51

4.8K 400 15
                                    

Bugün okul yoktu ve Evren'i arayıp Sinan'ın beni kaçta alacağını sordum. Saati konuşmamıştık ve birbirimizin fotoğrafını da almamıştık.

Dolaylı da olsa Evren aracılığıyla haberleştik. Akşam altı da beni alacaktı ve zaman ilerledikçe telaşım arttı. Ne giymeliydim ve nasıl davranmalıydım? Öğlen yemeğimi Tome getirdi. Ona teşekkür ettim fakat beni duymamış gibi yaparak gitti.

Muya da olabilirdi.

Saat dörtte duşa girdim ve ardından saçlarımı kuruttum. Ryan'ın getirmiş olduğu saç şekillendiricisiyle saçlarımı yaptım. Dolabın karşısına geçmiş ne giyeceğimi düşünürken elbise ve kot pantolon arasında kalmıştım. Çakma sevgilinin ailesiyle buluşmaya gidiyorsan ne giyebilirdin ki? En sonunda bedenime tam oturan dar paça bir kot pantolonda karar kıldım. Üzerime de elime kaptığım askı kollu mor bir kıyafeti giyince bu kadarının kafi olduğuna emin oldum. Dönüş için havanın serin olabileceğini hesaba katıp siyah deri ceketimi alıp ayaklarıma da siyah rugan ayakkabılarımı giyince kıyafet meselesinin defterini dürdüm. Kollarımın çok boş göründüğünü düşünüp bir tane bileklik ve diğer elime yüzük takma ihtiyacı hissettim. Ardından hafif bir makyajın ardından hazır olduğuma kanaat getirip kıyafetime uygun bir çanta aldım.

Evren beni arayıp Sinan'ın aşağıda beklediğini söylediğinde kapıdan çıkmak üzereydim. Kaleden çıktığımda Sinan'ı hemen karşımda buldum. Arkasında da tek boynuzlu iki at ve onların çektiği fayton vardı.

"Umarım çok beklememişsindir" dedim mahcup olarak.

Hayranlık dolu gözlerini benden ayırmayışı kendimi kötü hissettirdi. Abartılı giyinmiş olamazdım öyle değil mi?

"Hayır. Daha yeni geldim"

"Sevindim. Gidelim mi?" dediğimde silkelenip kendine geldi ve atlardan birisine gidip bir şey söyledi. Ardından araca bindi. Benim de binebilmem için elini uzattı.

Uzattığı elini tuttuğumda kalbimin uyuştuğunu hissettim. Olamaz! Yine bir görüntü geliyordu. Ellerim ve ayaklarım karıncalanırken birden nefesim kesildi ve kalbim durdu.

....

Kellen  bembeyaz kanatları olan bir ata binmiş uçuyordu. Benden bir metre kadar yukarıda durdu. Nerede olduğumuzu tam göremiyordum. Elini elime uzatmış 'Benimle gel' diyordu. Yaralı gibiydim. Ama görüntü oldukça silikti.

'Selen benimle gel, bana elini uzat' diye bağırdı. Kalp atışlarım öyle hızlı ve heyecanlıydı ki buna sebep olan şeyi merak ettim.

Düşünmeden elimi ona uzattım ve bulunduğum yerden yükselmeye başladığımı hissettim. Bir el bacağımı sımsıkı kavrayıp gitmeme engel oldu.

'Seninle işimiz bitmedi'

....

"Selen?" Sinan'ın kaçıncı kez Selen diye seslenişiydi bilmiyorum ama ilk kez seslenmediği kesindi. Tek boynuzlu yanımızda duruyordu ve sanırım düşmüştüm. Sinan'ın kucağında başım vardı. Doğrulmaya çalıştım. Sinan "Ne oldu Selen?" diye sordu endişeyle. Başımı sallarken kalkmama yardım etti.

"Bir görüntü. Önemli bir şey değil" Sinan halen şaşkındı.

"Daha önce birisinin bir görüntü yüzünden bayıldığını görmemiştim"

"Bilmiyorum" deyip geçiştirdim.

"Daha önce Simya dersinde de bayılmıştın" diye hatırladı.

"Onun da sebebini bilmiyorum Sinan" Sinan şüpheli bakışlar atarken tek boynuzluya bindik. Karşılıklı oturduk. Tek boynuzlu yürümeye başladı ve gittikçe yukarı doğru süzülüp üç metre kadar yükseklikte koştu.

SİHİR-KARANLIK ŞATO-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin