Bu şenlikli girişin ardından ciddi bir söz işitilmek ister: En ciddi olana seslenecek. Felsefeciler ve bilgi dostları, açın gözünüzü, şehit olmaktan sakının! "Hakikat isteği için" acı çekmekten! Hatta kendinizi savunmaktan! Vicdanınızın tüm günahsızlığını, ince yantutmazlığını bozar: sizi karşı çıkışlara ve kırmızı kumaşlara direngen kılar, aptallaştırır, hayvanlaştırır, boğalaştırır: tehlikeyle, iftirayla, zan altında olmakla, sürülmekle ve hatta düşmanlığın daha kötü sonuçlarıyla savaşırken, sanki yeryüzünde hakikatin koruyuculara gereksinimi varmış gibi! ve işte siz, siz en acıklı kılıkların şövalyeleri45 sevgili avareler,
ruhun örümcek ağı örücüleri! Sonunda, yeterince öğrendiğiniz; haklı olup olmamanızın pek de önemi yok, şimdiye dek hiçbir filozof haklı olmadı ki, savcıların ve yargıçların önünde tüm debdebeli tavırlarınızdan, kozlarınızdan daha bir övülesi hakikatçilik, özel sözcüklerinizden, tuttuğunuz öğretilerden sonra (arada bir kendinizden sonra) kondurduğunuz her küçük soru işaretinde bulunabilir! İyisi mi çekilin şöyle bir kenara! Gidin saklayın kendinizi! Maskelerinizi ve incelmişliğinizi takının da yanlış anlaşılın! Ya da biraz korkun! Ve bahçeyi unutmayın, altın çitlerle çevrili bahçeyi! Çevrenizdeki insanlara bir bahçeymiş gibi sahip çıkın - ya da suların üstündeki müzik, günbatımına doğru, günün anımsamalara döndüğü; - iyi bir yalnızlık seçin, özgür, uçarı, kolay yalnızlık. size de böylece bir anlamıyla iyi kalma hakkını versin! ne zehirli, ne hileci, ne kötü yapıyor herkesi; gözler önüne serilmiş güçle yürütülemeyen her uzun savaş! Nasıl da kişisel kılıyor insanı, bir uzun korku, uzun bir süre düşmanı kullanarak, olası bir düşmanı! Bu toplumdan sürülmüşler, bu uzun süre izlenmiş, kötü biçimde saldırıya uğramışlar - ayrıca zorlanmış münzeviler. Spinozlar ve Giordano Brunolar - eninde sonunda hep, en yüce tinsellik maskesi arkasında, belki kendileri bile bilmeden. incelmiş intikamcılara, zehir hazırlayıcılara dönüşüyorlar. (Spinozanın ahlakını ve ilahiyatının temelini açın bakın da görün!) - bir felsefecinin şaşmaz biçimde felsefi mizah duygusunu yitirişinin işareti olan ahlaksal öfkenin yontulmamışlığından söz etmeyelim. Felsefecinin şehit olması, "hakikat için kurban olma"sı, içinde bulunan kışkırtıcıyı, gösterişçi artisti ortaya çıkarmaya zorluyor; eğer biri onu şimdiye dek artistik merakla seyretmişse, birçok felsefeciyle ilgili olarak, tehlikeli bir isteği kolaylıkla kavrayacak, ondaki çöküntüyü bir kez daha görecek ("şehitliğe" doğru çöküntü, sahneye, kürsü çığırtkanlığına). Ancak böyle bir istekle görülecek şeyin ne olduğu açık olmalı: Yalnızca satir dramı mı46, yalnızca ek bir
komik piyes mi, yalnızca uzun gerçek trajedinin sonuna gelindiğinin sürüp giden bir kanıtı mı: Her felsefenin daha doğuşunda uzun bir trajedi olduğunu varsayarak.