Gözlerimi açmakta zorlanıyordum.Dün gecenin yorgunluğu ve duygu seli beni tekrar uyumaya teşvik ediyordu.Çünkü bundan kaçmak istiyordum.
Kaçmak yerine savaşmayı tercih etmeliydim.Son gücümle göz kapaklarımı araladım.İlk gördüğüm şey koyu ahşap tahtalardı.Yataktan doğrularak pencereden dışarıya baktım.Hafifçe seyrekleşen kar ormanı aydınlatmıştı.
Etrafı dinlemeye başladım.Brian'a ait bir ses aradım ama herhangi bir ses yoktu.Ayağa kalkarak kapıya doğru yöneldim.Gıcırdıyan kapı uyandığımın sesiydi ama yinede Brian'a ait bir haraket veya ses yoktu.Bu beni korkutmuştu.
Salona doğru geldiğimde ise koltuktalarda herhangi bir iz yoktu ve ateşte yanmamıştı.Brian evde değildi.Peki ya nerdeydi?
Olaylar karışıktı ve beni evde yalnız bırakmazdı.
Biraz düşündükten sonra dün gece geldi aklıma. Tom dışarıdaydı.Ama dışarıda neredeydi bilmiyordum.
Koyu gri koltuğun üzerinden siyah montumu aldıktan sonra kapıya yöneldim.Kapının ince gıcırdayışı beni rahatsız etmişti.
Kapıdan çıkacakken Tom'un önüme birden atlayışı bulunduğum yerden geri sıçramama neden olmuştu.Buda neydi böyle?
Tom ellerini havaya kaldırarak;
'Burada olduğunu çok belli ediyorsun Kristen.' dedi alaylı bir şekilde.
Mimiklerinden ortamı yumuşatmaya çalıştığını anlayabiliyordum.Daha fazla uzatmadann;
'Brian nerede?' dedim.
Eliyle büyükbabamın evini göstererek;
'Büyükbabanın evinde,senide uyandığın zaman getirmemi istedi.' dedi ve kasla kaplı kolunu uzatarak;
'Hadi gidelim,yardımımı ihtiyacın var yer oldukça kaygan.' dedi.
Ben ise hafifçe gülerek;
'Peki.' dedim ve koluna girdim.
Biraz ilerledikten sonra Tom'un söylediklerine hak vermiştim.Ayağım kara bastığım anda kayması bir olmuştu. Tom'un yanımda oluşuna şükretmiştim.
Ona kısa bir bakışımla,Brian'a ne kadar benzediğini fark ettim. Evet ilk başta onların kardeş olacağını kabullenmemiştim.Ama zamanla onları tanıdığımda ise birbirlerine ne kadar benzediğini anladım. Koruma iç güdüsü ve kasla kaplı vücudları kardeş olma tezini doğruluyordu.
Kafamı iki yana sallayarak Tom'u izlemeyi bıraktım ve dikkatli adımlarla ilerlemeye devam ettim
...
Kısa bir süre sonra büyükbabamın evinin kapısındaydık.Yavaşça diğer elimi montumudan çıkartarak kapıya vurdum.Diğer kolum ise halen Tom'un kolundaydı.Kendimi tehlikeye atmak istemezdim.Arkamda koca bir ahşap merdiven vardı ve botlarım oldukça kaygandı.
Kısa bir süre sonra bana yaklaşan hızlı adımları duymuştum.Bu büyükbabam olmazdı.Hem bu kadar hızlı yürüyemez hemde topuklu giyecek hali yoktu.Evet her kimse ince topuk giyiyordu ve gelene kadar topuk sesleri beynimde geziniyordu.
Kısa bir süre sonra kapı gıcırtıyla açılmıştı.
Ah tanrım! Bu Rosa Teyzemdi.
Kısa dalgalı sarı saçları,kıvrımlı fiziği ve kısa boynu,mavi keskin ama sıcak gözleri..
Ah Tanrım Rosa teyze!
Tom'un kolundan çıkarak iki elimide Rosa teyzemin boynuna sardım.Onu okadar özlemiştim ki gülücüklerimiz kısa bir süre sonra hıçkrığa dönüşmüştü.
'Buradasın?' dedim ve tekrar sarıldım.
Rosa teyzem ise yumuşak elleriyle yüzüme avuçlayarak;
'Senin için.' dedi.
Tekrar kollarım boynumdaydı.Gözlerimi açtığımda ise tüm herkes kapıdaydı.
Rosa teyzemin boynundan ayrılarak;
'Herkesle tanıştın mı?' dedim mutlulukla titreyen sesimle.
O ise etrafa bakındı ve 'Evet' dercesine kafasını salladı.
Kısa bir süre sonra gözleri Tom'un üzerine yoğunlaşmıştı.Ah ! Doğruya Tom'unda bunlardan ahberi yoktu.Elimle Tom'u gösterek;
'Bu Tom,Brian abisi.' dedim
Sonrada Tom'a Rosa teyzemi göstererek;
'Bu Rosa teyzem,benim en değerlim.' dedim.
Tom'un ve Rosa teyzemin kısa bir sessizliğinden sonra elleri birleşmişti.Aralarında ki herneyse hissetmiştim. Bu nasıl oldu bilmiyordum ama Tom'un içindeki herne duyguysa hissediyordum. Ama bu beni güçsüzleştiriyordu.
Başım dönmeye başlamıştı. Kısa bir sonrada dengemi kaybetmeye başladım.Gözlerim karanlıkla birleşmişti ve açmakta zorluk çekiyordum.
...
Gözlerim karanlıkla boğulmuştu ve bayılmıştım.Gözlerimi açtığımda ise karşımda Bella'yı görmüştüm. Sonra Brian'ı,Stark'ı,Tom'u,Rosa teyzemi ve büyükbabamı...
Hepsi yanımdaydı.Ayağa kalkarak Bella'ya baktım.Verecek bir cevabı vardı bunu yüzünden ve kaçırdığı kaçamak bakışlardan anlıyordum.
'Seni dinliyorum Bella.' dedim.
Bella ise gülerek elimi ellerinin arısına aldı.
'Gücün kendini göstermeye başladı.' dedi.
Ben ise heyecanla titreyen ellerimi sakinleştirmeye çalıştım ve;
'Bu nasıl güç? Beni zayıf düşürüyor.' dedim.
Stark yanımdaki koyu kahverengi koltuktan kalkarak önümde diz çöktü ve;
'Sen çok güçlüsün Kristen.Annen kurt,baban ise cadıydı.' dedi ve sözü Bella aldı.
'Sana dediğimizi hatırlıyor musun Kristen? ' dedi ve ekledi.;
'Annen ile baban bir imkasızı başardılar. Sen o imkasızın bir örneğisin ve herkesten güçlüsün.Bizim burda olma nedenimiz sana bu konuda yardım etmek.' dedi ve beni izlemeye devam etti.
Benim gözüm ise Rosa teyzemdeydi.Gözlerinden yaşlar süzülüyordu.Bunu anlamıyordum? Benim ile gurur mu duyuyordu? Yoksa altından kalkamayacağım sorumluklardan mı korkuyordu?
Elimi Bella'nın elinden çekerek yüzümü avuçladım. Aklımda kalan tekşey için savaşacaktım.
Annem ile babamın katili olan,cadı için...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mühür
WerewolfBitmiş bir hayatı ancak o hayatının katilinden alınmış soğuk bir intikam canladırır. Peki bunu Kristen,hayatını saran onca sırlar arasında ne kadar başarabilecektir? Ya da;sonsuza kadar ona mühürlenmiş bir aşkın yükünü ne kadar kaldırabilcektir? Be...