Çam Kokusu

3.1K 217 8
                                    

Artık geceye dolunay hakimdi. Her ne kadar arkamda kalarak ormanı aydınlatsada,gücünü sırtımdaki kalkanımda hissediyordum. Ağaçların gövdesi arkasında,gölgeleri karanlık bir kuyu gibi derinlemesine beliriyordu. Ormanın tam ortasında öylece duruyordum. Yalnız değildim,bunu arkamı dönünce daha da çok hissetmiştim. 

Binlerce kurt tek bir hareketim ile bütün cadıları kül bulutu haline getirmeye hazırdı.

'Şimdi sıra sende Kristen,güçlü ol ve savaş.' dedim ve kafamı önüme çevirdim. 


Yanımda Stark ve Brian vardı. Gerisi kurtların arasına karışarak onları yönlendiriyordu. 

Artık bekliyordum. Lanet olası sürtüğün tek bir hareketini veya ortaya çıkarak iğrenç varlığını hissetirmesini bekliyordum.Fazla uzun sürmemişti...


Cadı topluluğu ile birlikte gölgelerin arasında belirmeye başlamıştı. Stark Brian'a bakarak;
'Brian,dikaktli ol.' dedi ve cadı Lydia'nın gelişini izlemeye devam etti.


Brian ise sinir soluğunu kulaklarımda hissediyordum.
Kafasını bana dönerek,burnunun ucunu boynuma sürtmüştü. Onu böylece daha çok hissetmiştim.Malum elleri toprağın üzerinde sertçe basılı duruyordu.


Lydia ise şimdi karşımdaydı...

derinlemesine karanlık bir  ormanın içerisinde beyaz teni ile liderliğini göstersede gözlerine bakıldığında katilliğini ve sürtüklüğünü pek fazla gizleyemiyordu. Bileklerinden aşağı dökülen siyah kumaş parçaları ve ince belini sıkıca sarmış kırmızı kuşağı çevikliğinin ve hareketliliğini başlıca belirtisiydi. Saçlarını,siyah pelerini ile gizlemişti. Yanında ve arkasında olan cadılar giyiniş ve mimik hareketleriyle kara büyü kavramını kendileri yaratmış edasını oldukça hissettiriyordular. Ama bu benim için bir anlamı yoktu. Nede olsa aşamayacakları bir kalkana sahiptim. Bu azda olsa içimde ego savaşını alevlendirmişti. Kafamı hızlıca iki yana sallayarak;

'Aptal Kristen,kendini övmek için süper zamanlama. Kendine gel,uzun zamandır uğraştığın ve istediğin şey karşında! Savaş ve mahvet !'  dedim ve bir adım öne atarak onu izlemeye devam ettim.

O ise bana birazdaha yaklaşarak ellerini göğüs hizzasını kaldırdı ve aptalca alkış seslerini ormanda yaygınlaştırdı.


'Mükemmel,cadılarımı mahvetmişsin. Ama ben hala buradayım.' dedi 

Ben ise kelimelerim ve iç sesim arasında boğuluyordum. Sinirimi,dişlerimi göstererek hırlamaya bırakmıştım. O ise kahkasını kulaklarımda çınlatarak;

'Seni minik köpek,annen gibi hırlamayı pek seviyorsun.' dedi 

Ben ise içimde acılarım ile savaşmaya başlamıştım. Gözlerimi kısa bir süre kapatarak göz yaşlarımı içime akıttım. Onun güçsüzlüğümü görmesini istemiyordum.

'Kristen yapma!' dedi Stark.


'Senin canını yakıp,güşsüz düşürmek en doğru silahı. Bunu onun eline verme Kristen! Ona o zevki yaşatma!' dedi ve elini sırtımda gezdirmeye başladı.


İçerimde ki acı yerine huzurun yer bulması belkide bana verilen en büyük hediyeydi.Bunları düşünmeden derinlemesine eşilen bir toprak sesi ile kafamı Brian'nın olduğu yönüme çevirdim. Hızlıca yanımdan ayrılarak Lydia'ya doğru ilerledi.
Tanrım !  Brian ne yapıyorsun sen? 

Stark beni geri iterek ilermeye başlamıştı ki olduğu yerde durdu. Lanet olsun neler  olduğunu görmüyordum.Birkaç adım öne attım. Soluğumun hızı kulaklarımda beliriyordu. 

MühürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin