İçimde boğuşan duygularım neler olduğunun farkında bile değildi.Acı,mutluluk ve fazla düşünce bedenimi ele geçirmişti.Kafamda dolaşan anlamsız ve yeri dolmayan sorulara ne kadar yenik kalmalıydım? Neden inanmam gerekiyordu? Ya Hanry cadı için bunları bana gösterdiyse?
'Lanet olsun Kristen! Kendine gel!'
Stark'ın buğulaşan sesi kulaklarımda netleşmeye başlamıştı;
'Kristen? Hadi güzelim,şimdi gitmemiz gerek.'Son direncim ile Stark'ın kollarından ayrılarak ayağa kalktım.Stark ise bana bakarak;
'Hadi hareket zamanı.' dedi.
Ben ise düşüncelerimi kenara bırakarak olaya hakimiyetimi kurmuştum çünkü hiç bir şey olduğundan fazla gizli kalmazdı. Önce sürtüğü halletmeli sonra da babama gününü göstemeliydim.
Dolanayın ışığında puslaşan orman,katillerini oldukça güzel saklıyordu. Birçok cadı etkisiz hale gelmiş bulunmaktaydı.Bu yüzüme küçük bir gülümse kondurmuştu elbet. Hava da uçuşup,ateş ile küle dönüşen cadı kafaları izlerken bile oldukça keyif vericiydi.Gülümsememek elde değildi.
Biraz daha izlemeye devam ettiğimde Lydia'nın yüzünde ki kaygı gözümün önünde beliriyordu. Bu hoştu,duygusal olarak çökük ise yenmek için güzel bir av olucaktı.Hızlı adımlarla,Stark'a yetişmiştim. O da farkındaydı Lydia'ya saldırma vaktiydi.
Derin nefeslerim burnumda buhara dönüşüp ormana karışıyordu.
Ayaklarımın altında ezilen topraklar artık sayısını yitirmişti.Lydia artık karşımdaydı.
Gözlerinde ki siniri iliklerime kadar hissediyordum. Çünkü kaybetmek nasıl bir duygu ondan daha iyi biliyordum.
Hızlıca ellerini pelerinin gölgesinden çıkarmıştı. Dillerinde binlerce kelime dönüyordu ama bir işe yaramıyordu. Kalkanım etkisiz ve yenilgi durumunu şimdiden hissettirmişti.
'Senin pislik şey!' diyerek üzerime doğru ilerlemeye başlamıştı.
Tanrım! Liseyi Amerika'da okumuş olmalı,kavga edecek gibi üzerime geliyordu. Bu durum beni her ne kadar güldürse de üzerime doğru ilerliyordu...Stark ellerini havaya kaldırarak,Lydia'yı taş kesercesine karşım da dondurmuştu. Ama sadece saniye sürmüştü,anlamsız kelimleri onu olduğu durumdan kurtarmıştı.
Lydia üzerimde olan dikkatini Stark'a yöneltmişti.
Tanrım! Stark sen ne halt ediyorsun!'Bir şeyler düşünmen gerek Kristen,sessiz ve saldırgan olman gerekli!'
Lydia kısa bir gülümseme ile Stark'ın karşısında duruyordu.
'Bu büyü oldukça tanıdık geliyor bana.' dedi kıslar bir şekilde.
Ben ise şaşkınlıkla olanları izliyordum. Ama bu kısa sürmüştü. Doğaldı ne de olsa ikisi de cadıydı.
'Olanları biliyor mu bu sürtük?' diyerek bana dönmüştü Lydia.
Ben ise geri attığım adımları ileriye doğru sürüklemiştim.Hangi olayları? Neyi biliyormuydum?
Stark bana dönerek;
'Sadece aklını karıştırıyor Kristen,geri çekil.' dediBen ise beynimde ki düşüncelere lanet okuyarak adımlarımı geri atıyordum.
Lydia gülerek gözlerini gözlerimde birleştirdi ve;
'Kaybedeceğin savaşı alehine çevirebilirsin pislik kız' dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mühür
WerewolfBitmiş bir hayatı ancak o hayatının katilinden alınmış soğuk bir intikam canladırır. Peki bunu Kristen,hayatını saran onca sırlar arasında ne kadar başarabilecektir? Ya da;sonsuza kadar ona mühürlenmiş bir aşkın yükünü ne kadar kaldırabilcektir? Be...