Dönüşte Sera yaptığımız iksirin komedi olduğundan bahsederken biz hiç öyle olduğunu düşünmüyorduk. Sinan ve Stephen bizi kapıdan çıkarken yakalayıp Tikayo'nun kimden geldiğini sordular. Onlara bir arkadaşımdan olduğunu söyledim. Kendisinin Melike'nin arkadaşı olduğunu ve dünkü olayı duyduğu için bize yardım etmek istediğini falan ekledim. Yüzeyel ve eksik bir anlatım olsa da onlar arkadaşıma minnettar oldular. Sera ise durumu anında anladı. Sinanlara daha fazla ayrıntı vermedim. Anlattıklarım onlar için yeterli gelmişti.
"Neden daha önceden ona söylemek aklına gelmedi?" diye beni azarladı Sera, Sinanlar gider gitmez. "Az daha akşam yemeği olacaktık" diye ekledi. Ryan'ın bitkileri bulabileceği hiç aklıma gelmemişti doğrusu. Tikayo'yu bu kadar zor bulacağımızı da bilmiyordum ki. Hem, Tikayo hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Bilseydim, Kellen'a söylerdim. O zaman yanımdaydı nasılsa.
Ölüm Bitkisi'ni o bulmuştu. Birden aklıma mantıklı bir düşünce geldi. Kellen o bitkiyi bulmuştu çünkü Evren fotoğrafları verdiğinde mavi bitkinin Ölüm Bitkisi olduğunu yüksek sesle söylemişlerdi. Yani Kellen duyabilmişti.
İşte.
Beni takip ettiğinin ispatı. Bu düşünceyle karnımda kelebekler uçuşmaya başladı.
....
O günüm, Simya dersi hariç ciddi anlamda iyi geçti. Kızlar dünkü olayı hatırlarken dehşete kapılmıyordu. Serum gerçek anlamda işe yaramıştı. Öğlen kızlarla dışarıda yemek yedik. Akşama kadar alışveriş yaptıktan sonra odama geldim ve yemeğimin bırakılmış olduğunu gördüm. Duşa girip çıktıktan sonra Hello Kityli pembe pijamalarımı giydim ve yemeğimi yedim. Hepsi sıcaktı ve beni beklerken soğumamış olmaları büyük incelikti.
Yemekten sonra biraz ders çalışıp telefonda, (vesikalıkta) Evren'le konuştuktan sonra yattım. Bugün kesinlikle daha iyi olmuştum. Kellen'ı bir şekilde görmeyi ummuştum ama o gelmedi. Gece yine garip bir rüya gördüm.
Bir şato vardı ama karanlıktan net olarak göremiyordum. Çok kısa bir rüyaydı. Uyandığımda yumuşak yatağımın ucuna gelmiş olduğumu fark ettim. En ufak hareketimde düşecektim. Dikkatle hareket edip doğruldum. O anda da koltukta oturan Ryan'ı gördüm. Bu paniklememe neden oldu. Beni uyurken üçüncü izleyişiydi ve uyurken izlendiğimi bilmeye alışkın değildim.
"Ne zamandan beri buradasın bakim sen?" diye sordum kaşlarımı çatarak.
Tebessümü yüzüne yayılıp bir gülümsemeye dönüşürken, tşortünün altındaki kasların gevşediğini görebiliyordum. Koltuğun bir koluna dirseğini koyup yanağını avucuna yasladı ve karşısında bir sanat eseri varmış gibi hayranlıkla beni izledi.
"Sayıkladığını duyduğumdan beri"
Kalp atışlarım hızlandı. Sayıklamış mıydım? Ne sayıkladığımı düşünürken avuç içlerim terlemeye başlamıştı. Yatakta uyurken bir şeyler mırıldandığımı ve Ryan'ın bunu duyduğunu hayal etmek istemiyordum. Başımı eğip ayaklarıma baktım.
"Ne söyledim?" derken duyacağım şey karşısında meraktan ve utançtan ölebilirdim. Ryan koltukta hafifçe kıpırdandı. Yüzüne bakmasam da gülümsediğini biliyordum. Sol ayağımı sağ ayağımın üzerine basıp ezmeye, ve canımın yanmasıyla utanç duygumu gidermeye çalıştım.
Eh, tamamen faydasız bir yöntem olmasa da, yeterli de değildi. Kendimi, sınav sonucunu beklerken stres yumağı olmuş öğrenci gibi hissettim. Başımı kaldırıp Ryan'a baktım ve yanağımın iç kısmını ısırdım. Dudakları aralandığında kalbim korkuyla attı.
"Adımı" derken gülümsemesi yüzüne yayıldı ve ben utançtan domates gibi oldum. Kalp atışlarımı kafamın içinde duyuyordum.
Gözümün önüne yatakta uyurkenki halim ve 'Ryan' diye fısıldayışım geldi. Bu görüntüyü zihnimden uzaklaştırmak için kafamı iki yana salladım. Ve Ryan bu utancımı izlerken, küçük bir çocuğun saçma bir nedenden dolayı ağlayışını izler gibi bakıyordu. Neden karanlık yaratıklarda küçük çocuk izlenimi uyandırıyordum anlamıyordum ama şu an buna kafa yoramayacak kadar utancımla meşguldüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİHİR-KARANLIK ŞATO-
FantasiSelen on yedisini doldurmasına bir ay kalmış, küçük kardeşinin yanında kendisini abla gibi hissetme yoksunu sıradan bir kızdır. Ta ki kardeşi zannettigi elfinin doğum günü olarak kutladığı güne kadar. Selen'in Sihir Diyarı'na yolculuğundan sonra alı...