Omurga-

1K 64 27
                                    

(Ya) çok beklettim farkındayım ancak gerçekten elimden bir şey gelmiyordu. Kurguda hafif bir değişiklik yapayım dedim yazdığım her şeyden vazgeçtim en baştan yazmak durumunda kaldım anlayacağınız. Özür dilerim. Bir daha yaşanmaması dileğiyle diyeyim :)

Ah bu arada sizi Afra ile tanıştırayım mı? Bahadır karakterinin medyasını değiştireceğim zaten eminim bana yardımcı olursunuz. Ama Afra'yı değiştirmeyeceğim. Ekliyorum medyaya :) Lütfen bileklere ve narinlik olayına dikkat ediniz :) Damarlarına kadar yazıyorum kızı ya hu!

(Bahadır.)

Sabah güneşi doğana kadar hastanenin bahçesindeydim. Evet gidemedim sadece odasından çıktım. Gidemedim. Çok küçük. Yalnız. Onu seven, koruyan kollayan hiç kimse yok. Filmlerdeki gibiydi yaşadıklarım. Aniden bir kız hayatıma giriyor ve ben ondan uzaklaşmak için çabalıyordum. Gerçekten mükemmel. Vicdanım o kadar rahatsız ediyor ki beni gitmemin imkanı yok-gidemem. Kafamı sürekli hayır anlamında sallayıp gidemeyeceğimi kendime anlatmaya çalışıyordum. Ve her gözümü kapadığımda onun narin bileklerini düşünüyorum. Beyaz teninde oluşan morluklar çıldırmama sebep oluyordu. İçimden bir ses başıma bir bela aldığımı söylüyordu fakat imkansız bir şeydi bırakıp gitmem nasıl yapardım. Aldığım terbiye bile buna müsaade etmiyordu. Ailemin bana kattığı en büyük kazanım vicdanlı olmaktı. Gözlerimi açıp hastaneye doğru baktım. Bugün tahminen hastaneden çıkardı diye düşünürken şoförüm yanıma gelmişti.

"Günaydın efendim."

"Günaydın sorun mu var?"

"Abiniz Taner Bey geldi. Otele bıraktım."

"Allah kahretsin ya, tamam ben hallederim."

Nereden çıkmıştı bu şimdi. Kız ile ilgilenmem lazımdı. Bu otel işi zaten başıma bela oluyordu sürekli. Bana kalsa her şeye lanet edip Amerika'ya geri dönerdim. Geldiğimden beri hiç bir şey düzgün gitmiyordu ve ben gerçekten delirmek üzereydim. Kafamın vücuduma verdiği ağırlığı yok sayarak oturduğum banktan kalktım. Odasına gidip onu son kez görmem gerekiyordu. Son kez derken içimden siktir lan ne son kezi diye geçirmeyi ihmal etmedim tabii ki. Gerçi daha kaç kere son deyipte sözümü tutmayacaktım acaba? Karakterim mi bozuldu diye söylendim içimden. Normalde ben ne dediysem yapan bir insandım. Kendine gel Bahadır. Tamam kendine yeni bir söz veriyorsun şu anda evet Bahadır bunu tutacaksın. O kız düzelene kadar. En azından reşit olana kadar onun yanında manen olmasa bile maddi açıdan olacaksın. Ufacık kız sonuçta sana ne yapabilir ki? Gülümsemiştim. Bu söz tutulması basit bir sözdü. Asansörü beklerken elimle tuttuğum tempo yanımdaki hemşireyi sinir etmişti. Kaç saattir nöbetteydi resmen ayakta uyuyordu. Gülümseyerek yüzüne doğru döndüm.

"Günaydınlar."

"Günaydın."

"Çok sert bakıyorsunuz biraz gülümseyin bence ya hu!"

"Pardon?"

"Gülün gülün diyorum."

Elimle çenesine dokunup kaldırdım. Kendi yüzümde ona gülümsemenin nasıl bir şey olduğunu tarif ettiğimde bana daha çok sert bakmıştı. Sanırım uzaklaşsam iyi yapardım. İki parmağımla asker selamı vererek merdivenlere yöneldim. Uzun bacaklarımı kullanarak merdivenleri ikişer ikişer aştım. Odasının önüne geldiğimde göğsüm boğazımda atıyordu sanki onu ilk defa görecektim. Ses çıkarmamaya özen göstererek kapısını araladım. Tam karşımda hastane önlüğüyle duruyordu.

Sırtı bana doğru dönük omurgasını sayabilirdim nasıl bir zayıflık nasıl bir narinlikti bu. Omurgasının etrafındaki morlukları görebiliyordum. Ve boğazımda oluşan o yanma ona karşı bir şeyler hissettiğimin kanıtıydı artık. Hissedemezsin Bahadır! Hayır!

KANSERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin