. Kapının önüne geldiğimde tanıdıklık hissi, ait olma hissiyle çarpıştığında farkediyorum bilmem kaç sene önceki evime geldiğimi.

Anahtarı sokup kilidi açıyorum ve içeri giriyorum. Işıkları açtıktan sonra boğazımdan kaçan hıçkırığa engel olamıyorum.

Koridorun her köşesinde farklı bir fotoğrafımız asılı dururken özlemim somut bir hâl alıyor sanki. Dokunsam tutacağım gibi.

HanKer|Tek Bölümlük HikayelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin