Dizlerimde iz bırakan küçük taşlar yerlerine yerleşiyordu yavaşça.Tom'un yardımıyla eski Kristen olmuş ve hızlı soluğumu havada özgür bırakıyordum.Artık kuşların kanat sesleri değil,kalp atışlarım kulaklarımda ritmini tutuyordu.Bedenim alevler ile birleşirken,arkamdan esen soğuk rüzgarı hissedebiliyordum.Bunun nedeni ise dönüşürken,üzerimdeki giyselerin yırtılması ve Rosa teyzemin üzerime kalkan gibi sardığı koyu renk örtüydü.Kafamı kaldırmak için cesaretim yoktu.Utanmış bedenim örtünün altına gizleniyordu.Bunu anlayan saçlarım ise yüzüme ardında saklıyordu.
Brian yavaşça bana yaklaştığını hissedebiliyordum.Kulağımın arkasında bıraktığı ses tonu ile derin nefes alarak örtüye daha çok sarıldım.
'Kristen,kendini bana bırak seni odana taşıyacağım.' demişti.
Derin nefes alarak beni olduğum yere;kollarına yerleştirmişti.Utanç ile kızaran yanaklarım,Brian'ın eşssiz gülümsemesi ile daha çok artmış ve bedenimi örtüye daha çok sarılmama neden olmuştu.Ne kadar dişi kurt olsam bile,Brian karşısında küçük bir kedi oluyordum. Bunun nedenini bende bilmiyordum.
Gözlerim Brian'ın köprücük kemiklerinde açılıp kapınırken,ellerim boynundan destek alıyordu.Her ne kadar savunmasız olsamda onu yoracak kadar güçsüz olmamalıydım.
...
Gıcırtıların bulunduğu ağır senfoni kulaklarımda yerini alırken odama yaklaştığımı anlabiliyordum.Yüzümü,bulunduğu yerden kaldırırken,Brian'ın eşsiz keskin mavi gözleri ile başbaşaydım.Küçük bir gülümseme yerleşirken dudaklarının kenarına,ben yine boyun eğerek eski halime dönmüştüm.
Brian hafifçe ayağıyla kapıyı ittirmiş ve kapının ardına kadar açılmasına yardımcı olmuştu.Yavaşça beni yatağıma bıraktı ve geri adımlar atmaya başlamıştı.İçimdeki ses;
'Ona durmasını söylemelisin Kristen!' diye sayıkladı.Ben ise savunmasız bir şekilde hafiçe başımı kaldırdım ve;
'Brian.' dedim.
Brian ise omzunun üzerinden bana bakarak;
'Sorun mu var Kristen?' dedi.
Ben ise ıslanan dudaklarımı dişlerim ile ezerken;
'Gitme.' dedim.
Brian ise omzunun üzerinde bulunduğu kafasını önüne döndürmüş ve hafif bir sırıtış yerleştirmişti yüzüne.Bunu görmesemde onu tanıyabilecek kadar,deneyimliydim.
Gölgesi geri doğru haraket etti ve yanıma doğru ilerlemeye başladı.Penceremden yansıyan kar tanelerinin beyazlığı gözlerinde bütünleşmiş ve aydınlığı gözümün önüne sermişti.
Yanıma yerleşmiş ve belimi sağ eli ile sarmıştı.Ben ise çıplak bedenimi,örtüyle kalkan oluşturmuş ve Brian'ın göğsünde yerimi almıştım.
'Biliyormusun Kristen?' dedi Brain hızlı soluğunun arkasından ve ekledi.
'Korkuyordum,eski Kristen olmanı özleyeceğim diye.' dedi.
Ben ise hafif tebessüm ederek,söylediğini onaylamıştım;
'Bende korkuyordum.' dedim.
Brian ise gülümseyerek;
'Artık korkmuyorum.' dedi.
Yüzümü gizlediğim göğsünden,kafamı kaldırarak gözlerine baktım;
'Neden korkmuyorsun?' dedim.
O ise ıslak dudaklarını dudaklarım ile birleştirerek;
'Öptüğümde hala heyecandan titreyen Kristen'sın.' dedi ve dudaklarımın hizasından dudaklarını çekerek,alnımda birleştirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mühür
LobisomemBitmiş bir hayatı ancak o hayatının katilinden alınmış soğuk bir intikam canladırır. Peki bunu Kristen,hayatını saran onca sırlar arasında ne kadar başarabilecektir? Ya da;sonsuza kadar ona mühürlenmiş bir aşkın yükünü ne kadar kaldırabilcektir? Be...