Bir hayaletin sessizliğiyle içeri süzülen kadın, çocuk odasının kapısını usulca kapattı.
Uyuduğunu biliyordu. Bu saatte hep uyurdu.
Ağır adımlarla onun karyolasına yaklaştı. Bu anı elinden geldiğince uzatmak istiyordu.
Zarif elleri titreyerek sert ve soğuk pirinci kavradı. Gerçek bir metanetle üzerine doğru eğildi.
Ne kadar savunmasızdı ve ne kadar küçük! Annesinden ayrılamayacak kadar küçük! Ama...
Gözlerine dolan yaşları hırsla sildi. Onun yanındaki son anlarının buğulu bir belirsizlikten ibaret olmasına izin vermeyecekti! Meleksi bir gülümsemeyle kıvrılan dudaklarını, hafifçe pembeleşmiş kremsi tenini, tombul yanaklarını, mavinin bulunmaz tonuyla her zaman herkesi kıskandıracak yumulu gözlerini, sarı buklelerini olduğu gibi hatırlamak istiyordu. Ama...
Dudaklarından fırlayan hıçkırık, sessiz feryadını engelleyemedi:
"Yavrum! Yavrum benim!"
Uzanıp sarılmak; bağrına basmak; o minik bedeninin mis kokusuna, hiç doyamayacağını bilse bile, doymak istedi. Hiçbirini yapmadı. Sadece ufacık, tombul elini usulca okşadı.
Bu; sessiz sedasız, acı bir veda idi.
Ve kadın; kalbinde yarası hiç kapanmayacak bu ayrılığa boyun eğerek oradan ayrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENDEN UZAKTA
Fiksi SejarahLondra'nın en beğenilen terzisi İsabella Mercier, diğer adıyla, Madam Mercier; Warwall Dükü Sebastian St. James'le karşılaşıncaya kadar hem mükemmel moda anlayışı hem de güzelliği için aldığı övgülere rağmen, işi dışında son derece sakin ve mütevazi...