Gözlerimi hızla açtım ve koltukta oturduğumu gördüm. Herkes oturuyordu. Evren hemen yanımda kendine geldiğinde sırıttı. Ayağa kalktık ve salondan çıkarken ne kadar sağlıklı olduğumu hissettim.
Şimdi ise filmin ne kadar güzel olduğunu düşünmekle meşguldüm. Odama döndüğümde akşam yemeğimi komodinin üzerinde buldum. Sinema da bir şey yemediğim için açtım ve üzerimi değiştirip hemen yemeye koyuldum. Yemeğin ardından ders kitaplarını açtım ve uygulamalı olarak sihir çalıştım. Eh, pek başarılı değildim bu konuda.
Mesela çöp kovasını sihirle banyodan çıkış kapısına uçurayım derken az daha banyoyu yakıyordum. Neyse ki sadece çöp kovası yanmıştı.
Sanırım yeterince konsantre olamamıştım çünkü derste bunu başarmıştım. Kalemlerimi uçurmuştum.
Gerçi onların daha hafif cisimler olduğunu var sayarsak çöp kovası yanmakta haklı olabilirdi.
O gece Kellen gelmedi.
Ertesi gün Ryan odama geldiğinde oldukça şıktı. Her zamanki gibi giyinmişti ve saçları da her zamanki gibiydi. Ancak sanırım üzerindekiler yeni alınmıştı ve ilk defa giyiliyordu. Ya da bana öyle geliyor da olabilirdi. Yüzü mükemmel denebilecek kadar çekici görünüyordu. Aslında bu her zaman öyleydi ancak bu sabah daha çok dikkatimi çekmişti.
Ya da yolcu olduğunu düşünmem ona dikkat etmemi sağlamış olabilirdi.
"Dışarda kahvaltıya ne dersin?" Saate baktım. Okul için iki saatim vardı fakat dışarı gitmek istemiyordum. Ancak itiraz etmeyecektim. Onunla en azından kendi çapımda vedalaşmalıydım. Ne zamana kadar bu casusluk olayını sürdüreceğini ve beni ne zamanları görmeye geleceğini bilmiyordum. Ve işin gerçeği, beni en çok korkutan da bu bilinmezliklerdi.
Tam ağzımı açıyordum ki "Çilek reçeli var" dedi. Bakışlarımı devirdim. Yarım ağızla gülerken "Mikuz" dedim. Ryan kaşlarını çatarken "Mikuz?" diye sordu.
"Mikropluk yapan uyuza denir" derken sırıtmıştım.
"Selence mi bu?" Yüzünde çarpık bir gülümseme oluştu. Yapaydan gülümsedim.
...
Banyoda üzerimi giyinip hazırlandıktan sonra Yaşam Caddesi'ne gittik. Geçen sefer gittiğimiz kafeye girdiğimizde garsonlar bize gülümsedi.
Her garson gülümserdi ama onların gülümseyişi sanki...
Bizi tanıdıklarını belirten ve sevgili olduğumuzu düşünüp bizi birbirimize yakıştıran bir anlam içeriyordu. Garsonlara ters bir bakış attım.
Masaya oturup siparişlerimizin gelmesini beklerken Ryan, kotunun cebinden bir şey çıkardı ve avcunun içine sakladı. Yumruk şekline getirdiği avcunu masanın üzerinden bana doğru uzatıp "Eğer avcumu açabilirsen içindeki senin olur" dedi.
"Ne yani? Bana bir şey aldın ve eğer avcunu açamazsam onu aldığın yere geri mi iade edeceksin?"
Güldü.
Bende güldüm ve uzanıp avcunu açmaya çalıştım. O kadar sıkı kapatmıştı ki açamıyordum. O sırada siparişlerimiz geldi ve bir süre Ryan'ın oyununa ara verdik. Garson masayı donattıktan sonra gitti ve Ryan çocuk gibi gülerek yumruğunu yine masanın üzerinden bana uzattı. Derin bir nefes verip uzandım ve tekrar açmayı denedim.
"Hadi ama! Hiç güç sarf etmiyorsun" diye söylendi. Ona hınzırca gülümserken
tabağımın üzerindeki çatalı hızla kaptığım gibi yumruğuna geçirdim. Avucunun içindeki şey pat diye yere düştü. Ryan oflayarak elini geri çekerken ben düşen cisme bakmakla mesguldüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİHİR-KARANLIK ŞATO-
FantasíaSelen on yedisini doldurmasına bir ay kalmış, küçük kardeşinin yanında kendisini abla gibi hissetme yoksunu sıradan bir kızdır. Ta ki kardeşi zannettigi elfinin doğum günü olarak kutladığı güne kadar. Selen'in Sihir Diyarı'na yolculuğundan sonra alı...