Tadı inanılmaz güzeldi. Aldığım yudumla birlikte çayın içindeki kafein tadı damağımda dolaştı. Sıcak bir içecekti. Daha önce böyle bir şeyi tatmadığıma yemin edebilirdim. Nane aroması var gibiydi ama ayırt etmek zordu. Dudaklarımın arasından geçtiği andan itibaren vücuduma tuhaf bir rahatlama hissi yayılıyordu. Yemek borumdan geçerken ise adeta yatakta uzanmakta olduğum hissini yaratmıştı. Bunun tarifini almalıyım diye düşündüm. Annem misafirliğe gittiğinde beğendiği yiyecek ya da içeceklerin tarifini almadan dönmezdi.
Rahatlamanın etkisiyle, şu an ailemi bile o kadar umursamadığımı fark ettim. Ne tuhaf bir çaydı böyle. Bir yudum daha aldım ve inanılmaz rahatlamayı bir kez daha hissettim.
"Selen" diyerek beni tadına daldığım içeceğin dünyasından çekti. Adımı keskin bir şekilde söylemişti. Biraz daha dik oturma gereği hissettim ve profesöre baktım.
"Çay rahatlaman içindi. İçindeki gerginliği atmana yardımcı olsun diye"
Açıklama yapma gereği hissettiği gözlerinden belli oluyordu.
"Teşekkürler" derken çayın bağımlılık yapıp yapmadığını merak ettim. Profesör hafifçe gülümsedi ve "Hayır yapmıyor" diyerek düşüncemdeki soruyu cevapladı. Biraz utandığımı hissederken profesörün konuya girmesi için bekledim.
Rahatladığıma göre, söyleyeceği şeyleri kaldırabilir ya da gerilmeden dinleyebilirdim öyle değil mi? Çayı getirtmesinin nedeni de bu olmalıydı. Söyleyeceği şeylerin gerginliğiyle ilgili. Ama nedense pek umursamıyordum bu durumu. Acaba bu da çay yüzünden mi olmuştu? Profesör bana bakıp 'Evet' der gibi gülümsedi. Çay yüzündendi yani. Tamam, o halde bu kadar rahata kavuştuğuma göre konuya başlayabilirdi.
"Evet haklısın" derken profesör derin bir nefes aldı. O an düşüncelerimi isteyerek mi dinlediğini yoksa sınıfta dediği gibi düşüncelerimin yankılanması yüzünden mi dinlediğini merak ettim.
"Sen bir şey düşündüğün zaman yüksek sesle konuşuyormuşsun gibi duyuyorum. özel olarak dinlememe gerek kalmıyor" Melike ise özel olarak dinlemek zorunda olduğunu söylemişti. Aksi halde düşüncelerimi duyamıyormuş.
Hafifçe gülümsemek için kendimi zorladım. Devam etmesini beklerken, aklımdan başka hiçbir düşünce geçirmemek için kendimi maksimum seviyede kastım.
"Seni buraya çağırdım çünkü bilmen gereken şeyler var"
Evet, bunu tahmin etmek oldukça zordu.
Off. Düşünmeyi kes artık Selen. Yorum yapma.
Profesör aklımdan geçenleri hiç duymamış gibi yaparak devam etti.
"Annen ve babanla bundan yirmi sene evvel çok yakın arkadaştık"
İki saniye kadar duraksadı.
"Karanlığın yaratıklarıyla savaş olana kadar" diye devam etti. Melike'nin anlattıklarını düşündüm.
"Elf'in sana bahsetmiştir. Anneni bir kurtadam kurtardı ve baban ölümsüzlüğünden vazgeçti"
Derin bir nefes aldı. Göz kapakları kısa bir anlığına kapanırken geniş omuzları gerildi.
"Evet Profesör. Bunları biliyorum" diye mırıldandım. Sözü nereye getireceğini merak ediyordum. Işık çayından bir yudum aldı ve gergin omuzları gevşedi.
"O zamandan beri annenin isteği üzerine Ryan senin yanından hiç ayrılmıyor ve sürekli seni gözlüyor. Nitekim baban ve ben bunu pek istememiştik"
"Annemin isteğiyle mi?" Şaşkınlıktan ağzımın açıldığını fark edip hemen kapattım. Melike bana, onun beni koruduğunu söylemişti ancak bunun annemin isteğiyle olduğu kısmını söylememişti. O bir karanlık yaratık ise annem ona nasıl güvenmişti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİHİR-KARANLIK ŞATO-
FantasySelen on yedisini doldurmasına bir ay kalmış, küçük kardeşinin yanında kendisini abla gibi hissetme yoksunu sıradan bir kızdır. Ta ki kardeşi zannettigi elfinin doğum günü olarak kutladığı güne kadar. Selen'in Sihir Diyarı'na yolculuğundan sonra alı...